Martin Scorsese’nin Suç Dünyasına Vedası: The Irishman

— min. okuma: 9-10 dakika
Martin Scorsese’nin Suç Dünyasına Vedası: The Irishman

Son dönemlerde Marvel filmlerine yaptığı sert çıkışları ile gündemden düşmeyen usta yönetmen Martin Scorsese, kariyerinin en büyük filmini yaparak sinema tarihinde bir dönemi sonlandırdı. 27 Kasım 2019 tarihi itibariyle Netflix platformunda gösterime giren biyografik suç filmi, koca bir tarihi nihayete erdirerek oldukça karizmatik bir veda gerçekleştirdi.

Daha önce Mean Streets, Casino ve Goodfellas gibi mafya dünyasını başarıyla anlatan filmleri ile kendi sinema jargonuna bir yenisini katan Scorsese, bu türe dair son örneği olan The Irishman’i seyircileriyle buluşturdu.

Martin Scorsese hayranlarının yaklaşık 10 yıldır çekilmesini beklediği The Irishman, olağanüstü büyük yapım bütçeleri sebebi ile sürekli erteleniyor ve finansman bulamıyordu. Filmi çekmek için bir stüdyo arayan Scorsese, son alternatif olarak meşhur dijital streaming platformu olan Netflix ile görüşmelere başladı ve platform bu filmin arkasında durdu. Böylelikle Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci gibi suç filmlerinin aranılan aktörleri belki de son defa bir araya gelerek jübilelerini gerçekleştirdi.

Ancak tutkulu sinefiller için The Irishman filmini tek başına değerlendirmek biraz güç görünüyor. Gerek filmin 3,5 saatlik uzunluğu sebebiyle gerek ise geçmiş filmlere göndermeleri ile Scorsese’nin eski mafya filmlerine muhakkak göz atmak lazımdır. Netflix’in açıkladığı verilere baktığımızda, The Irishman filmini bir oturuşta bitiren izleyicilerin oranı %18 olarak görünüyor. Eğer daha önce Scorsese’nin başka bir suç filmini seyretmediyseniz ve bu filmin bir veda mahiyetinde olduğundan habersizseniz; büyük ihtimalle siz de bu %18’lik dilimin içinde yer alacaksınızdır.

Çocuk yaşlarından itibaren suç dünyasına meraklı bir kişi olan Martin Scorsese’nin daha önce çektiği suç filmlerinin üzerine The Irishman’i seyretmek, kuşkusuz ki tüm sinemaseverler için en doğru tercih olacaktır. Aksi halde filmin derinlikli dünyasına girmekte birtakım zorluklar ile karşılaşabilirsiniz. Bu yüzden sizler için usta yönetmenin diğer suç filmlerini bir araya getirdik; önce bu filmlerden, ardından da The Irishman’den bahsedeceğiz ve büyük bir sinema devrinin kapanışını hep birlikte yorumlayacağız.

1. Mean Streets (Arka Sokaklar) – 1973

Martin Scorsese’nin suç dünyasının ilk örneği olan Mean Streets, New York’ta yaşayan Katolik İtalyanların din ile mafya arasındaki sıkışmışlıklarını irdelemektedir. Bu film ile beraber klasik bir suç sineması yapmadığını izleyicilere kanıtlayan başarılı rejisör, aynı zamanda Robert De Niro ile Harvey Keitel ikilisini ilk kez bu film ile beraber bir araya getirmiştir.

New York kentinin bir İtalyan mahallesinde geçen hikayede Charlie, güç sahibi olmak adına amcası Giovanni’nin restoranında işletmecilik yapmaya başlar. Fakat içinde bulunduğu durum, Charlie’yi mekan işletmeciliği, biricik sevgilisi Teresa ve korumalığını yaptığı Johnny Boy arasında bir tercih yapmaya zorlar. Charlie’nin sıkışmışlığına uzaktan bir göz olarak şahit olduğumuz Mean Streets, Scorsese’nin klasik yöntemlerin dışına çıkan bir suç tarzını ortaya koyar.

Aynı zamanda Robert De Niro ve Martin Scorsese’nin yıllar boyunca devam edecek olan başarılı işbirlikleri, bu film ile birlikte başlar; The Irishman’e kadar kusursuz bir biçimde devam eder.

2. Goodfellas (Sıkı Dostlar) – 1990

Başrolünde Robert De Niro’ya Joe Pesci ve Ray Liotta’nın eşlik ettiği Goodfellas, Henry Hill isimli bir gangsterin gerçek yaşam hikayesinden esinlenerek oluşturulmuştur. Nicholas Pileggi’nin Wiseguy kitabından uyarlanan Goodfellas, kısa sürede sinema çevrelerinde büyük bir etki yaratarak pek çok film listesine damgasını vurmuş, aday olduğu festivallerin çoğu kategorisinden ödül ile ayrılmıştır.

Henry Hill isimli gangsterin Jimmy Conway ve Tommy De Vito isimli iki yakın arkadaşıyla büyük bir soygun gerçekleştirmeleri ile başlayan Sıkı Dostlar filminde; Henry’nin iki arkadaşının mafya içerisinde yükselmek adına soyguna katılan diğer kişileri öldürmesi ve bunun üzerine Henry’nin düştüğü sorunlar seyirciye aktarılmaktadır. Henry, arkadaşlarının yüzünden zor bir duruma düşmüştür ve bu sorunları toparlamak için bir çözüm üretmesi gerekmektedir.

Joe Pesci’ye Oscar Ödül Törenleri’nde En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu dalında ödül kazandıran Goodfellas, aynı zamanda ABD kültürünü ve tarihini doğru bir biçimde aktardığı sebebiyle Kongre Kütüphanesi tarafından ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmeye başlamıştır.

3. Casino – 1995

Sıkı Dostlar filminden 5 sene sonra yeniden bir araya gelen Martin Scorsese, Robert De Niro ve Joe Pesci üçlüsü; bu kez başarılı aktris Sharon Stone’u da ekibe dahil ederek kolay kolay hafızalardan silinmeyecek bir başka suç filmine imza atmıştır.

Tıpkı Goodfellas’ta olduğu gibi yine bir Nicholas Pileggi romanından uyarlanan Casino, eşsiz kadrosuyla şatafatlı Las Vegas gecelerinin görünmeyen karanlık taraflarını beyaz perdeye taşımıştır. Mafya aleminin tüm hiyerarşisini özenli çalışılmış ayrıntılarıyla seyirci ile buluşturan Casino, Ace Rothstein isimli bir ünlü kumarhane işletmecisinin hayatına odaklanıyor.

Kumarhaneyi ve sosyal hayatını dengeli bir şekilde idare eden Ace için, bir gün yakın arkadaşı Nicky’nin yanına gelmesi ile beraber her şey yolundan çıkmaya başlar. Başarılı iş kariyeri büyük bir düşüşe geçen Ace, eğlence sevdalısı arkadaşı ile birlikte işletmeyi toparlamaya çalışmaktadır. Ancak Ace’in aşık olması ile işler tamamen çığırından çıkar.

Topluma ayna tutan filmleri ile büyük yankı uyandıran Scorsese, bu filmde de bizlere Las Vegas’ın gerçek yüzünü göstererek oldukça başarılı sosyolojik analizler çizmektedir.

4. The Irishman (İrlandalı) – 2019

Seneler evvel Charles Brantdt’ın I Heard You Paint Houses isimli kitabını okuyan Robert De Niro, bu kitabı Martin Scorsese’ye şiddetle tavsiye eder ve böylece The Irishman fikri oluşmaya başlar. Bu durum Scorsese ile De Niro arasındaki ilişkinin klasik bir oyuncu – yönetmen ilişkisi olmadığının en bariz göstergelerinden bir tanesidir.

Ancak bu noktada işler Martin Scorsese’nin çok da istediği gibi gitmez. Yüksek bütçeli filmi için stüdyo bulmakta zorlanan usta yönetmen filmi 10 yıl kadar bir süre ertelemek zorunda kalır. Fakat geç de olsa nihayet bu büyük hayalini gerçekleştirerek filmini seyircisi ile buluşturmayı başarır. Gerek Scorsese’nin mafya filmlerinde gerek ise Francis Ford Coppola’nın yönettiği kült Godfather serisinde önemli karakterlere hayat vermiş usta isimler, bu türün büyük olasılıkla son büyük filmini çekmek üzere tekrar bir araya gelirler. Sinema tarihinin en büyük kadrosunu oluşturan The Irishman; Robert De Niro, Al Pacino, Joe Pesci ve Harvey Keitel’ı bir araya toplar. Film 140 milyon dolarlık bütçesi ile en pahalı ve 3,5 saatlik uzunluğuyla en uzun Scorsese yapımı olarak öne çıkar.

