Şiir ile Sinemanın El Ele Tutuştuğu 9 Mükemmel Jim Jarmusch Filmi

— min. okuma: 5-6 dakika
Şiir ile Sinemanın El Ele Tutuştuğu 9 Mükemmel Jim Jarmusch Filmi

Kimilerine göre şair olmak için tek koşul şiir yazmak değil, bir şair gibi yaşamak ve bir şaire yaraşır eserler ortaya koymaktır. Yedinci sanat olarak nitelendirilen sinemada da oldukça şairane yönetmenler yer alıyor, ancak işledikleri arthouse, yani sanat filmi ögeleri sebebiyle ne yazık ki filmlerini geniş kitlelere yaymakta oldukça zorluk çekiyorlar.

Ülkemiz sinemasında nasıl ki Nuri Bilge Ceylan, Reha Erdem, Yeşim Ustaoğlu, Pelin Esmer, Semih Kaplanoğlu, Zeki Demirkubuz ve hatta ara ara Onur Ünlü’nün şiirsel bir sinema yaptığını görüyorsak, yurtdışında da bu konunun öncüsü sayılabilecek birçok isim var. Jim Jarmusch da bu listenin en başlarında yer alıyor elbette…

Amerikan bağımsız sinemasının en büyük temsilcilerinden biri olan Jim Jarmusch’u, diğer sinemacılara göre kolayca ayırt edebileceğimiz pek çok unsur var. Filmlerinde kullandığı kendine has sinematografisi, dikkat çekici ve keskin diyalogları, tren yolculukları, elinde bavul sokak kaldırımlarında yürüyen insanlar, radyoda çalan sakin müzikler… Bu küçük basit figürler bile Jarmusch’u diğer yönetmenlerden ayırmaya yetiyor.

İzlerken iştahınızı kabartacak ve sinemanın ne anlama geldiğini bir kez daha düşüneceğiniz 9 Jim Jarmusch filmini sizler için bir araya getirdik. Kısa kısa yorumlar ile beraber usta yönetmenin tüm eserlerine, mümkünse sırasıyla göz atmanızı tavsiye ediyoruz.

1- Stranger Than Paradise (Cennetten de Garip)

Jim Jarmusch’un ikinci sinema filmi olan Cennetten de Garip, duru ve hiç de acelesi olmayan anlatımıyla sizleri etkisi altına kolaylıkla alıyor. 

Onur Ünlü’nün bir televizyon programında, uzaylılar dünyaya inse ve sinemanın nasıl bir şey olduğunu sorsalar, onlara bu filmi gösterirdim, dediği Cennetten de Garip; en basit haliyle siyah – beyaz bir yol filmi.

Birbirlerine ve yaşadıkları yerlere oldukça yabancı olan üç insanın hikayesinin anlatıldığı bu film aynı zamanda yönetmenin en otobiyografik hikayelerinden biri olarak görülüyor.

2- Mystery Train (Gizem Treni)

Üç ayrı hikayeyi birbirine paralel bir şekilde seyrettiğimiz Gizem Treni, Tokyo’dan Memhis’e gelen bir çiftin otele yerleşmesi ile başlıyor.

Sırasıyla izleyeceğimiz üç filmde de tek bir geceyi yeni baştan anlatan Gizem Treni’nde aynı zamanda Carl Perkins’in, Elvis Presley’in Memhis sokaklarında geçen izlerine ve Tom Waits’in sesine rastlıyoruz.

3- Dead Man (Ölü Adam)

Johnny Depp’in başrolünde yer aldığı Dead Man, Jarmusch tarzı bir Western filmi olmasıyla dikkatleri üzerine çekiyor.

William Blake isimli bir gencin bilmediği bir topraklara tren yolculuğu yapması ile beraber başlayan hikaye, bizleri Blake’in “Hiç Kimse” isimli bir Kızılderili ile tanışmasına sürüklüyor. Ancak bu tanışmada bir tuhaflık var ki; Kızılderili, Blake’i yıllar önce hayatını kaybetmiş meşhur Amerikalı şair William Blake zannetmekte ve ona karşı büyük hayranlık beslemektedir.

4- Coffee & Cigarettes (Kahve ve Sigara)

Birbirinden farklı 12 kısa filmden oluşan Coffee & Cigarettes, Amerika’nın pratik kahvaltı kültürünü ilginç karakterler ve diyaloglar üzerinden bizlere anlatmaktadır. Eski kuşağın pasta ve kahve ile kahvaltı yaptığı fakat günümüzde bu alışkanlığın kahve ve sigaraya dönüştüğü söylenmektedir.

Bu basit fikir etrafında dönen 12 farklı hikaye, oldukça kuvvetli gözlemler barındırmaktadır. Roberto Benigni, Steve Buscemi, Iggy Pop, Tom Waits, Cate Blanchett ve Bill Murray gibi usta isimleri karşımıza çıkaran film, yönetmenin en dikkat çekici eserlerinden bir tanesidir.

5- Night on Earth (Dünya'da Bir Gece)

Los Angeles, New York, Paris, Roma ve Helskinki’de geçen 5 farklı hikaye, Jarmusch’un Coffee & Cigarettes filminin bir nevi devamı niteliğindedir.

Dünya'nın beş ayrı noktasında geçen kısa filmlerden oluşan Night on Earth, merkezinde taksilerin olduğu öyküler anlatmakta ve bizlere oldukça şahane karakter ve durum analizleri tespiti yapmaktadır.

6- Broken Flowers (Kırık Çiçekler)

Çapkın bir erkek olarak bilinen Don Johnston (Bill Murray), bir gün pembe zarfta bir mektup alır ve bu mektupta Johnston’ın 20’li yaşlarda bir oğlu olduğu yazmaktadır. Ancak mektubu kimin gönderdiği bilinmemektedir.

Bunun üzerine Don bir liste çıkarır ve geçmişinde ilişki yaşadığı kadınların yanına tek tek gitmeye karar verir. Don’un sıkıcı ve rutin hayatı bir anda değişir.

7- The Limits of Control (Kontrol Limitleri)

Çarpıcı ve açık uçlu bir polisiye filmi olan The Limits of Control, usta oyuncu kadrosu, halüsinatif hikayesi ve benzersiz İspanya görüntüleri ile seyircisini etkisi altına almaktadır.

Şiirsel unsurlar üzerine kurulmuş entrika hikayesinde, yasadışı işler ile uğraşan oldukça yalnız bir adamın gizem dolu macerası işlenmektedir. Bu gizemli adam kendinden başka hiçbir canlıya güvenmemekte ve ne yaptığını kimseler bilmemektedir.

İzleyenleri büyük bir bilinç akışı üzerinde seyahate çıkaran bu film, pek çok eleştirmen ve izleyiciye göre ufuk açıcı ve nefes kesici bir seyir deneyimi olarak görülmektedir.

8- Only Lovers Left Alive (Sadece Aşıklar Hayatta Kalır)

İnsanlık tarihinin büyük bir çoğunluğuna şahit olmuş Eve ve Adam isimli iki vampirin olağanüstü aşk hikayesini anlatan film, Jim Jarmusch’un en iyi işlerinden biri olarak kabul edilmektedir.

Depresyonda olan iki aşık vampirin isimleri Adam ve Eve, fonetik olarak kulağa Adam ile Havva gibi gelmektedir. Ayrıca bir kısmı Amerika’nın Detroit kentinde, diğer bir kısmı ise Fas’ın Tanca kentinde geçmektedir. Böylelikle yönetmen, izleyicilere güzel bir doğu – batı portresi ve vampir ögeleriyle bezeli kısa bir insanlık tarihi özeti oluşturmuştur.

9- Paterson

Jim Jarmusch’un geçtiğimiz yıllarda ekranlarda seyrettiğimiz filmi Paterson, büyük olasılıkla bu başlığın en anlamlı filmi olacaktır. Filmin bütününün şiirsel bir anlatım ile süslenmiş olmasının yanı sıra film, otobüs şoförlüğü yapan genç bir şairin hikayesine odaklanmaktadır.

Oldukça sıradan bir insan olarak eşiyle mutlu bir hayat sürdüren Paterson, işinden kalan vakitlerinde küçük hobilerini gerçekleştirmektedir. Bunlardan bir tanesi kibrit koleksiyonu, bir diğeri ise hayatının en önemli bölümünü oluşturan şiirleridir. Paterson, basit fakat güçlü şiirler kaleme almaktadır.

Hayatını düz bir tempoda devam ettiren insanların küçük meşgalelerine kafa yoran Paterson filmi, Jim Jarmusch’un şiir üzerine düşüncelerini duyma şansına eriştiğimiz eşsiz ve biricik  yapımdır.

Paylaş:
Yorumlar