Zamanla Oyun

Zamanı yalayıp yuttum ve mideme attım Anne. Çünkü aslında hızlı treni geçmişti, o kadar hızlı geçiyordu ki, anılarımı, her şeyimi, sevdiklerimi çiğnemişti. Ben de sakız farz ettim, önce çiğnedim, sonra yuttum ve mideme attım Anne. Sana sesleniyorum, çünkü çocuklar çaresiz anlarında yalnızca annelerine sığınırlar. Sığınağım sensin.

Zamanı ezdim, zamanı öldürdüm, zamanı dişledim Anne. O bana karşı gaddar ise ben ona karşı en büyük merhametsizliği yaparım. Bilirsin, aldığımızın bin mislini vermek tabiatımızda var. Çok sevdim anne, öyle çok sevdim ki, nefreti sevgiyle öğrendim. Hak ettiğinden bir fazlasını, ya da eksiğini alınca nefretle tanışıyordun. Bakma sen, palavraydı, üstü kapalı sevgiydi aslında nefret. "Nefret ediyorum" diyordun ya, aslında seviyordun. Kime anlatıyorum ki? Sen benden iyi bilirsin bütün bunları.

Zamana tükürdüm, zamana sövdüm, zamana ana avrat düz gittim, dere tepe düz gittim. Şaplattı kafama, dumurun alasına uğradım, kendime çıkmadı bir daha yollarım. Çocuktum, çoktum. Ergen oldum, erişmedi boyum bazı şeylere, yetişkin oldum, yetişirken düştüm. Düşmek, kalkmaktır. Bana, "Kalk şimdi!" diyorsun, biliyorum. Çamura battım, ayakkabım, üstüm başım bir şey değil de, yüreğim çamur içinde. Bir yerden temiz kalkmanın ilk başta kirleri temizlemekten geçtiğini bilirim. Yüreğimi temizlemeliyim.

Zamanın ağzını burnunu kırdım, sakatladım, sonunda öldürdüm. Benim için zaman yok. Bu kadar hızlı geçerse, bu kadar hızlı değişir ve değiştirirse, zaman mefhumu bende ak pak bir dedeye dönüşür, bastonunu eline veririm ve çeker gider. Huzur evine taşırım, yalvarışlarını yakarışlarını dinlemem, sallamam, merhametten yoksun öylece kendi bildiğimi okurum. Ben zaten hep okurum anne, biliyorsun, değil mi? O kadar çok okuyorum ki, aklımı okusam, aklımın geçtiği yollarda bir romana sığmaz düşlerim.

Zamanı aldılar benden anne, çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım aldı onu benden. Bakma sen, bunca ürkütücü senaryo kırık bir kalbin avuçlarıma verilmesinden... Kalkacağım anne, merak etme, kalkacağım. Çamurları temizleyemesem bile, çamurla yoldaş oldu, onu sevabı gibi korudu dedirtmeyeceğim. Asil bir kalkış olacak bu. Sığ yerinden bakmamalı hayata, o da istemezdi zamanla bütünleşmeyi...

Bu kız çocuğu yaralarını zamana yedirdi şimdi. Gelecek, güzel gelecek. O vakit, dünün gözünü çıkarıp, yarınların eline bayrağı vermeli, kına yakmalı şimdiye, hesapları ancak ve ancak şımarık geçmiş vermeli...

30 Temmuz 2013 2-3 dakika 464 denemesi var.
Yorumlar