Varoşlarda Kış

Eskiden öylemiydi yaa.. Her mevsim bir başka güzel yaşanırdı. İzmir'in kenar mahallelerinde. Dört mevsim hayatımıza girer çıkardı aslından hiç birisinin bir birinden fark yoktu. Ama her yeni yılda teker teker beklerdik o mevsimleri gelsin diye... Dört mevsim dedim ya ben en ızdıraplısından başlayayım ki? Yaşamın o zamanlar ne kadar zor ve çetin şartlar içinde geçtiğini neden hala aklımdan silinmediğini belki daha iyi anlarsınız. .

Kış olur yağmur yağar ve su basardı evleri değişmez kaderiydi sanki. Alt yapısı unutulan, yolları unutulan aslına bakarsanız insanları unutulan !.. Varoşlar akıllarına yalnızca 5 yılda bir gelen Mepus seçimlerinde olurdu. Alt yapısı dedim yaa, kış olduğunda kendinden söz ettiren tek mevsim olurdu.

Soğuğu başka bir dert yağmuru bir başka dertti. Hele İzmir'e yağmur yağmaya başladığında dinmek bilmezdi sanki Gök yırtılmış bütün gözyaşlarını boşaltıyordu. Günler bazen haftalarca devam ederdi, hakkını yemeyelim arada bir güneş çıktığı da olurdu ama arkasından daha da şiddetlenirdi geceleyin.
İşte o zaman elden bir şeyde gelmezdi. Yaşlısı, genci lastik çizmeleri giyer üzerimize yamalı paltoyu atar fırlardık dışarıya, kiminin elinde sapı kırık kazma, kiminin elinde beli bükülmüş babadan kalma kürek, bele kadar girerdik selin içinde ki suya.

İlk önümüze gelen komşu kapısından başlardık. Kimin evi varsa teker teker kapısını çalar sorardık, bir şey var mı diye..Mahallenin çoğu evlerine Fakirlik gibi sel'de uğrardı çünkü unutulan varoşların alt yapısı olmazdı. Köşe başlarına konulan mahalle çeşmelerine dostluğun soluklandığı sıradan tek katlı evler yarenlik ederdi .. Varları yokları o Sıcak elek gibi duvarlardı. Sel basmaya başladı mı muhakkak su girerdi ama çatıdan ama kapıdan. Durmak kimin haddine hele yorulmak mı aklımızın ucuna bile gelmezdi sabah ezanına kadar..

Mutluluğun gözlerde görüldüğü an'lar mahalle kahvesinde ki ocakçı Bayramın çaylarını yudumladığımız da görünürdü. Ne güzel günlerdi o günler.
Tokun, açın halinden anladığı, Gaz ocaklar da pişirilen eti az patatesi bol, bir tabak yemeği paylaşırken sofrasında yemeği olmayan Naci'ye teyzeyle lezzeti daha güzel oluyordu.

Ne duasız otururduk sofraya ne de duasız kalkardık şimdilerde öylemi ya...

09 Mayıs 2014 2-3 dakika 14 denemesi var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (4)
  • 10 yıl önce

    Allah da rahmetini esirgemeye başladı galiba insanlardan. Nerede o bolluk bereket yağmurları, her ne kadar evleri su da bassa... Her hasletimizi kaybettiğimiz gibi maalesef yardımlaşma duygularımızı da kaybettik, en yakın akrabalarımızı dahi aramaz sormaz olduk, bırakınız sel basmasını. "Komşusu aç iken tok yatan bizden değildir" diyen hadisi şerifin anlamını bilen kalmadı ...

    Gün başarınızı tebrik ederim.

    Saygılarımla

  • 10 yıl önce

    ŞÜKRÜ UNUTTUK DİYORSUNUZ YANİ ÇOK DOĞRU KUTLARIM...👍👍

  • 10 yıl önce

    Eski komşuluklar eski dostluklar mazide kaldı gibi ama az da olsa yine rastlanıyor. Teknoloji insanlar arasında ki sosyal ilişkileri biraz zayıflattı gibi geliyor bana. Kutlarım gönülden Mesut bey...👍

  • 10 yıl önce

    👧 Kış mevsimin ayazı da soğuğu da en yaman haliyle, fakirliğin en sert haliyle kenar mahallede hissedilmez mi zaten? Ancak şu da var mutluluk da en sahici haliyle yine kenar mahallede yaşanır "buna da şükür" derken yürek dilden önce davranır ya işte o vakit bereket kat be kat artar. Tebrik ve teşekkürlerimle.