Vicdanın Kısık Sesi

Yaşanan yüzyılda ne de çok uzağız bu sese... İçimizdeki sese... Yani vicdanın sesine... Vicdan, sahibinin peşine takılır yaptıklarıyla... Koyu gölgedir hemen kenarında; sağında, solunda ve kalbinde... Bazen görmek istemez kendisine en yakın olanı verilen vicdanı. Vicdan sahibi her şeyden kaçabilir. Dağları aşarda yol bulur, ovalara... İz olur, yolsuz dağ bucaklara...

Dünyanın bir ucundan bir ucuna gider fakat, vicdanın ince ağına tutulur. Ayaklara prangalar vurulur, özgür düşünülen zamanda ve mekânda... Duvarda duran ayna gibidir. Her bakışta gözlerin göremediği en küçük iz düşümler görülür aynaya bakılan vicdanın yansıması perdeli çehrede... Çizik suratta...

Vicdan yürür; geceleri, gün gün, sokak sokak dolaşır bir cadde yol gösterir çıkmaz sokaklarında gece yürüyüşleriyle kol kola gündüzden kalanların hesaplarını yapar. Virgülle ara verilen cümlelerin, hayatın peşinde noktayı koymak niyetindedir.Vicdan geceleri dolaşmayı sever tıpkı gece bekçisi gibi ıslığı çalar bedendeki her hücreyi uyarıncaya kadar ve yankılanıncaya kadar!

Geceler vicdanda aşınır; yol olur yeni umutlara, bakışlara... Vicdan her parkur selamlayarak geçit töreni edasıyla geçilir, teker teker şaşıranlar, tekleyenler, vicdanla göz göze gelmeyenler takılır; vicdan gözüne eğilerek geçmeye çalışır hatalar... Ağırlaşmış bedenler vicdanların sesine kulak vererek taşıyamadıklarını dökerler, alıp götüren hicranlara... Günahkar geceleri arınır, günahlardan ve hatalardan...

Suçlu olan her cezaya razıdır, öyle ki aç susuz ve ötesine fakat, vicdanla karşı karşıya göz göze gelmek istemez, gelmesi bitirir; keşke bitirse... Çektirir en ağır cezaları... Sanık gibi yargılar düşünceler yumağında... Hele gün bitimi, akşamın sonunda yorgun kafa yastığı değdiğinde hızlanır gece yürüyüşleri vicdanlarda...

Göçenler, kaybolanlar dünyadaki değişimler mahalleye uzak olsa da göz göze gelinen olaylar küçük büyük fark etmez... Bir köpeğin aç susuzluğunu anlatmaya çalışmasındaki çırpınışları es geçilen yürüyüşler... Açlıklar, üzüntüler, haykırışlar... Güzel yüzlü masum çocukların bir mendil uzatmasındaki ilgisizliğe sığınmalar... Çevrede yaşanan olumsuz bir durumda kayıtsız kalmalar... Dünya kimin umurunda, omuz çırpmalar... Ne kadar kaçtığımız olaylar varsa hepsi karşımızda gecenin en karanlık zamanında uyumaya mücadele eden gözlerin önünde...

Anlamlı bakışlardan, nokta konulmamış sözlerden, cevap bekleyen sorulardan bir burun kıvırma, baş çevirme gözünü kapatma yapmak ister vicdanı taşıyan ama, ne çare!.. Gündüzlerin vicdanı, uzun gecelerdir koltuğa sızmışken... Kanepeye uzanmışken... Mutluluk kahvesini yudumlarken...Vicdanla baş başa kalmak yeniden doğmak gibi saf ve temiz... Her sesleniş, acziyeti döker önümüze... Benliği kaplamış apseleri dokunuşlarıyla deşer acıyla beraber, akıtır benlikte biriken pıhtılaşan kan bozuntusu irinleri... İnsan iki şeyden kaçamazmış derler: "Hıçkırık, diğeri vicdan'ın sesi..."

Vicdanın yenemeyeceği krallar yoktur yer yüzünde... Yoldan dönüşler , uçurumun kenarından dönüp bir dala tutunmalar vicdanın sesinde kendini bulmuştur.Vicdanın sesine kulak verenler kazanmışlar sevapları... Günün beraatını koymuşlar yastığın altına, sabıkasız beden mutluluğunda... Yarınlar için mutlu uyanmak vicdan'in sesini duymakla başlar...

Ey vicdanım! Kaybettiklerimin sesi ol,
Ki, karanlıktan doğayım sabaha...

19 Ekim 2018 3-4 dakika 34 denemesi var.
Yorumlar