Zihin Gücü

''Her var olana, onu yaratmakla ve varlıkta durdurmakla, yok olmaktan korumakla iyilik etmiş olan Allahü teâlânın yardımı ile, bu işi yapabiliyorum.''

Bir İnsan her şeyi yapmaya programlanmıştır. Programın adı zihindir. İnsanlar uyanıkken zihinlerinin çok azını kullanırlar. Bu yüzden her şeyi yapma yetenekleri de bu değere orantılıdır. Yani kısacası uyanıkken nasıl bir zihne sahip iseniz, o kadar icraata dönüştürebiliyor olmaktasınız. Uyurkende bu böyledir. Zihin yine faaliyettedir. Ancak bu sefer zihin azını değil, tamamını kullanır. Yani kalan bütün kısmı. Bu o kadar olağanüstüdür ki, rüya denen bir şeyi ortaya çıkartır. Sanki yeni bir dünya!

Zihin muazzam şekilde çalışır, ancak ortam ve konum farklı olduğundan insan ne olup bittiğini pek fazla anlamaz! Hatta uyanık bilincini dahi devreye sokar. Ancak zihin bedensel değil, kendisi gibi zihinsel hareket etmektedir. Beden, ''uyur-gezerlik'' hariç -ki o ileri boyuttur, pek hareket etmez. Ancak duyular işlevseldir. Duyduğunu zihne yorumlayabilirsin. Tabi farklılıklar ve kurgular size göre değişebilir. Örneğin, siz uyurken uyumayan bir kişi yanınızda mısırdan söz ederse buna şahitlik edersiniz ve onu zihninize göre kurgulayabilirsiniz. Hatta bir tek mısır kelimesi komple bir rüyayı kaplayabilir.

Sahibine aylar gibi gelen bir rüya bölümü, aslında hepi topu 5 saniye kadar kısa sürer ve sahneleri olur. Yerini yeni kurguladığı bir diğer ardıla bırakana kadar sürer. Ardından gelen rüya bu rüyayı sürdürebilir ya da farklı bir konuya geçebilir. Öylesine gördüm desenizde aslında uyanıkken kullandığınız zihniniz aynı şekilde ama daha üstün çalışmaktadır. Bir düşünsenize bunu uyanıkken yapabildiğinizi? Uyanıkken bütün zihninizi kullanabildiğinizi varsayın, aynı uyurken rüyada ki gibi...? Uçmak, imkansızları yapmak. He bu arada rüyada insanlar hiç bir zaman kaçamazlar. Hep yakalanırlar. Örneğin koşamazsınız, çok ağır kalırsınız. Sebebi ayaklarınızı oynatamamanızdandır. Yatakta ayağınızı atamazsınız. İşte zihin sizi koşturmak istiyor, ancak durumunuz engel oluyor. Uyur- Gezer birisi ise bunu ayaklanma ve ilerlemeye kadar getirebiliryor. Ancak Zihin uykuda tecelli ettiğinden dolayı, olayları uyanık hayatınıza getiremiyorsunuz. Çünkü haller birbirinden ayrıdır! Bilinç-altı denilen şey dahi uyanıkken yaşadığınız şeyi, tas tamam çıkartmaz rüyada. Çünkü iki ortamda birr birine göre farklıdır. Zihin işler ancak kapasitesine göre. Kapasite yüksekse, alçak konumu sürdürmeye ihtiyaç duymaz! Ancak zihnin rüya işlevi gördüğü an, uyanıkken işlev gördüğü andan partlar sunabilir.

Yüce Allah Hazretleri, Hz.Adem'e eşyayı öğrettiğini buyurur. Yani bilgi ve zeka kapasitemizi. Eğer insan uyurken kullandığı zihnini uyanıkken de kullanabilseydi, Allah'ın ona dilediği ölçüde her şeyi yapmaya kadir olabilirdi. Ancak Rabbimiz bizleri dengeli kılmış. Misal Cinler. Kur'an-Kerim'de, Hz. Süleyman kısası geçer. Ve burada cinlerden bir ifritten bahsedilir.

Hz. Süleyman, ashabından Sebe Melikesi Belkıs'ın tahtını kısa zamanda getirmelerini ister ve bir cin çıkıp onu , hemen hemen1 2 dakika içersinde getirebileciğini beyan eder. Kilometrelerce uzaklık. Ve teknolojinin olmadığı zamanlar. Bu demek oluyor ki cinlerin zihin güçleri uyanıkken o kadar muazzam işliyor ki, hızın içersin de yüzebiliyorlar. Kısasın devamında ise bir salih kuldan bahsedilir.Kitaptan bilgisi olan bu kul, zihni ve göğsü genişletilmiş bir insandır. O'da cinin iddasına nazaran, göz açıp kapayıncaya kadar onu sana getiririm diyor Hz. Süleyman'a.

Uyanıkken kullandığı şu zihine, Yüce Allah'ın ona bahşettiği muazzam mucizeye bakın. Hepimizde olan ancak dediğim gibi Uyanıklık hali ve Uyuma halinde ki faaliyet ayrılığı gösteren zihinlerimiz. Bu salih kul izin verildiği ölçüde, zihnini kullanmasını bilen bir kişi olmasaydı eğer, emsali görülmemiş bu olayı nasıl gerçekleştirebilirdi ki? Ayrıca bu ona bahşedilmiş bir özellik ki, Cin'e karşı bir idda da bulunabiliyor. Sonra ne oluyor, idda gerçekleşiyor, Hz.Süleyman gözlerini açtığında tahtı karşısında buluyor ve şükrediyor. İşte insan ile cinin zihni arasında ki fark.

