Vedaya Vebalı

Efkâr gecekondusundayım bu gece, acıya yaprağı değen güllerin soluk benizli kimsesizliğinde bembeyaz karların eriyen umut tacirindeyim; kendi sesime yabancıyım, solfejlerin ve şan dolu kahkahaların şen kahkahalara çıkamadığı gönül trafiğimde hep sarı ışıktayım. Bekliyorum.

Şairin, “Bekliyorum, öyle bir havada gel ki vazgeçmek mümkün olmasın” dediği yerin kopya dökümündeyim, ben seni beklemek gayrıdan ayrıya tekabül ettiği müddetçe acı istasyonunda bekleyenim hep… Eskiden bir adın vardı, bir kalbin vardı benim için attığını sandığım. Artık başkasına ait olduğundan emin olduğum o kalbinin bedeninle tavla oynadığı ve damalarda beni “Haydi ama!” diyerek hep senli âmâlıklara körelttiği saçma sessizliğimde ses tellerime dikiz aynasıyım.

Artık kasımlarda değilim, sevmekte hiç değilim. Hangi kaba etinden sıyrılıyorsa hayat ve hangi takma dişim güldürüyorsa hayatı, en aza çıkan kara bahtın sana döngüsel sancılarındayım.

Seni doğurmuyorum, sana sancılanmıyor gecemin gâvurluğu; en sevgisiz yerimin hissizlik tabutundayım.

Toprak arıyorum sana, ağzıma burnuma giren topraklardan sana ayrısını seçiyorum gayrısı bize vurulurken.

Kadınca gururlarda al yazmasından günah kademeli ışıklar görüyorum, rengim şaşıyor körlüğüm sana dipdiriyken.

Mutlu olmak istiyorum. Eskiden bir adın vardı, bir kalbin vardı, şimdi kimsin bilmiyorum.

Efkâr gecekondusundayım bu gece, bağıra çağıra söylemek istediğim şarkıların ses tellerime düğüm olduğu kusur yutkunuşlarımdan beyaza çalıyor takvimimin sana kaybolan yılları.

O kadını sev, o kadını koru; bir kadını sevmek tüm kadınları reddetmek ve kader ile kısmetin ipini bağlayarak aşka o kadınla günaydın etmek demektir.

Sen, o kadını sev; o kadını koru, bana falda bile çıkmadın ki zaten. Elimde, kahvemde, günahımın hadiselerle dolu vuku partilerinde ve terimin aşka hep aktığı en duygusal düşlerimde bile bana çıkmadın.

Papatya falı tövbe etti bizde; ben, halüsinasyon denizinde yüzme şampiyonuydum sana tutukluyken.

Hepsi bu kadardı, sevdin sanmakla sevilmek hep birbirinden ayrıdır.

Kabul ediş sohbetlerimde yine yalnızım. Sen, eşini sev; o kadını koru, sana kalpte bile çıkmamıştım ki zaten.

Gözlerin gözlerime mühürlü ıslak bir sevişin sembolü değildi; kalbin toprağın böcekli bir çürümüş gerçeğiydi bana. Orada hiç yeşeren olmadım.

Efkâr gecekondusunda taksitle aldığım mutluluğun borcunu kalbime ödeyememekten tutuklanıyorum.

Avukatıma ricam; en faziletli bekleyişimden assınlar beni.

Çoktu, o kadar çoktu ki Deniz Gezmiş bu kadar çoklukta asılan olmamıştır.

Sana gezilen ve gezilip görülmeyen aşkımla pembeleşiyor acılarım.

Fotosenteze iç geçiriyor; çiçeğimin toplandığı gönlümde kalp ile gönlün birbirinden ayrı olduğunu farz ediyor.

Başkasına doğmuşsun ki sen. Allah seni onun için doğduğuna bağışlasın.

Bir dudak büküşle kesiyorum mıhlandığım rençberleri, hasadından sözümü veriyorum.

Sana gökyüzü olmadım ki, teninde yağmur olayım…


14 Şubat 2021 2-3 dakika 464 denemesi var.
Beğenenler (3)
Yorumlar