Vuslatlar Şafaklarda Gelin Olur..

Ay yarıma döndü. Yarımay; gönül seyir defterine, gecelerin yaz serinliğinde saliseden seri, tüm kaygılardan beri med-cezirlerle düşünce şöleni yoğunluğunda notlar düşüyor. Düşürdüğü notlar şiir şöleni görkeminde uzayıp gidiyor ve dolunayın yüreğine yıldızlarla konuk oluyor.

Hilal ve yıldızın çalımlı uyumuna odaklı capcanlı gür umutlarda kıpır kıpır dolunay, sarışın saçlarını evrensel rüzgârda savuruyor. Böylesi ışık ve renk, hatta ahenk güzellik döşeğine yün oluyor. Gönüle kucak açan güzellik döşeği; ömürlere takvim cömertliğiyle doruk hicretler bağışlıyor soylu tepelerden. Güzel olan, güzelliği seven, güzellikle muamele kılan, güzelliğe kıyam duran, güzellikten kıvanç duyan gökçek yüzler; mutlak güzele kilitlenmenin gülle biçimlenmişliğinin dermanını solukluyor.

?Nisan yağmurunun huzurladığı hıdrellezin nabzına,/Binlerce ilmek atılır rengârenk ritimde./Şafağın benzi atar hasret odunun adını duyunca,/Mıknatıs gibi çeker kalbim, sonsuzluk dizilmiş içimde.?

Canların taptaze dirilikte, kadife dekorlu yüreklerle hep safbahar mevsimli diyarlara hiç gelmemecesine taşınmasının umudunun ışığı, şafakları taçlandırır. O şafaklar ki; vuslatların ak benizlerinin dolunaydan pak parıldamışlığının yerini göz kamaştırıcı aydınlığa gelin etmesinin tanıklık anıdır. Ve vuslatlar şafaklarda gelin olurlar. Fecr-i kazibin fecr-i sadığa ram oluşunun tatlı meylinde, esmer esaretin kendini yokuş aşağı bırakıvermesinin rehavetli koşturmasının allığa sığınması ve kızılötesi renk tayfıyla azat bulmasıdır.

Sonrası sabahtır; günün aydınlık yüzü... Karanın esmerliğe, esmerliğin kızıllığa, kızıllığın aklığa; uçuşmuşluğunun muhteşem kenetlenmesinin duayen/aksakal açılımıdır.

Gecelerin şafaklarla soluklanıp günlere koşması; günlerin allanıp pullanıp cuma gününe hasretlenmesi; aylarını küheylanca koşumlanıp ramazana mahmuzlanması anların yarınlara olan ebedi mahur bestesidir. Zamanın ritimle ördüğü bu ahenkten çelenk, gönül heyecanlarına paralel izdüşümlerle ruhlara şık parıltılar perçinler...

Şık parıltıların ışığa bezenmesi, ışığın âşıklığa hazlanması, âşıklığın ömür sürecinde hızlanması; dünün ve yarının bereketli tatlanmışlıkta cilalanmasıdır.

Şafakların ışıkla beslenmesinin kâinat kurallarındaki itiraz kabul etmez yer etmişliği; ömürlerin aşkla taçlanmışlığının güneşvari kamaştırıcılığıyla atbaşılığı ikiz kardeş gibidir. Şafağın hoş finalinin kaynağı nasıl ışıksa, ömrün şafağının ve ömrün şafağının ardından gelen ömür aydınlık yüzü olan ömür gününün kaynağı aşk ve aşkın dayanaklarıdır.

Işıktaki dürülmüş giz, şafakla gizlenmiş ışıltılı fırtına, âşıklığın yaşayanı silemediği büyüleyici madalya, birbirini tamamlayan sihirli ve simetrik bir kalıcılık olarak imrenilesi listelerin başında yer alır.

Bir menekşenin sombahar tazeliğini sunduğu tiril tiril mor yapraklarından yükselen nazenin varlık musikisi; şahane boyun büküşünün engel tanımaz alkışlanmışlığında, binbir gece masallarından daha etkili olarak kulakları okşar. Ve gözlere uyguladığı zorunlu dikkat edicilik performansı giderek artar. Ve çiçeklik adına, altından çerçevelerde klasikleşir.

Sipariş edilmiş hayatların monotonlaştırdığı ağlamaklı dünyaların, muhtaç olduğu ışıklı şafaklara ve sevgiyle fosforlanmış zamanlara çılgınca koşmayı mecalleme zamanı gelmedi mi?

Anlar ve yarınlar yamanlansın diye... Yamanlansın ve aydınlansın...

08 Mart 2009 3-4 dakika 16 denemesi var.
Yorumlar