Adalet Ağaoğlu’nun Kesinlikle Okunması Gereken 5 Kitabı

— min. okuma: 4-5 dakika
Adalet Ağaoğlu’nun Kesinlikle Okunması Gereken 5 Kitabı

Türkiye’nin ve Türkçe’nin usta yazarı Adalet Ağaoğlu kısa bir zaman önce aramızdan ayrıldı. 90 yaşında hayata gözlerini yuman sanatçı istediği sonsuzluğa böylece ulaşmış oldu. 1929’da ailenin tek kızı olarak doğan Ağaoğlu, kardeşleriyle birlikte hep sanat içinde büyümüştür. Oyun yazarı ve sinema oyuncusu olan kardeşlerinden(Cazip Sümer, Güner Sümer) ilham almış olacak ki kendi de yolunu edebiyata çevirmiş, ilk yazılarını şiir türünde vermiştir. Şiirden hemen sonra tiyatro oyun yazarlığına soyunan Ağaoğlu’nun ilk şiirleri 1948-1950 Kaynak Dergisi’nde, ilk tiyatro eleştirileri ise 1946’da yayımlanmıştır. Ağaoğlu eğitimini, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirerek tamamlamıştır.

Usta yazarımız 1951-1970 yılları arasında TRT’de üstlendiği görevleri başarıyla gerçekleştirmiş, arkadaşlarıyla birlikte (Kartal Tibet, Nur Sabuncu, Çetin Köroğlu, Üner İlsever) Ankara’nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi’ni kurmuştur. TRT’den sonra ise yalnızca yazmakla uğraşan sanatçımız sadece şiir ve tiyatro oyun metni değil; roman, öykü, mektup, anı gibi birçok türde de başarılı eserler ortaya koymuştur. Şimdi dilerseniz Adalet Ağaoğlu’nun mutlaka okunması gereken 5 kitabını birlikte inceleyelim…

1. Çok Uzak Fazla Yakın

Sık olarak kaleme aldığı tiyatro metinlerinden sonra altmışlı ve yetmişli yıllarda dönemin hatırı sayılır tiyatro yazarlarından olan Adalet Ağaoğlu Çok Uzak Fazla Yakın metniyle, deneysel bir işe imza atmıştır. Çift yumurta ikizi olsalar da tezat karakterli olan kardeşlerin hikayesine değinen yapıt geçmişin hatıraları ve şu anın gerçekliği arasında gidip gelmektedir. 1970 yılında İş Bankası Kültür Yayınları tarafından basılan kitap 122 sayfadır.

Adalet Ağaoğlu bu kitabıyla Türkiye İş Bankası Büyük Ödülü’nü almıştır.

2. Fikrimin İnce Gülü

Almanya’da işçi olan Bayram’ın Kapıkule Sınır Kapısı’ndan Türkiye’ye girmesiyle başlayan roman 1976 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlanmıştır. 312 sayfa olan kitap Bayram’ın iç dünyasını, ezilmişliğini anlatır. Yıllardır Almanya’da para biriktirerek aldığı arabasıyla köyünde hava atarak manevi doygunluğa ulaşmak isteyen Bayram, yolda başına gelen talihsizliklere rağmen köyüne varır ama yolda karşılaştığı köyün çobanıyla konuşunca tüm gerçekler ortaya çıkar. Akıcı dili ve kurgusuyla adeta bir başyapıt olma özelliğini taşıyan roman, Adalet Ağaoğlu’nun ilmek ilmek işlediği sayılı eserleri arasında yer edinmeye devam ediyor. Ayrıca kitap, 12 Eylül Darbesi’nden sonra TSK’ye karşı küçük düşürücü ithaflar belirttiği gerekçesiyle yasaklanıp toplatılmış; iki yıl süren davdan sonra yazar ve kitabı serbest bırakılmıştır.

Kitapla ilgi bir diğer bilgi ise bu kitap; Tunç Okan tarafından Sarı Mercedes ismiyle beyazperdeye uyarlanmıştır.

3. Ölmeye Yatmak

Usta yazarın ilk romanı olma özelliğini taşıyan Ölmeye Yatmak, 1973’de Remzi Kitabevi tarafından basılmıştır. Kocasını üniversite öğrencisiyle aldatan Profesör Aysel Dereli’nin intihar planına ortak olan kitap yalnızca bununla yetinmeyip; Profesörün ve çevresindekilerin buraya kadar nasıl geldiklerini inceler. Karakterinin iç dünyasını büyük ustalıkla anlatan yazar bir yandan da Türkiye’nin kırklı ve ellili yıllarındaki görüntülerini derinlemesine bir şekilde okuyucusuna sunuyor.

4. Göç Temizliği

Yazarın anılara olan bakış açısını ve hatırlanan ile hatırlanmak istenenler arasında kurcaladığı yaşadıklarını, kaleme aldığı bu kitap ilk baskısını 1983’te yapmıştır. Adalet Ağaoğlu Ankara’dan İstanbul’a taşınırken hayatında olan ne varsa üzerinde düşünerek kaleme kağıda girişiyor. Türkiye’de nasıl yazar olmayı başardığını, yurt dışında kaldığı yıllarındaki hatıralarını ve Türk kültürü ve siyasetine dair gerçekçi bakış açılarıyla bir hesaplaşmanın derdinde olan Ağaoğlu bu kitabını okuyucusuna büyük bir açıklıkla sunuyor.

5. Romantik Bir Viyana Yazı

1993 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan 177 sayfa olan kitap Kamil Kaya isimli Tarih öğretmenini ve çevresindekileri konu edinir. Yıllarca büyük bir zevkle anlattığı Avrupa şehirleri bazı zamanlar başına bela getirmiş olsa da o bu üslubundan vazgeçmez. Hayalini kurduğu Viyana’ya ise ancak emekli olduğunda gidebilir ve gittiği şehirde eski bir öğrencisinin yanında kalır. Olaylar Kamil Kaya’nın kaybolmasıyla gelişmeye başlar. 

Romanda ne anlatıldığı değil nasıl anlatıldığı üzerine düşünmek daha iyi olacaktır çünkü yazar kitabında ilginç kurgu yöntemleri dener. Birinci şahısın ağzıyla anlatılmaya başlayan roman Kamil Kaya’nın anlattığı tarih dersini dahi ön plana çıkarmaya başlar.

Yazar bu kitabıyla Aydın Doğan Roman Ödülünü almaya hak kazanmıştır.

Paylaş:
Yorumlar