Yazmak zor zanaat... Kalıcı olabilmek daha da zor...

Madam Bbovary ölmek üzeredir. Rahip son duasını okumak ve mukaddes yağla onun vücudunu ovmak için başucundadır.

Gustave Fulubert bu olayı tasvir eden parçayı beş defa yazmıştır. Her birinde hangi unsurları eksik bıraktığı veya fazla bulduğu aşağıdaki denemelerde görülüyor.

Birinci Yazılış

?Rahip, duasını okudu ve sağ elini uzatarak Allahtan mağfiret diledi ve gümüş bir kap içindeki yağa sağ elinin başparmağını batırarak her parçasında günahlarının yerini arıyormuş gibi vücudunu ovalamaya başladı: kapaklarını kapadığı gözleri, burun deliklerini, dudakları, elleri...?

Bu parçada ?sağ elini uzatarak?, ?gümüş bir kap içindeki ? teferruatı fazla bulan yazar, rahibin hareketlerinde vücutla günah arasındaki ilişkileri belirten işaretlerin de eksik olduğuna hükmetmiştir.

İkinci Yazılış

?Rahip duasını okudu ve Allahtan mağfiret diledikten sonra sağ başparmağını mukaddes yağa batırarak bütün vücut uzuvlarından günah kirlerini silmek için her birini ovuşturmaya başladı. İşaret parmağıyla göz kapaklarını kapadı. Evvela gözlere dokundu. O gözler ki... Sonra kokuların hazzını alan burun deliklerine... Dudaklara, sözlere ve oburluklara... Âşıklarının saçlarına dalan ve her türlü temastan zevk alan parmaklara...?

Bu yazılışta, beş duyunun hayattaki işleyişini ve günahtaki rolünü eksik bulan yazar, parçayı yeniden kaleme alıyor.

Üçüncü Yazılış

?Vücudun bütün uzuvlarından günahın kirlerini silmek için, evvela gözleri, yeryüzünün bütün ihtişam ve debdebesine iştahlandığı zaman alevlerle dolan uzun gözlerini, sonra vaktiyle ılık rüzgârlar ve aşk kokuları için genişleyen burun deliklerini, daha sonra yalanların ince oburluğuyla sevgiler kekeleyen, bütün iştahlara iç çeken, yalan söyleyen ve şehvet çığlıkları koparmak için açılan ağzını, daha sonra her türlü temasta hisli derisi ürperen ve artık mezar böceklerinin bile gıdıklayamayacağı ellerini ovaladı...?

Bu parçada da ?alevlerle dolan uzun gözler?, ?yalanların ince oburluğu ile sevgiler kekeleyen, bütün iştahlara iç çeken, şehvet çığlıkları koparmak için açılan ağzını...? unsurlarını fazla bulan yazar, ayakları da ilave ederek yazısını şöyle düzeltmiştir.

Dördüncü Yazılış

?Nihayet miseratur ve indulgentiam dualarını okudu, yüksek sesle Allahtan mağfiret diledi ve başparmağını mukaddes yağa batırarak vücudunu ovalamaya başladı. Evvela dünyanın bütün debdebe ve ihtişamını arzulayan gözlerini; sonra bir zamanlar ılık rüzgârlar ve aşk kokularıyla genişleyen burun deliklerini, sonra yalan söyleyen, kibirden inleyen ağzını; sonra hisli derisi tatlı temaslarla ürperen ve artık mezar böceklerinin bile gıdıklayamayacağı ellerini; sonra onu randevularına koşturan, kaldırımları arşınlayan ve artık yürümesine imkân olmayan ayaklarını...?

Bu parçada da bazı hayalleri feda eden yazar, nihayet şu beşinci ve son metinde karar kılmıştır:

Beşinci Yazılış

?Rahip, Nihayet miseratur ve indulgentiam dualarını okudu, sağ elinin başparmağını yağa batırdı ve ovuşturmaya başladı. Evvela dünyanın ihtişam ve debdebesine çok iştahlanan gözlerini; sonra ılık ve hafif rüzgârlara ve aşk rayihalarına bayılan burun deliklerini; sonra hepsi yalan için açılan, kibir ve azametten inleyen ve şehvetten haykıran dudaklarını; sonra zevk verici temaslardan haz duyan ellerini ve nihayet, bir zamanlar arzularının tatminine koşan ve artık yürümesine imkan kalmayan ayaklarının altını
ovaladı.?

***

Yukarıdaki örnekleri, rahmetli Peyami SAFA'NIN bir yazısından aktardım.

Peyami SAFA, ünlü yazar Gustave Fulubert'in yazı hususunda gösterdiği takdir ediyor. Ama beşinci yazılışı bile yeterli bulmayarak şöyle diyor:

Bu son metinde cümleler daha fasih, daha hareketli ve günahlarla vücut parçaları arasındaki münasebetler daha aydınlıktır. Önceki metinlerdeki parazit hayallerin çoğu burada feda edilmiştir. Fakat yazar, rahibin her vücut parçası önünde ona mahsus günahı adeta geometrik bir intizamla düşünmek yapmacığından bu metinde de kurtulabilmiş değildir. Ovuşturma fiiline refakat eden tasvirler bu kadar net ve düzgün olmaz. Tedai hadisesi bu kadar hendesi değildir. (Çağrışım olayı bu kadar geometrik değildir)

***

Peyami Safa'nın bu yazısını okuduktan sonra kendi yazılarıma göz gezdirdim. İtiraf etmeliyim ki, birçok eksiklik buldum, birçok fazlalık keşfettim. Bu yazıdan sonra daha dikkatli olmaya özen gösterdiğimi söyleyebilirim.

Düz yazıya gösterilen bu özenin katbekat fazlası kuşkusuz şiire de gösterilmeli. Hem biçimsel olarak, hem içerik olarak üstelik... Yeter mi? Hayır! Bir de şiirin ses ve hayal kurgusu var ki, düz yazıdan daha fazla özen istiyor.

Şöhretli yazarların hepsi acaba Gustave Fulubert'in duyarlılığına sahip mi? Sanırım yazmayı yaşam biçimi haline getiren her sanatkâr en küçük bir cümleyi kurarken bile doğum sancıları çekiyor, bir tek mısra için bile kuyumcu titizliği içinde davranıyor.

Yüzyıllar ötesinden eserleriyle bize gülümseyen büyük edebiyatçılar, ölümsüzlüğü sadece yetenekleriyle değil, dikkat ve çabalarıyla yakalamışlardır. Sözlerini ölümsüzlüğe yolcu eden, ?Gelip geçici evrende kalıcı olacak sözdür? diyenlerin eser verirken bu noktaya çok dikkat etmeleri gerekmiyor mu?

Toplum önünde söz söyleyen, yazı yazan kişiler zor bir işe soyunmuşlardır. Kalem gevezeliği ile vakit öldürüp, harf boşboğazlığı yapanları bir kenara koyarak söyleyebilirim ki, internet ortamında tıpkı Gustave Fulubert titizliği ile öykü, deneme, şiir yazan çok sayıda değerli yazarımız, şairimiz var.
Onları büyük zevkle okuyup, çok şey öğreniyorum.

26 Nisan 2009 5-6 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar