Yalnızlık Üzerine Düşünce

Yalnızlığımla barışıyorum. Kendimi arıyorum ve işte ben buyum . Seviyorum yalnızlığı .
Yalnızlık nedir hem ?
Yalnızlık, yalınlıktan gelir. Yalın olmak ! Yani sana dışarıdan bir müdahalenin olmaması,
uydurmaca acıların ve mutlulukların, fikirlerin, inançların, hurafelerin, törelerin, sevginin,
kinin sana bulaşmaması, bulaşsa da sende yer bulamaması.
Oysa yalnızlık acıdır, zordur buna alışmak. Çünkü insan doğumundan sonraki hayatında
hiç yalnız kalmamıştır, bilinçsizce bir bağımlılık yaratmıştır kendine.
O insan bağımlı olduğunun bile farkında değildir artık . Bir insana, bir sohbete,
bir selama, kediye, köpeğe ve daha fazlası , aklınıza ne gelirse, bunlara bağımlıdır.
Alışkanlık haline getirmiştir bütün bunları ve alışkanlıkları yıkmak, onları yüreğinizden koparıp atmak kolay değildir. Hayatında yalnızlıkla ilk defa karşılaşan insan için en büyük yıkım budur.
Bir anda elinizden kayıverir bütün o sizin sandığınız şeyler ya da sizinle olduğunu sandığınız şeyler . Yıkım burada başlar. Hayatı boyunca hep 'başkaları' olan insan ilk defa kendisiyle karşılaşmıştır.
En yabancıya, en düşmana, en dosta, en uzağa, parçaya ve bütüne ilk defa rastlamıştır.
Kendisiyle bir yüzleşmedir bu. Cesareti olanlar bu yolda yürümeye devam edebilirler
fakat ilk başlarda bilinçli olmayabilir bu. Kimilerini kader mecbur bırakır buna , kimileri kendi seçerler. Uzlet .
Yalnızlığa katlanamayanlar, yani kendilerine katlanamayanlar mutlaka bir çıkış yolu ararlar ve bulurlar da. Her ne kadar kendilerini kandırmış olsalar da bir süre bu onları idare edecek
fakat asla tamamen sona ermeyecektir. Bu durum sonucunda oluşan huzursuzluk,
üzerine gidilmedikçe kişinin yakasını bırakmayacaktır. Boşluk hissi, bohem. Bunalım.
Dönelim yalnızlara. Yalnızlık bir yolun başlangıcıdır ve yol nereye gider bilemezsiniz.
Fakat yalnızlık, özgürleştirir. İki metrekarelik bir hücrede bütün dünyayı yaşayabilecek kadar özgürleştirir. Bedenin kanatları yoktur. Yalnızlık bir kanat oysa. Ruhun kanadı .
Kanat çırptıkça yükselir, kendinizi görürsünüz ve kendinizle birlikte bütün insanları,
bütün kainatı.
Yalnızlıktan her şikayet, bir bağlılıkta, bağımlılıkta ısrar etmenin en açık göstergesidir.
Kendine karşı yaptığın çetin bir savunmadır, bir nevi kendi doğana isyan etmek.
Bütün dayatmalardan kurtulmadan şikayetler bitmez . Mutluluk bir dayatmadır,
hüzün, acı, sevgi, nefret birer dayatmadır.
Yaşanılan çağ, coğrafya ve toplum sizin neye mutlu olacağınızı, neye üzüleceğinizi,
neye sinirlenip neye sakinlik göstereceğinizi belirlemiştir. Sizin doğanızda bu öğretiler
tam tersine olabilir veyahut hiç bulunmuyor olabilir. Bu durumda ortaya huzursuzluk
ve iç savaş çıkacaktır. İç savaş, kendinle yaptığın savaş.
Yalnızlık usta bir öğretmendir. Size ait olmayan ne varsa bunları yıkmayı öğretir.
Yalnızlığın insana verdiği en büyük acı işte burasıdır. Sana ait olmayanı terk etmek !
Sana ait olmayanı, yani kendinin kabul ettiğin her şeyi . Bu bir deprem !
Sarsıntının şiddeti ne kadar büyük olursa
üzerindeki bütün yapay inşaları da o kadar çabuk yıkar
ve sonunda geriye bir toz yığını ve kendi doğallığı kalır. Fakat depremlerden korkuyoruz !
Deprem, doğanın yapaylıklara isyanı, yalnızlık ruhun bağımlılıklara isyanı.
İnsan özgürdür ve kendini köleleştirdikçe savaş başlar. Savaş kendi içinde olursa kötü değildir. Benliğin muzaffer olursa suskunlaşırsın.
Yalnızlık ve suskunluk doğru orantılıdır. Kavramların sınırı oldukça dardır ve
yalınlığına kavuşan insan kavramlara sığamaz. Yalnızlar, yani yalın olanlar hiç bir kalıba sığamazlar. Konuşmak, sınırlara tâbi olmaktır. Kavramlara tâbi olmaktır. Şairin dediği gibi ;

'' Kelime, manayı boğan bir gömlek!
Paralıyorum ! ''

Yalnızlara ve yalın olanlara selam olsun .

04 Kasım 2012 3-4 dakika 7 denemesi var.
Beğenenler (1)
Yorumlar