Şimdi ispat gerek bu kadar kısa sürede tahtın getirilebilmesi olayına. İşte Zihin bunun en büyük ispatıdır. Zihniniz asıl mekanizmadır. Eğer zihinde tavan sayıya ulaşabilirseniz ki bunun içinde izin yani Allah'ın bunu onaylaması gerekir, o vakit tek bir düşüncenizle dünyayı yerinden oynatabilirsiniz.

O yüzden İnsan her şeyi yapmaya proglamlanmıştır, ancak yüce Allah'ın ona izin verdiği ölçüde. Uyanıkken yada uyurken zihin her an çalışmaktadır. Yüce Allah öyle bir şaheser yaratmış ki, o yüzden diğer yarattığı ve bizden farklı ırklarda ki kullarına, yarattığım kulum Adem'e secde edin diye buyurmuştur.Bir düşünün o zihinleriniz ile, neden?

İşte Alemlerin Rabbi olan Allah'ın tabir-i caiz ise teknolojisinden biri Zihin, ve bunu sadece ''Ol!'' demesi ile yapabiliyor. Sadece Ol! Japonların Amerikalıların ya da İsviçreli Bilim Adamlarının yıllar süren araştırmaları sonucu geliştirdikleri ya da yaptıklarına ''Vay be adamlar ne yapmış?'' derken asıl mutlak kudreti hiç düşündünüz mü?

Ne kadar az şükrediyoruz? O sadece Ol diyor ve oluyor! Zihniniz işlevsel durumdayken biraz bu taraflarıda düşünün derim! Çünkü zihinler mutlak manada bir vakite kadar özgür bırakılmıştır! O yüzden istediğinizde Allah'ı kabul edebiliyor ya da inkar edebiliyorsunuz. Zihin'de sadece kapasite yerine göre değişir! E o da taktir-i İlahi!

Saygılarımla
18 Mart 2012

18 Mart 2012 5-6 dakika 7 denemesi var.
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    Bülent Birader, Bu kendi dinine ve geçmişine övgü yeni bildiklik bir şey değil burası hepimize malum.Yeryüzünde bütün dinlere mensup olanlar, bilsin bilmesin ineye inandığının aslını özünü, her dünyaya gelenin köken bağlarına organik ilişkisi sebebiyle herkes kendi doğmasını vazgeçilmez ve en üstün sayıyor. Bu haliyle de dünyada bana göre hiçbirzaman tekdüze ne inanç, ne tapınma, ne düzen, ne de kurulu hakimiyet olacaktır bu biiiir. İkicisi, üçüncüsünün, üçüncüsü dördüncüsünün... ....en sonuncusu ilkbaştakinin içeriğinde açık seçik netlikleri barındıran silsileliklerle, yine bana göre inancım odur ki, bu dünyadayken yaşamak asıllı işi gücü ölümler sandukasına kundaklayıp bezleyip, durmaksızın ahiretin müşkül muammasına yarıtanrıcılıktan müdür yardımcılığına soyunmak, o muazzam dediğiniz sanata ..yani insana ve onun biricik hayatına kusursuz tecavüz ve sarkıntılık etmektir. Adam gibi yaşamaktır ve yaşatmaktır...buralı olduğumuz misafirliğin lamı cimi bu. Bunu şaşar şaşırırsak..insanlığımızdan olur, feleklik taslarız alemi cihana...azıcık şeytanlaşmış, bildiğiniz elden avuçtan çıkmakta olan bugüne varıp toslarız. Sevgiyle.

  • 12 yıl önce

    Seyfi Bey Yorumunuz her ne kadar karışıkta olsa, anladığım kadarıyla ki, anlamış mıyım onu da bilmiyorum, benim sahip olduğum, yaşadığım dini övdüğümü zannetmişsiniz... Ancak ben burada dinimi değil bütün dinlerin yaratıcısı, tabii olunası yüce Allah hazretlerini ve onun müthiş şaheseri olan zihni övdüm ve bildiğim kadarıyla anlatmayı denedim. Ki övmenin yanında bazı olaylarla dikkat çektim. Şüphesiz ki en iyisini Allah bilir.

    Ben yazımda zihin'in işlevinden ve uyuma ve uyanıklık halinde ki tezahürlerinden bahsettim... Nasıl ki rüya kendi kendisine olmuyorsa, rüyanın oluşmasını sağlayan zhninde kendi kendisine olmadığından bahsettim.. Umarım açıklayıcı olmuştur. Yoksa burada benim dinim budur bakın akıllı olun. Diye bir yerme ya da geniş kapsamlı bir övme söz konusu değildir.

    Benim yarattığım dünyada bana kulluk etmelisiniz diye buyuran Allah'ın, mucizelerinden birisi olan bu zihin denilen şeyden bahsettim. Buna inanmıyorsanız, bu sizedir. Bana değil. Zihin özgürdür. Eğer yanlış anladıysam kusuruma bakmayın!! Gerçekten karışık geldi bana yorumunuz... Ama bana bunu değil kardeşim şunu açıkla derseniz, gücüm yettiğince de tabirini yapmaya çalışırım.

    Saygılar...