Dünyaca Meşhur 6 Tablonun Az Bilinen Çarpıcı Hikayeleri

— min. okuma: 8-9 dakika
Dünyaca Meşhur 6 Tablonun Az Bilinen Çarpıcı Hikayeleri

Hiç kuşku yok ki bir sanat eserini -hele ki soyut eserler için- nitelik bağlamında eleştirmeye kalktığımızda, eserin ortaya çıktığı dönemin ve eser sahibinin de geniş çaplı bir sorgulamasını yapmamız gerekmektedir. Dolayısıyla plastik sanatlardan tiyatro metinlerine kadar tüm disiplinler, ilk bakışta göze çarpmayan alt metinlerinden oldukça büyük oranda beslenmektedir.

Hal böyleyken resim sanatını ve birtakım ünlü resim tablolarını değerlendirmeye kalktığımızda, bu resimleri eser sahibinden, ortaya çıktığı dönemden ve hatta dönemin sosyal ve toplumsal olaylarından ayrı tutmak pek doğru olmayacaktır.

Resim sanatına pek düşkün olmayan bireylerin dahi bir yerlerde muhakkak karşısına çıkmış, dünyaca ünlü meşhur 6 resim tablosunun arkasında yatan çarpıcı ve etkileyici hikayeleri sizler için bir araya getirdik. Bu hikayelere göz attığımızda her zaman karşımıza bir sebep – sonuç ilişkisi bariz bir biçimde çıkmıyor elbette. Ancak yine de bu eserlerin arka planını anlamlandırmak ya da dönemi itibariyle nasıl popüler hale geldiğini ve günümüze kadar ulaştığını çözümlemek açısından nitelikli bir liste ortaya çıktığını ifade edebiliriz. Sürprizlere hazır olun, çok şaşıracaksınız!

1- Yıldızlı Gece(The Starry Night), Vincent Van Gogh

İnternette ve kimi yaygın kaynaklarda Vincent Van Gogh ile alakalı ufak bir araştırma yaptığımızda, bireysel yönüyle karşımıza çıkan ilk detay, Van Gogh’un kulaklarını neden kestiği ile ilgili öyküsü ortaya çıkıyor.

Bazı psikolojik rahatsızlıklar sebebiyle sol kulağını kesen ve derin bir bunalıma giren Van Gogh, 1889 yılında bu sorunlarına destek almak adına Fransa’nın Saint Rémy bölgesinde yer alan Saint-Paul Akıl Hastanesi’ne başvuruyor. Burada kaldığı dönem içerisinde ‘İrisler’ ve ‘Otoportre’ gibi gayet popüler eserlerini de yaratmış olan usta ressam, gün doğumuna yakın bir saatte odasının penceresinde karşılaştığı manzaradan esinlenerek ‘Yıldızlı Gece’ tablosunu ortaya çıkarıyor. Yıldızlı Gece tablosunun orijinal adı The Starry Night.

Sanatçının içinde bulunduğu bunalımın işaretleri de olan bu tablo, kasvetli ve pastoral köy manzarası ile sanat tarihinin en önemli eserleri arasında yer alıyor.

2- Çığlık (Skrik), Edvard Munch

Ruhsal bir ıstırabın tasviri olarak nitelendirilen Çığlık ya da orijinal adıyla Skrik, olağanüstü Oslofjord manzarasının kan bürümüş bir hali olarak karşımıza çıkıyor. Munch’un daha sonralarda taş baskını da nakşettiği bu saygın eser, modern sanatın oluşması adına büyük fayda sağlamıştır.

Çığlık tablosunun hikayesini bizzat Munch, yazdığı depresif günlükler içerisinde ince ince anlatmaktadır. İki arkadaşı ile beraber Oslofjord sokaklarında yürüyen Munch, göğün kan kırmızısı bir hale büründüğünü fark eder. Bu sırada kendini oldukça yorgun hissetmeye başlayarak yanındaki trabzanlara tutunarak destek almaya çalışır. Bu esnada iki arkadaşı Munch’un yokluğundan bihaber, uzaklaşmıştır. Sanatçı o anda doğadan adeta bir çığlık duyduğunu günlüklerine ekler. Resmi yapmak üzere tuvalinin başına oturduğunda ise uzun süren yorgunluklarının ardından aşırı hasta düştüğü bilinmektedir.

Pek çok insana göre intiharın dışavurumunu sembolize ettiğini öne sürülen Çığlık tablosu, 2012 yılında bir açık arttırmada 119,9 milyon dolar gibi rekor bir meblağ karşılığında satıldı. Böylelikle ‘Açık Arttırmada Satılan En Pahalı Sanat Eseri’ olarak tarihe bir kez daha adını yazdırdı.

3- Gece Kuşları (Nighthawks), Edward Hopper

Gecenin geç bir saatinde, Amerika’da bir restoranda oturan insanları anlatan bu durgun ve yalın tablo, günümüzde büyük bir popüler kültür ikonu haline gelmiştir. Amerikan resim sanatının en büyük temsillerinden olan Gece Kuşları, çok fazla bilinmese de büyük bir karanlığı resmetmektedir.

1941 yılında Pearl Harbor Saldırısı sıralarında bu tabloyu oluşturmaya başlayan Hopper, dönemin siyasi koşullarını harikulade imgeler ile resmin içerisine yerleştirmeyi başarmıştır. Gerçekleşen bu saldırı sonrası Amerika’da şiddetli bir sessizlik ve buhran hakimdir. Dolayısıyla resimde de gördüğümüz gibi sokaklar bomboş, hayat ise adeta durmuş gibidir. Tablonun içerisinde bir barmen, üç müşteri bulunmakta ve aralarında derin bir iletişimsizlik olduğu sezinlenmektedir. 

Tüm bu ayrıntıların yanı sıra resme daha dikkatli baktığımızda, restoranın bir çıkış kapısı olmadığını fark ediyoruz. Etrafı bir üçgen hizasında sarılmış barmenin de bu alandan çıkacak bir geçidi olmadığı dikkat çekiyor. Yani bu eseri, kentte hayat durma noktasına gelmiş ve insanların bir çıkış yolu bulunmuyor, minvalinde yorumlamak mümkün.

Gece Kuşları tablosunun Amerikan resim ve kültürü dışında daha pek çok disipline ilham olduğunu da söylemek doğru olacaktır. Pek çok sinema filmde, müzik albümünde ve edebiyat eserinde tablonun göndermeli ya da doğrudan bağlantılı referansları bulunmaktadır. Örneğin Tom Waits’in Nighthawks at the Diner isimli albümünün kapağı, bu tablonun modern bir yorumu olarak kabul edilir ve aynı albümde yer alan Nighthawk isim parçanın sözlerinde bu tabloya selam verilmiştir. Bunun dışında yakın dönem örneklere göz attığımızda ise The Simpsons dizisinde ve Batman çizgi romanlarından birinde Gece Kuşları’nın parodileri yer yapılmıştır. Gece Kuşları tablosunun orijinal adı Nighthawks.

4- İki Frida (Two Fridas), Frida Kahlo

21. yüzyılda en yaygın popüler kültür ikonlarından biri haline gelen Meksikalı sanatçı Frida Kahlo, bilindiği üzere yaygın olarak derinlikli otoportre çalışmaları ile kendi sanatını oluşturmayı başarmıştır. Hem fiziksel hem de ruhsal acılarla dolu yaşantısını naif çizgisi ile beraber tablolara dökmüştür.

Orijinal ismi The Two Fridas olan bu tablo, Kahlo’nun hayatındaki iki farklı anı temsil etmektedir. Tabloda 1939 yılında eşi Diego’dan ayrılmasından önce ve ayrıldıktan sonra resmedilmiş iki Frida yer almaktadır. Resmi dikkatli bir şekilde analiz ettiğimiz zaman pek çok metafor ile karşılaşıyoruz. Soldaki Frida, Meksika’da yaşayan, yeni evlenmiş bir kadındır. Sağdaki ise Diego Rivera’dan boşanmış, Avrupa’ya yerleşmiş ve oranın kültürüne adapte olmaya başlayan bir Frida’dır.

Ayriyeten Frida Kahlo’nun sanat ve özel yaşantısını, Diego Rivera ile olan evliliklerini merak edenler için 2002 yapımı Frida filmini izlemenizi tavsiye edebiliriz. Julie Taymor’un yönetmen koltuğunda oturduğu yapımda Kahlo’yu başarılı aktris Salma Hayek canlandırmıştır.

5- Guernica, Pablo Picasso

Belki de soyut resimler içerisinde en azap dolu alt metne sahip eser, Picasso’nun İspanya İş Savaşı esnasında yarattığı Guernica’dır. 1937 yılında Paris’te gerçekleşen Dünya Fuarı kapsamında ‘Modern Hayatta Sanat ve Teknik’ teması işlenmiştir. Bu sergide İspanya’yı temsilen bir eser almak isteyen sergi yönetimi, Pablo Picasso’ya başvurmuş ve böylelikle ortaya enine 7,76 metre ve dikine 3,49 metrelik Guernica çıkmıştır.

Savaşın bireyler üzerindeki acı sonuçlarını sembolist bir anlatım ile dile getiren Guernica, Nazi Almanyası’na ait 26 bombardıman uçağının Guernica kentini talan etmesini konu almaktadır. Resmin içinde var olan her bir karakter farklı anlamlar barındırmak ile beraber ölümün, şiddettin, vahşetin ve çaresizliğin benzersiz bir anlatımı betimlenmiştir. Ayriyeten tablonun içerisinde savaşın yalnızca kadınlar, erkekler ve çocuklar üzerindeki etkileri değil, hayvanlar ve doğaya karşı faktörleri de ustalık ile işlenmiştir.

Pablo Picasso, 15 gün gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde yaratmış olduğu Guernica üzerine, henüz çizim aşamaları devam etmekteyken şu cümleleri dile getirmiştir:

“Üzerinde çalıştığım ve Guernica ismini vereceğim resimde ve son zamanlardaki tüm eserlerimde, İspanya'yı acı ve ölüm okyanusuna batıran askeri sınıfa duyduğum nefreti açıkça göstermekteyim.”

6- Türk Hamamı (The Turkish Bath), Jean Auguste Dominique Ingres

Oryantalizm akımının en baş temsilcilerinden bir tanesi olan Türk Hamamı resmi, ince ayrıntıları ile tüm dikkatleri üzerine toplamayı başarıyor. 25 kadının bir Türk hamamında banyo yaptıklarını simgeleyen bu tablonun en tuhaf ve kayda değer yanı ise sanatçı Dominique Ingres’in hiçbir zaman Osmanlı topraklarını ziyaret etmemiş olması. Ve tabii ki bu resmi tamamen içgüdü ve dış referansları ile ortaya çıkarması diyebiliriz.

Türk Hamamı tablosu ile alakalı birtakım referans kaynaklara göz attığımız zaman ise Ingres’in uzun süreler İstanbul topraklarında yaşamış olan Lady Mary Wortley Montague’nin Türk hamamları ile alakalı yazmış olduğu mektuplardan yararlanmış olduğunu görüyoruz. Montague, ünlü Türk hamamlarını şu cümleler ile tasvir ediyor:
“Oraya girdiğimde 17, 18 yaş civarında neredeyse iki yüz kadın vardı. Kahve içip sohbet ediyor ve birbirlerine şerbet ikram ediyorlardı. (…) Uzun örgülü saçları ve biçimli vücutlarıyla farklı biçimlerde uzanmış güzel kadınlar gördüm.”

Ayriyeten tüm bunların dışında, Le Figaro isimli Fransız mecmuasının Türk Hamamı tablosunu ‘19. Yüzyılın En Erotik Resmi’ olarak açıkladığını da eklemekte fayda var.

Paylaş:
Yorumlar