Üç farklı zaman diliminde geçen hikaye, günümüzde başlayarak çeşitli flashback'ler ile bizi geçmişe, İkinci Dünya Savaşı sonrası Frank Sheeran’ın hayatına götürür. ‘İrlandalı’ lakabıyla tanınan ve eski bir asker olan Sheeran, bir mafyanın tetikçisi olarak görev almaktadır. Aynı zamanda bir işçi sendikası memuru olarak çalışan Sheeran, ABD tarihinde gerçekleşmiş en büyük ve en gizemli suç hikayelerinden birine karışır. Jimmy Hoffa isimli bir işçi lideri, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur ve olaylar gelişir.

Ağır temposu ve acelesi olmayan ritmiyle seyirciyi etkisi altına alan The Irishman, ne yazık ki ülkemizde sinema salonlarında gösterime girmedi. Bunun sebebi ise geçtiğimiz aylarda çıkan yeni bir kanun kararıdır. Organize İşler 2: Sazan Sarmalı filminin hem Netflix’te hem de sinema salonlarında gösterilmesi üzerine pek çok tepki dile getirilmiş ve bu durumun önüne geçmek adına böyle bir önlem alınmıştır. Dolayısıyla The Irishman filmini yalnızca Netflix platformlarında seyretmemiz mümkün görünüyor. Ancak pek çok eleştirmenin de fikriyle, dikkatinizin dağılmaması ve maksimum konsantrasyon sağlayabilmeniz adına, filmi olabildiğince büyük bir ekranda izlemenizi tavsiye ediyoruz.

The Irishman, elbette ki Martin Scorsese’nin son filmi değil. 77 yaşındaki başarılı yönetmenin gelecek yıl Robert De Niro ve Leonardo Di Caprio ile yeni bir film çekeceği basına duyurulmuştu. Ancak bu filmin yine de sinema dünyası ve mafya filmleri adına önemli bir konumda yer aldığını hatırlatmakta yarar var. Çünkü artık Scorsese bu tür suç filmleri için jübilesini yaptı ve böyle görkemli bir kadro büyük olasılıkla bir daha yan yana gelemeyecek.

The Irishman Filmi Hakkında Bilinmeyenler:

  • The Irishman, usta yönetmen Martin Scorsese’nin kariyerindeki en pahalı ve en uzun filmi.
  • The Irishman 3 saat 29 dakika sürüyor. Filme ayrılan bütçe 159 milyon dolar.
  • 2017’de çekimleri başlayan filmin çekimleri 2018’de bitti. Toplam 319 sahnede çekilen film, 117 farklı mekanda geçiyor. Salisbury Mills, Hudson Vadisi, Suffern ve Mineola bunlardan yalnızca birkaçı. Ayrıca filmde genç bir rolü oynayan yaşlı oyuncularımız Robert De Niro, Al Pacino ve Joe Pesci’ye çekimler boyunca daha genç davranmaları için bir koç eşlik etti.
  • Robert De Niro ve Al Pacino’nun filmde ‘gençleştirildiğine’ ve ‘yaşlılıklarına’ -yani aslında bugünlerine- tanık oluyoruz. Bu yönüyle film, ‘gerçek zamanlı’ bir deneyime de dönüşüyor aslında. Bir uçtan diğerine bağlanan hikayede, karakterlerin dününe-bugününe tanık olurken, farklı zaman dilimlerinin akışına da şahitlik ediyoruz. Öte yandan, bu bize bir şekilde, karakterleri ‘tanımanın ötesine’ geçme şansı da veriyor.
  • Film, ABD’nin 112 yıllık tiyatrosu olan Belasco Tiyatrosu’nda da gösterilerek bir ilki gerçekleştirmiş oldu. Ayrıca Avrupa ülkelerinin bazılarında film sinema salonlarında da gösterildi. Filmin dağıtımını üstlenen Netflix, en büyük seyirci kitlesinin Asya’da olmasından dolayı filmi en çok Asya ülkelerinde pazarlayacağını duyurmuştu.
Paylaş:
Yorumlar