Yol ve yolcu

Yolcu

..yağmur dinmesine dinmişti ama içindekileri dindirememişti adımları kısaydı yolu uzundu bunu şimdi mi ? fark etti yoksa uzun zamandır bunun eksikliği içinde miydi tartışmak istemedi bildiği tek gerçek '..eğer insan kısa cümleler kuruyorsa, uzun yorgunlukları vardır,işte bu benim...' sözüydü,bugün niye sık sık mırıldanıyordu ki bu cümleyi kısa bir merak turu yaptı içinde evet buldu çalıştığı kurum da bir türlü empati kuramadığı insanlar vardı canını sıkıyor ruhunu karartıyorlardı hatta bazı günler oluyordu ağız dalaşı dediğimiz türden sesini yükseltiyor söylenecekleri söylüyor çekip gidiyordu bir keresinde '..Benim hayatım, benim seçimlerim, benim hatalarım, benim sorunlarım, benim yalnızlığım.Yani özetle sizi ilgilendirmez." demişti öyle hınç ve inançla haykırmıştı ki orada bulunanlar lal kesilmişlerdi,ah ne kadar ihtiyacı vardı sessiz sakin bir ortama bir akarsu veya çeşme başı olsun,yemyeşil çayırlar veya sürülerin otladığı çayırlar kuşlar ve kelebeklerin uçuştuğu dağ bayır papatya gelincik dolusu kırların içinde gezinmek,yuvarlanmak hatta şimdi ne güzel olurdu diyordu sıkılmış öfkesini yatıştıramamıştı,içinden geçirdiği güzel hoş düşler ruhundan dışa yansıyor yüzündeki tebessümlere mani olamıyor ,duyguları alıp mutlu hayallere götürüyordu kendisini, neyse dedi şimdi şu kaldırımları kazasız belasız geçip işini halledeceği yere ulaşmalıydı zaten zihni öyle dolu ve karmaşık ki çıkış yolu aramaktan yorgun düştüğünü görüyordu tam bu sırada cami önünden geçiyordu yüreğinden kopan şu sözleri durduramadı '..iki yol var önümde ikisi de mutluluğa götürmüyor beni, mutluluğa götüren bana bir üçüncü yol açar mısın Allahım yalvarsam?...nolurrr..' öyle kısık sesle söyledi ki kimsenin duymasını istemedi fakat yüreğinden geçirmesi de ruhunu sakinleştirmiyordu ses ve harflere kelimelere dökerek ifade etmeliydi ancak böyle rahatlayabilirdi dayanamadı Rabb'ine niyazda bulundu '..YARAB ! Ne azabına dayanacak halim, ne de rahmetinden mahrum kalmaya mecalim yoktur..Vefasızlık edip senden uzak kalsam da,sensiz edemiyeceğimi haykırmaktayım.. Vefasızlığım nisbetinde değil, ihtiyacım nispetinde senin lütfuna talibim.. Dualarımızı kabul buyur.. ' bir yandan yürüyor bir yandan mütemadiyen '..dualarımı kabul buyur Rabbim ' diyordu,bir fotoğrafcı dükkanının önünden geçiyordu durup vitrinine bakmaktan kendini alamadı yeni evlenen çiftlerin resimleri vardı farklı farklı bakışlar ve duruşlar ve mutlulukları göz ve yüzlerinden okunan bu yeni aile insanların duygularını anlamaya çalıştı daha doğrusu aylar sonra yıllar sonra bu mutluluk pozlarının yerine geçecek ihtimalleri düşündü hatta kendi ruh dünyasına seslendi '..Hatalı olduğumda beni sev. Korktuğumda beni sar. Ve gittiğimde tut. Çünkü ihtiyacım olan her şey sensin...'' ne garip rastlantılar oluyordu bu ikindi sonrası üst üste gelen yoğun hislerin tesiriyle giderek daha sakinleşmiş ve gerçekçi daha mantıklı düşünmeye başlamıştı geçen günlerin birinde de aynı öfke yumağı ile kendini