Yine Vurdu Beni Zaman

Bir uçurumdan düşüyorsun. Altında çağlayan ve çağlarken kaynağını yitirdiğine ağlayan bir ırmak. Her çağlayanın, çağlarken arkasında bıraktığı hayatına ağlaması gibi.
Düşüyorsun... Kimi zaman çabuk varmak istiyorsun sona. Hevesli... Heyecanlı... Ne olacaksa olsun diyen boş vermişliğinle bıkkınsın.
Düşüyorsun... Kimi zaman yapışkan veya akışkan olmak istiyorsun. Yarı yolda bir kayaya yapışıp geri dönmek istiyorsun. Kalbin yılana sarılma korkusunda.
Düşüyorsun... Akışkansın,uyumlusun ya da asi... Umurun da değilsin ırmağın, ırmak senin umursamazlığında. Çakılıyorsun ırmağa.
Bazen suçlayacak birini arıyor insan. Bazen ben suçluyum diyecek kadar güçlü olamıyor insan. İçinden geçiyor bütün zaman, acıların. Acılar ise senin içinden. Bütün dünyanın hallerine dönüşüyor zaman zaman yaşamın. Bazen zafer... Bazen ölüm... Ve bir gün gözlerini yeni bir coğrafyada açıyorsun. Yeniden başlıyorsun her şeye.
Yalan!.. Koca bir yalan!.. Yeniden başlanmıyor hiçbir şeye. Bedenin yeni bir kıtada, elin hiç bilmediğin bir atlasın keşfinde... Ama düşlerin benim hatıra defterimde. Sende biliyorsun.
Arkada bırakmak onu geçmek değildir. Aynı yöne doğru koşmuyorsanız, onu arkanda bırakma çaban sadece soluğunu kesiyor. Ve sen bedenler arasındaki mesafeyi açarken onu içinde gizlediğini yalanlamaktan yorgunsun. Ve her gece sahtelikler gizlenip, sende odana çekildiğinde bu yüzden kendine her hatırada neden? Diye soruyorsun.
Yaşanacaklara ve yaşananlara yalan diyecek kadar acımasız zaman.
Ve ben acımasız zaman oluyorum.
Ve ben zamanın yenemediği acı oluyorum.
Hayatı özleyerek, yaşamaktan vazgeçmiş.
Ve ben gerçek oluyorum.
Aşk öldüren, hayatı öldüren, mutluluk yok eden bir gerçek oluyorum.
''Unutkanlığıma gelmiş, unutmuşum'' diyemiyorum. Her insanın kendi mutluluğunun katili olduğunu.
Ben artık sadece hissedenim. Şeytanın laneti bu. Bütün acıları hissetmeye ve hiçbir şey yapamamaya mahkum edildim.
Ben bin bir bedende en dayanılmaz acıların şahidiyim. Düşen çocuğum ben. Çocuğa gülen ve yardım etmeyi biraz bile olsun aklından geçirmeyen diğer çocuklarım. Ve anlamadığım şeyler var. Bu nefret neden ?
Alış-veriş yapan anne-kızı, üstündeki paçavraları umursamadan camekanın soğuk tarafından izleyen bir kızım ben. Hiçbir şeyi istemeyip sadece annesinin olmasını isteyen...
Ve anlamıyorum bu dünyada eşitsizlik neden? Bu hayatı seçmemişken, bir de seçmediğimiz bir hayatın acılarını çekmek zorunda bırakılmışlığımız neden? Ve de bu acılar bizim suçumuzmuş gibi bize bu vicdan azabını çektiren ve isyan ettiren düzen neden?
Kuruyunca atılan ekmekleri, fırının camından seyreden ihtiyarım ben. Elime ekmek parası sıkıştıran adamın geçici vicdan azabıyım. Ben sömürmek istediğimden değil duygularınızı,ben aç olduğumdan bu haldeyim diyorum. Yoksa hangi yüreğe yakışıyor söylesenize ve hangi duygu kaldırabiliyor muhtaçlığın ağır yükünü. Ben ihtiyarın gururuna yediremeyip yere fırlattığı parayım. Böyle bir anda ne ifade edebiliyor ki para. İnsan yarattığı
şeylere tapıyor. Soruyorum bu da değil mi günah?
Birbirine küsmüş iki el görünce ben hicaz oluyorum. İki ayrı öyküye, yarım kalmışlık katan o anlaşmazlıklar oluyorum.
Ne zaman babasının kucağında gülen bir çocuk görsem ağlıyorum. Çocuk oluyorum aldanmış...Aldanış oluyorum, kendi aldanmış.
Bir yanda ben, diğer yanda bütün dünya... Yine beni hazırlıksız olduğum yerden vurdu zaman. Bırakıp gitsem her şeyi... Dedim ya yeni bir dünya yok, yeniden başlamak yalan.
Bizden sonraya duyguların talan edilmediği bir dünya bırakmak olabilir ancak, biraz bile olsa bu yorgun bedene huzur katan.
Bende seni severek başlıyorum isyanıma.

29 Temmuz 2009 3-4 dakika 3 denemesi var.
Yorumlar