Yalan

Güven duymadığım kişiyi büyüteç altına alırım. Hislerimle hareket etmek istemem. Elimde kesin delil olmalı. Gözümle görmeli, kulağımla duymalıyım.

İhanet, genel olarak, ikili ilişkilerde, eşlerin birinin diğerini aldatması olarak bilinir. Fakat arkamdan konuşulması da bir ihanettir. Çünkü dostum, arkadaşım olan, benim olmadığım yerde, aleyhimde konuşuyorsa, haindir, riyakârdır. Yani hem ihanet edendir hem de ikiyüzlüdür.

Yalan da insanı aptal yerine koymak, kandırmaya çalışmak, kendisinin daha akıllı olduğunu sanmak demektir. İhanetten daha da kötüdür. Çünkü ihanet; planlanarak, bilerek, isteyerek de olabilir, akıntıya kapılarak da... Yani insanlar, nefislerine yenilerek de ihanet edebilirler. Yalansa; planlanarak, isteyerek, bilerek söylenir. Bir sürükleniş değildir. Akıl ve irade kullanılarak söylenir. Üstelik, karşıdakinden akıllı olunduğu düşüncesiyle tasarlanır.

Oysa inanan kişi, herkesi kendisi gibi bilmektedir. Güvenilir sanmaktadır. O aptal değildir. Zaten bir süre sonra, yalan söyleyenin aptallığı ortaya çıkar. Söylediği yalanı aklında tutmak zorundadır ama bir süre sonra unutur. Tekrar tekrar sorulduğunda değişik cevaplar verir. Hem küçülür hem de, eğer hâlâ hayâ kaldıysa kendisinde; utanır, kızarır, bozarır, yerden yere geçer!.. Fakat genelde, utanma duygusu olmayan bu insanlar yani yalancılar, ahlaki değerlerinin hemen hepsini kaybetme tehlikesi içindedir. Çünkü yalan, kötülüklerin anasıdır.

'Ben, yalandan nefret ederim!' diye söze başlarken ilk yalanlarını söylemişlerdir bile. Bunu belirtmelerinin sebebi, güven sağlayarak söyleyecekleri yalanlara kanılması için kendilerince sağlam bir zemin hazırlamaktır. Dürüst tanınarak istediği gibi yalan söyleyecek, inandırdığından emin olacaktır. Karşısındakini yalan söylemediğine ikna edebilmesi demek, söyleyeceklerinin hepsine körü körüne inandırması demektir. Kurnazca davrandığını sanır. Tasarladığına göre, yalan söyleyebileceği dahi düşünülmemeli, son derece dürüst bilinmelidir. Daha arkadaşlığın, dostluğun başında planlanan büyük bir düşmanlıktır, bu.

Bir yalanını yakaladığım kişi benim için son derece basit biridir. Kesinlikle arkadaşım olamaz. Yalanın mazereti, yalancının affı yoktur. O benim gözümde, ancak tehlikeli bir zavallıdır.

İhanet, bile bile, istemli bir şekilde ve diğerinin eksikliğinden değil de zaaf neticesinde meydana gelmişse, bir kereye mahsus olmak şartıyla, affedilebilir. Yeni, tertemiz bir sayfa açılarak, tekrar denenebilir. Yalan, yılan gibidir! Yalancı da öyle!..

Tasavvufta, nefs-i emmaredeki kişilerin, yalan gibi en kötü sıfatlarının sembolü yılandır. Yılan, yalan veya kötü söz söyleyen dili sembolize eder. Bu pis sıfattan kurtulabilmek için sözlerin en faydalısı olan ?La ilahe İllallah' zikrine devam edip, rüyasında veya yakaza halindeyken yılan öldürmesi ya da ölmüş yılan görmesi gerekir.

İnsanlar ikna edilebilir. Yeter ki açık yürekli, birbirlerine karşı dosdoğru olsunlar. Yalanı söylemek kolay, akılda tutmak ise çok zordur. Unutulursa, foya meydana çıkar. Her şey mahvolur!

Önce, yalancılık için yeterli zekâya ve hafızaya sahip olup olmadıklarına bakmalı, sonra o işe kalkışmalılar. Yarım akıllarıyla insanları aldatmaya kalkanlar, kendilerini daha çabuk ele verirler.

Aldattığını sandığı kişi, aslında kanmıyor, kanmış gibi görünüyor. Onun yalandan yalana geçişini, verdiği açıkları seyrediyor. Yalan söyleyenin batışını izliyor. Bir taraftan da muhtemelen şöyle düşünüyor: ?Ne kadar aptal!.. Bir önceki söylediğini unuttu. Yalanı meydana çıktı. Demek ki olduğu gibi görünmekten korkuyor. Ya da kendisini benden küçük gördüğünden; beni, seviyemde olduğuna hatta beden daha üstün olduğuna inandırmak için yalan söylüyor. Her halükarda, bir şeylerin ortaya çıkmasından, hâsılı benden korkuyor. Ne kadar korkak! Ne kadar sıradan ve basit biri! Böylelerine hiçbir konuda güvenilmez. Bunlarla arkadaşlık da edilmez. Uzak durmalıyım. İnsan gibi insanlar da karşıma çıkar. Samimi, ölümsüz dostluklar kurarım.'

Yalanı, korkaklar söyler. Cesur kişiler, ucunda ölüm bile olsa, doğruyu söyler! Ne yazık ki herkes adam gibi adam olamıyor. Yalancısı, dolandırıcısı, hilekârı, riyakarı, haini... Çeşit çeşit insan müsveddesi var. Oysa kandıran, kendini kandırır. Eden, kendine eder. İnsanın kendi kendisine yaptığını, kimse yapamaz.

***

30 Kasım 2010 3-4 dakika 12 denemesi var.
Beğenenler (7)
Yorumlar (2)
  • 13 yıl önce

    Yalanla yaşayan yalnızca kendine değil, o madem ki zaten bataktır, asıl kendi dışındaki sağlam kalanlarına zarar ziyan eder daha ziyade. Fakat bunda..

    • Kim neyin maksadını güttüğüne *ondan özümsenmiş kişilik bozukluğu olup olmadığına
    • Israrcılığına ve eğitilmeye yetkın olup olmadığına...Gibilerle çoğaltılacak bir yığın şeyle konuya dahil edilip daha geniş bakkılabilir..Madem ki büyüteç altına alınacaktır mesele. Yani insandan kutu gibi ciltlenmiş kitap yapmak mümkün olmadığına göre..Yani insan zaaflarıyla kendine özgüleştiğine göre...Demek ki paylaşılabilinir kusurları olacak ..Hoşgörülülük ve sevgililik adına.. Bu yakınlıktaki insan ilişkişi, karşısındakinin tenkidini de kendine şans sayacaktır..Birbirinin aynası gibi.. Yani yalan söyleyene...Öteki defteri kitabı düzgün, susup batışını seyreder...Hani dürüsttür...?? Niye yüzüne mertce ..Arkadaş kıvırtıyorsun..Demez ki..?? Diye düşünsek derim. Sevgiyle.
  • 13 yıl önce

    YALAN SÖYLEYEN, ANCAK KENDİNİ KANDIRIR... Sevgiler...ud83cudfbb