Yaş 18

Ben 18 yaşındayım. Ama heran, her saniye normalden daha hızlı yaşlanmaktayım. Göbebeklerim hep daha az ışık verir, vermesi gerekenden. Yüzümdeki kırışıklıklar yaşıtlarımınkinden herzaman daha fazladır. Ve gönlümde yanan ateşin sıcaklığı mevsim normallerinin her zaman daha üstündedir.
Ben 18 yaşındayım biliyor muydunuz. Genç diyorlar buralarda ben ve benim gibilere. Sordum ben, gencin yüzü aydınlık olurmuş, gözleri daha parlak bakarmış ve çevresine hep enerji saçarmış. Korkmayın ben sağlamım. Çünkü gençlik hastalığının hiçbir belirtisi yok bende.
Ben 18 yaşındayım ve bu yaşta bile en karasını bilirim sevdanın, hasretle yanmanın, acıyla uyanmanın ve gün güne yaşlanmanın en ağırını ben bilirim. Bakmayın 18 yaşında olduğuma; çok güçlüyümdür ben. Elim silah tutar bilir misiniz? Ama kurşun diye hep kanlı gözyaşı gibi mısralar çıkar namludan. Ve bu kurşun gibi mısralar vurulmaya değer hiçbirşey bulamadıklarından, yine döner ve beni yaralarlar.
Ben 18 yaşındayım. Evet kimseler inanmasa da gerçek bu. Herkesin erken geldiği bu dünyaya geç kalmışlardanım. Ve gurbet kahrıyla yoğrulanlardanım. Kimseler görmez belki gurbetin neleri yaktığını ama cehennem misali heran gözlerimin önündedir gurbetin alevleri.
Ben 18 yaşındayım ve ne kadar kardeşim varsa hepsinden önce gördüm dünya denilen hala aklımda bir sınıfa dahil edemediğim kavramı. Elimden tutan bir abim olmadığı için belki kardeşlerimi tutmak için uzanmakta tereddütlü ellerim. Belki ben hayatımın kurallarını yanlış koyuyorum, belki de kural koyma yetkimin çoktan elimden alındığını ya da böyle bir yetkimin dahi olmadığının farkına varmış değilim.
Ben 18 yaşındayım ve hep yarının yarındayım. Ya hiç uçurum görmedi benliğim, çakıldan yuvarlanmakla savaşıyorum ya da heran uçurumun kenarındayım. Ya hep mutluluğun akşamındayım ya da hasretin sabahındayım.
Ben 18 yaşındayım ve hala benim mi dünyayı yoksa dünyanın mı beni kabullenemediğinin muhakemesindeyim. Mutluluk ya hep benimle ya da hep uzak benden. Ben anlamadım önce sağlığın mı, paranın mı, aşkın mı yoksa ailenin mi geldiğini. Çünkü ya hep savunduklarım beni arkamdan vurdu. Ya da ben hep ihanetkarları savundum.
Ben 18 yaşındayım. Heran daha fazla yıpranır ve daha hızlı yaşlanırım. Ebedi mutluluğun para denilen hangi iki kutsal değerin! arasında yer aldığını bilmediğim kağıt parçalarının sayesinde bulunamayacağını anlatmaya çalışırım. Benim huzurum kuru ekmeği bile sevdiğimle yemek iken, ben hala hayatın kuralının ``parasız saadet olmaz`` diye bilinmesini anlayamam. Ve ben bu kısır döngü içerisinde hangi dala tutunmam gerektiğini hala kestiremem.
Ben 18 yaşındayım ve yalnızlığın Allah`a mahsus olduğunu bile bile iki kişi, iki vücut, tek ruh yalnızlık yaşamanın ateşi ile hasretiyle yanmaktayım. Ve günden güne daha hızlı yaşlanmaktayım.
Ben 18 yaşındayım. Belki çok 18 yıllar daha yaşayacağım. Ama bu yaşımdaki kadar mutlu ve yine bu yaşımdaki kadar mutsuz olamayacağım. Ama yine de insanın en güzel yaşının 18 olduğuna pek inanmayacağım...

11 Mart 2009 3-4 dakika 5 denemesi var.
Yorumlar