Uzaklar

Uzaklar

Ruh ayazında donmuş bir bahçede ölü yapraklar biriktiriyorum. Her sonbahar erken geliyor kente;peşinde yarım kadın ve adamlarla. Çıplak ayak gezen çocuklar görüyorum sokaklarda. Aç güvercinler… Akşamın solukluğunda sessiz bir esinti saçlarını uçuşturuyor kadının… Onun da ayakları çıplak… Kızıl farları ışıl ışıl otomobiller, gecede ay, denize vuran yakamoz yüklü acılar,güneşin batışında dans eden kuşlar,bulvarların gri dokunulmazlığı,ışıklı tabelâlarıyla şehir,günü kapatıyor ve perde diye açılan sahnede ,gün yerini geceye bırakıyor.

Zamanın kuşağında hiç kullanılmamış serseri,bomboş,amaçsız bir bıçak gibi duruyor yaşanmamışlıklar.

Her kadın,her adam,nedense kendi müsvettesi oluyor geceye hazırlanan akşam saatlerinde.

Salonumuzdaki mum çiçeklerini hatırlıyorum. Açelyalara sokuluyorum balkonda.

Özleme dönüştürdüğüm öfkemde kırılıyor ayna, çatlıyor.

Annelerimizi büyütüyoruz özlemleriyle,kalbimizin odaları rutubet kokuyor,onların nefesleriyle nefes alıp,dünyayı öpüyoruz en kırılgan yerlerinden,ellerimiz birleşiyor.

Ölüme uzak duran hayatların iplerinden kıtalar yaratmaya,kazaklar örmeye,siyah beyaz televizyonlarımıza gözümüz gibi bakmak adına ,şarkılar mırıldanıyoruz mutfaklarımızda,sırf o evlerin bacaları tütsün diye…

Ölümden korkmuyoruz yine de…

15. 6. 2015-25.11.2019


12 Ekim 2022 1-2 dakika 31 denemesi var.
Beğenenler (2)
Yorumlar