dışarı atmıştı günler sonra yaşadıklarını duygularını yazıya dökmek fakat fazla ayrıntılara kaçmadan gerek kendisi ile gerekse çevresi ile yüzleşmek isteği hayatına yeni bir soluk getiriyordu gerçekten rahatlıyor huzura kavuşuyordu adeta '...Yazıyorum Çünkü İçimde Susturamadığım Bir Ses Var..' diyordu ,lise yıllarına uzandı birden az önce dağılan bir okulun önünden geçerken öğrencilerin mutlu sevinçli veya birlikte yakın beraber oldukları arkadaşları ile oluşları kendisinin de bu çağda duygusal iletişimlerini aklına getirdi belki tuttuğu notların arasında vardı '..Onun kalbi başkası için attığında, seninki durur." cümlesini hatırladı ne güzel sevgi bağları olmalı insanın bu yaşlardaki enerjilerinde dedi, başını iki yana salladı yürüdü keşke kıymetini bilseler sağlıklarının ve gençliklerinin keşke hem kendilerini hem ailelerini yaşadıkları çevre ve topluma üretken hayırlı gelişmeler gösterseler diyordu düşünmeden edemedi ama sonradan da ünlü bir şairin (NFK)müthiş cümlesini aklına getirdi '..Fazla ciddiye almayın hayatı Nasılsa içinden sağ çıkamayacaksınız...' evet tamam bu işin başka bir yönü fakat bu dünyaya geliş maksat ve hedefi de bir anlamda en iyi davranışlarla bu hayat sınavından geçmek değil mi ? zor bir denklem gibi karşısına dikilse de mutlu olmak ve hayatı huzurla geçirmek bir şekilde şifresini bulup uygulamak gerek ister evlilik hayatında olsun ister gençlik günlerinde '..Mutlu evliliğin sırrı henüz bir sırdır...' sözüne nerede rastladı bilmiyordu ama sadece evlilikte değil hayatın sırrı , sırların sırrı belki bize şah damarımızdan daha yakındır ama bunu fark etmemek işleri zorlaştırıyor olmalıydı,ara sokaklardan nihayet caddeye çıkmıştı çockları gördü annelerinin ellerinden tutmuşlar belli ki çok mutlular yüzünde ince bir tebessüm belirdi ancak birazı buruk '..Çocukken kibrit çöpünü ağzımızda söndürdüğümüzü sandığımız zamanlar oysa içimize düşürmüşüz ateşi haberimiz yok...' ne komikti değil mi hepimizin çocuk günlerinde başımızdan geçen veya gördüklerimiz acaba bu çocuklar günümüz çocukları hangi ilginç ya da ölümle dans diyeceğimiz yaramazlıklar içindeler daha yakın zamanda üç küçük kardeş evde buldukları bir sıvıyı içiyorlar ikisi ölüyor üçüncüsü komada ah bunları hatırlamak bile istemiyordu en iyisi daha hızlı adımlar atarak bir an evvel işini bitirmeliydi hızlandı ama düşünceler peşini bırakmıyordu '..Sesli harfler yetmiyor bazen
insanın içindeki acıyı duyurmaya.Ünlemlere de sığınmaya yüzü olmuyor.Soru işaretleri desen,dönüp dolaşıp ayni yere geliyor ,bir tek sessizlik kalıyor geriye.. bu yüzden insanlar,
bazen beni dilsiz sanıyor...' bunları içinden geçirivermişti birden başa yeniden mi dönüyordu yoksa sussa da konuşsa da değişen bir şey olmuyordu '..Meğer susmak; insanın içiyle konuşmasıymış, geç fark ettim.." dedi ve noktayı koydu sustu ve sustu, yol bitmedi yolculuk ta, gözlerinin nemini silmedi ikindi rüzgarı kurulayıp geçiyordu...

15.11.2012/beylerbeyi

15 Kasım 2012 5-6 dakika 164 denemesi var.
Yorumlar