Yağmur'un Gözyaşları

Yağmur'un saçını okşadım. Gözlerinin nemini sildim, baktım ki ağlamaya devam ediyor. Yeryüzüne baktım, kaldırımlar da ağlıyor. Gökyüzüne baktım, sicim gibi düşüyor.
Yağmur'a sarıldım. Umutlarımdan kaldırmıştım, sarmalayıp, öpüp, yağmur'un ellerine teslim ettim.
Kabul etti. Ağlamaya devam etti. Bu şehir nemli gözyaşlarının tutsaklığında... Kendi gözyaşlarının esiri olmuş. Kasım güler mi sandın? Tabi ki ağlayacak!
Deniz de ağlıyor, yağmur'un gözyaşları denize bir bir damlıyor. İnsanların kupkuru bedenleri ıslanıyor.
Gözlerimiz yetmiyor muydu? Kahrolası sessizlik peşimi bırakmıyor. Sarıldım kendime, zangır zangır titriyordum.
Hayal miydim, düş müydüm, bir hezeyan mıydım, çaresizlik miydim, bilemedim. Kendi elini tutar mıydı insan?

Geciken güneş bulutlarla kavga ediyor. İki gün önceki varlığını unutturmaktan korkmuş, buluta 'Senin yerine yine ben olmalıyım' diyor.
Ağaçlar da ağlıyor. Hele şu melodi yok mu şu melodi! Şarkılar da ağlıyor. Tırnaklarım uzadı, saçım uzadı, acılarım uzadı!
Saçlarımı ve tırnaklarımı kesebilirim, onlardan bir an için de olsa kurtulabilirim. Peki ya acılarım?
Kessem yüreğim kanıyor. Sanki bir şey var, geçen zamanla birlikte o da alevleniyor.
Yağmur saçlarımı okşadı. Ben böyle sulugöz değildim, ah kahretsin!
Tam karşımda duran, bitirmek üzere olduğum roman dile geldi. Yazsam kendimi öyle kalın bir kitaba sığsam. Kendi yaralarını sarıp kendini okuyamamış biri olarak derman olur muyum başkalarına?
Bunu söyleyen kitap mıydı? Yoo, hayır, tam olarak bendim. Hayallerimle barışamadık.

Hayal kırıklıklarım kalp kırıklıkları, bir sızı olarak kalırken ne ben onları affettim, ne onlar bana sarıldı, ne de bir daha birbirimize selam verebildik.
Unutmuyormuş insan yaşananları... Bu şehrin gözyaşları yağmur dolu, gözlerimin yaşları geçmişle dolu! Çıksam şimdi ıslansam, yürüsem çamura bulanmış kaldırımlarda. Gökyüzü fotoğrafımı çekse, flaşı patlarken şimşek olduğunu bile anlayamasam, korkmasam...
Kameraya bakıp gülümser gibi gülümsesem, arınsam... Üç noktalar ölemiyorlar, kahretsin!
Belirsizliğim ne zaman canlansa üç noktalar yeniden diriliyorlar. Kar da yağar bir süre sonra.
Beyaz umutlarım düşer gönül salıncağıma. Kartopunu alır, düşlerime atarım, arkadaş oluruz yeniden.
Falımda yağmur çıktı, şemsiyesini açtım yüreğimin, yine de sırılsıklam oldum. Yağmur'un gözyaşlarını sildim, ağladı tekrar...

Durmayacaktı, biliyordum, durmayacaktı gözyaşları. Her zaman gülünmeyeceğini gözyaşlarıyla kanıtlıyordu. Her zaman güneş doğmazdı. Acının yanında tatlı, ortaya karışık düşler satın alırdı insanlar. Yüreğimin melodilerinde notası kaçmış nağmeler var. Hani sanki bir anda yanıp bir anda sönüyor ve parıltısını yitiren bir yıldız gibi. Ben bu havaya nasıl da bürünüveriyorum birdenbire?
Hangi ben gerçek, hiç bilemiyorum. Oyuncaklarımdan birkaçını atmadım. Çocukluğumdan bir şeyler kalsın istedim. Salıncağım olsaydı sallanabilirdim, düşlerim acımazdı, bana ah etmezlerdi.
Annem onları artık atmamı söylüyor yağmur; bana diyor ki, 'Sen artık büyüdün. Oyuncak gerekmez sana.' Annem bir şeyi bilmiyor, oyuncak kırar gibi kırılan kalplerimiz hâlâ sapasağlam dururken, iki üç bez parçasının, oyuncağın ederi vardır hâlâ, annem bunu bilmiyor. Sanıyor ki, onlar atılınca ben kocaman bir insan olacağım. Yüreğimin salıncağından inip, kendime doğru sevinçle koşup üç beş tur atacağım. Kimse bilmiyor. İçimden çıkmalı o çocuk. Satırlar beni dövdükçe o beni esir alıyor.

Kendimi bulamıyorum. Yağmur; nemimi siler misin? Yürek sağanağı fena başladı, senden bile çok ağlıyor. Herkesin pembe düşleri vardır, zamanla onlar kararır, simsiyah olur. Siyah düşlerim bulaştı üstüme, kirlendim.
Yağmur yağıyor dedi biri, yağmur ağlıyordu hâlbuki. Yağmur bile ağlıyor. Yalnızlık ağlıyor. Resimler ağlıyor, anılar ağlıyor.
Bir oyuncak konuşuyor, dile geliyor ve diyor ki; 'Sen ölüyorsun, ölüyorsun... İşte bunu da kimse bilmiyor. Her bir satırda cama vuran yağmur, gönül salıncağında sallanıyor. Ölüyorsun, yaşarken öldüğünü kimse bilmiyor...'
Gemi var uzakta. Ruhuna Fatiha okunan gençliğim o gemide, birdenbire benden çok uzaklara gidiyor.
Ölüyorsun diyor biri ve bunu kimse bilmiyor...

07 Kasım 2012 4-5 dakika 464 denemesi var.
Yorumlar