Yolculuk

Akşamdı, gün kızıllığına dalmışken gökyüzünün. Her pencere de huzur kokuyordu sanki. Gözlerim süzüyordu, perdelerin saydamlığında gözüme vuran evlerin ışıklarını. Tek muhatabım muavindi belki.Bir de cebimden dakika başı çıkarttığım telefonum, belki birisi arar diye.
Arkaya bakmayı sevmiyorum. Arkama baktığımda gel diyecek bir ses duyar gibi oluyorum. Eskişehir otogarına uğruyoruz ve bir mola veriyoruz. Akşamın sakinliği yerini telaş ve konuşmalar alıyor. Bir sigara çıkartıyorum cebimden ve az ilerde ayağını duvara dayamış bir eli cebinde, kendini montunun içine saklayıp, dumanı tüten adamdan ateş istiyorum.
-Pardon ateşinizi alabilir miyim?

Ses seda yok adamda.Belli ki aynı dertle müteallik , göz damarları dolu ve hüzünlü.
Uzatıyor elindeki sigarayı.Sigaramı yakıyorum.
-Teşekkür ederim.
Yine ses yok.Bende aynı onun gibi sırtımı dayıyorum bir duvara ve telaşlı seslerin kargaşasında veriyorum kendimi sigaraya. Kaç nefes çektiğimi hatta sigara içtiğimi bile hissetmeden.
Muavin sesleniyor.
-Ankara,Kayseri,Malatya,Elazığ yolcuları kalmasın.

Bir fırt daha çekip sigaradan, iki parmağımın arasındaki esirliğimi, fırlatıp atıyorum boş bir köşeye. Alıyorum yerimi ve hala yanımda ki koltuk boş. Bir mırıltı var otobüste. Çoğunluk sohbet ediyor.Bazılarına kulak misafiri oluyorum.
-Sorma dostum bizim hoca daha kazık sorular soruyor.
-Bizimki kadar değildir be kanka.

Tedirgin bakışlarımla yolculuğuma devam ediyorum. Kıdemli olduğum için belki fazla bir kaygı yok üzerimde. Bir türlü rahat olamadığım koltuğumda sağa sola dönüşlerimle şoförün sigara kokusunu çekiyorum içime.

Biraz uyumak istiyorum.Sadece dalmak ve içimdeki hüznü unutmak istiyorum. Arkamdan sallanan elleri düşünmemek istiyorum. Abimin cebime tutuşturduğu harçlığı, annemin tembihlerini ve kardeşimin sarıldığında ki kokusunu silmek istiyorum belleğimden.
Saatime bakıyorum geçmiyor. Bir şarkı mırıldanıyorum olmuyor. Sonra cama dayadığım başımla gelip geçen arabaların plakalarına bakıyorum. 06 Ankara, 26 Eskişehir, 67... Acaba neresiydi. Sonra saymaya başlıyorum baştan 01 Adana, 02 Adıyaman, 03 Afyon ... 66 Yozgat... İşte şimdi bulurum artık 67 neresiymiş...Zonguldak...Böyle oyunlarla biraz olsun unutuyorum hüznümü. Sonra bir dinlenme tesisine iniyor yolcular...
Ben yine telefonumu alıyorum elime. Hiç bir zaman aramadığım dostlarıma çağrılar atıyorum sebepsiz. Annemi arayamıyorum, korkuyorum ağlarım diye.
Bir kız kesiyorum. Belki yalnızlığıma ortak olur yol biter diye. Ama yüz vermiyor kimse. Sonra bir elim cebimde, kirli sakallarımla volta atmaya başlıyorum otobüsün etrafında.
Yine koyuluyoruz yola. Ağzımda iz bırakmış sigara kokusuyla muavinin getirdiği bir bardak kahveyle giriyoruz bir şehrin sınırlarından diğer bir şehrin sınırlarına. Biraz uyku alıyor gözlerim yine şoförün sigarasının kokusunda. Uyanıyorum , bacaklarımın uyuşmuş sızısında bir başka şehirde. Uyku sersemliğinde sormaya kalmadan birine neresi diye, bir tabela ilişiyor gözlerime. MAŞTİ Malatya Otogarı...
Bir sevinç, bir üzüntü ve bir yorgunluk bedenimde. Kaldı bir saatim diye seviniyorum ama hüzün hala ensemde.
Yollarda kayısı fidanları, ağaçları ve Fırat Nehri nin üzerinde yine irkiliyorum, buğulanmış camımı bir görümlük silerek izliyorum köprüden o güzel manzarayı. Sonra bir giriş yapıyoruz Elazığ'a. Bir kaygı doğuyor ve unutturuyor o kaygı hüzünlerimi. Öğrenci evime nasıl gideceğim bu bavullarla sorusu kaplıyor düşüncelerimi. Arkadaşları arıyorum ama herkesin işi var. Muavine sesleniyorum ;

-Muavin bey...
Muavin bana dönüyor.Ama ses yok.
-Muavin bey, Dört Yol' da inecek var.Servisiniz varsa otogara kadar gideyim...
Yok diyor...O zaman ineyim diyorum ve kendimi bırakıyorum elazığın kızgın kaldırımlarına.
Sonrasında kısa molalarla öğrenci evime kadar ulaşıyorum.Elimi yüzümü yıkayıp temiz bir uyku çekiyorum rahat yatağımda...
Ev arkadaşlarım yoklar.Hala memleketlerinde okul asma planları yaparken ben erken gelip memleketimde gideceğim günün kaygısını biraz olsun hafifletmiş oluyorum...
İşte bir yolculuk hikâyesi.
Beyinde yer etmiş geliş gidişlerin en doğal birikimi.

Bir ay gibiyim
Yeryüzünü karanlıkta aydınlatan
Ve sabahı bekleyenlere umut
Nehirde ki suya inat yolculuğum
En güzel yerinde ömrümün

03 Aralık 2008 3-4 dakika 2 denemesi var.
Yorumlar (1)
  • 15 yıl önce

    hüzünlü yani sütlü kahve tadında bir yazı ... güzel olmuş ilyas sevgilerimle...