Yeter Mi Bu Kadar

İnsan soyundan gelen farklılıklarda yalnızlığa düşürülmüş nesnelerin gözleriyle birlikteyim. Sevincin birikmesiyle seyredilen çoşkulara bir örnek olarak kaygı izlencesine göre yanlı. Alıyor mudur bilemediğim taşra bahanelerinden bu kadar yalıtılmış olmayı neye bağlayabilirim? Bir rahatlık kısa sürede rehavete dönüşürken, yoksa felaket mi desem bilemiyorm, bu sınırların sonuna kadar gidip geri dönmemi sağlıyor.

Az ötesinde dünyanın, bir tıkla milyon dolarlar dönüyor, ellerimde kınalı, kaşınıyorum huysuzlar gibi. Akşam sahneye çıkacak üçüncü sınıf pavyonlarda şarkı söyleyen alt benliğime akıl verirken içimde tedirginlik var. Size doğrusunu söyleyeyim mi; sisli ve yağmurlu havalarda zorlamaları renkli resimlere benzetiyorum. Heyacanı kontrol edemediğimden, güneş başıma daha hızlı vuruyor, sonra burnum kanıyor da heceleyemiyorum.

Saatlerin hızla geçtiği, çocukların besledikleri şahinle bıldırcın avladığı dönemlerde, 30-40 çocuk birlik olup da bir sincabı yakalamaya çalıştığı zamanlarda, sonra sincabı yakalayan çocukların onu severken ölümüne neden oldukları ve bunun üzüntüsünü de ömür boyu yaşadıkları anların ortasında benim acım hemen yorgunluk belirtisi gösterirdi. Suya çakılıp kulaç attığımda gözlerimi kapatmak zorunda kalırdım.

Ben de onlarla birlikte varsayıyorum,gevrek yapan köy kadınlarını ,atölyede çalışan gençleri, hep okunacak, zamanla unutulmayacak kadar sıkı örülmüş öykülerin içinde yaşatmak gerekir,çiçeklerin koyunları süslediği yaşanmışlıkları kalpten gelen gerçekçiliklerde bulup yoğurmalı ,sabırla ve titiz davranarak ,boynu bükük kalmayacak şekilde hiç kimsenin. Bir eski türkü tutturur efendim, bana düşense onu layıkıyla dinlemektir.

23 Mayıs 2013 1-2 dakika 89 denemesi var.
Yorumlar