Yazmak

Uzun zaman olmuştu görüşmeyeli.Saçlara düşen akların kararlardan fazla olacağı kadar uzun zaman.Oturduk ağaç gölgelerine sıra sıra dizili masalardan birine.Çaylarımız geldi.Belki çok şey değişmişti görüşmeyeli ama hala şekersiz içiyordu çayını.
Kısa bir hasbi hal ettikten sonra sorularına bir an önce cevap bulmak istercesine
-Neden yazıyorsun?diye sordu,sanki alacağı cevabı heyecanla bekleyen çatal çatal titrek bir ses tonuyla.Vereceğim cevap seni tatmin etmese de kızma derecesine tebessümle bakıp gözlerine,
-Konuşmayı sevmiyorum dedim.İstediğim cevap bu değil dercesine baktı gözlerime
-Bakma öyle derin derin konuşmayı sevmiyorum dedim ve konuşmasına fırsat vermeden ekledim
-Konuşurken ne kadar özgür ki insan?Şaşırmıştı,ne diyeceğimi ne anlatacağımı merak ve heyecanla beklercesine bir havaya bürünüp çayları tazelemesini rica etti garsondan,sigarasını yakıp derin bir nefes çekti gözlerime bakıp anlat dinliyorum dercesine.
-Konuşurken hep doğruları söyleyemiyor insan dedim.Çünkü doğrular çoğu zaman kırıyor insanı canını acıtıyor.Oysa herkes sadece duymak istediklerinin konuşulmasını istiyor.Bu da benim hoşuma gitmiyor göz göre göre eğriye doğru,doğruya eğri diyemiyorum,kimseye göre şekil alamıyorum dedim ve konuşmasına fırsat vermek istemezcesine ekledim
-Ama yazmak öyle mi?Adeta bağırırcasına haykırırcasına doğru bildiği ne varsa yazıyor insan.Daha bir özgür oluyorsun,kelimeler boğazına düğümlenmiyor,ne kırma endişesi taşıyorsun kimseyi ne de mutlu etme tasası....Ben anlattım o dinledi tek söylediği
-Anlıyorum seni!demek oldu ve geldiği yöne doğru gitti adeta yılların vermiş olduğu yorgunluğu haykıran aksak ve yavaş adımlarla..

03 Şubat 2017 1-2 dakika 5 denemesi var.
Yorumlar