" Ucube " Can Yücel ' in " Ucube " Mezarı

Heykel sanatında Türkiye'mizin yüz aklarından, uluslararası üne ve ödüle sahip Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un Kars'ta yaptığı İnsanlık Anıtı ülkemizin başbakanı tarafından "Ucube" olarak nitelendirilmiş ve günler süren çalışmalar sonucu tekbir sesleri arasında yerinden hoyratça parçalanıp götürülmüştü biliyorsunuz.

Başbakanın sanat anlayışı "beraber yürüdük biz bu yollarda" nakaratını aşamadığı için, gerek sanat çevrelerinin, gerek dünyanın önde gelen kültür ve sanat adamlarının yaptığı çağrılara, itirazlara rağmen yıkım durdurulmadı. Başbakan bir kez daha diklenmeden dik durmasını bildi ve yüzde elliye "helal olsun" dedirterek heykeli ortadan kaldırdı. Hatta bu ülkenin Kültür Bakanı olduğunu sanan bir zamanların solcusu, bir zevatın tevil etmesini bile kabul etmedi ve "evet, o heykel bir ucubedir, sözümün arkasındayım" diyerek bakanını yalanladı. Bilmiyorum bakanın yüzü kızardı mı? Ne de olsa heykelden tahrik olanların, sanata sanat değil de çıplak kadın olarak bakanların yönetimindeyiz.

Ve işte başbakanın o söyleminden cesaret alan bir güruh, Türk Dili ve Edebiyatının büyük şairi Can YÜCEL'in Datça'daki mezarına saldırdı. Bunu ne adına yaptıklarını kestirmek çok zor. Mekan değiştirmiş, artık yaşamayan bir sanatçının mezarına saldırmak hangi dinde, hangi kültürde, hangi medeniyette kendine yer bulur, bunu başbakana sormak lazım. Bu nasıl bir kindir, bu nasıl bir nefrettir ki, bir ölünün mezarı parçalanıyor. Ne için olursa olsun, hangi gerekçe ile yapılırsa yapılsın hiçbir kınamanın yetmeyeceği kadar ağır bir eylemdir bu. Bizler ki, mezarlıklardan geçerken durup dua eden, hatta namaz kılan bir kültüre sahibiz. Durarak sayğı göstermek zorunda olduğumuz üç şeyden biri değil midir cenaze? Ya mezarlar? Bakımını elimizle yaptığımız, çiçeklerle süslediğimiz, parazit otlardan temizleyip dibine diktiğimiz ağaçları suladığımız, üzerine güller çiçekler bıraktığımız mezarlar? Her fırsatta ziyaret ederek bakımını yenilediğimiz, bekçisine bahşişler vererek göz kulak olması için diller döktügümüz mezarlar... Bir gün kendimizin de orada olacağı düşüncesi ile içimizi ürperten, buna rağmen ziyaretten asla ve asla vazgeçmediğimiz, bayramlarda herşeyden önce koşup ölülerimize fatihalar okuduğumuz mezarlar.. Nasıl bir kişiliğin eylemidir mezara saldırıp taşları parçalamak. Hangi ruh doktoru nasıl izah edebilir bu vahşiliği, barbarlığı..

Ve Can YÜCEL....Dilinin sevdalısı. Ülkesinin aşığı. Tek kişinin yararlanacağı yurt dışı bursunu yine bu ülkenin yüz aklarından olan beyin cerrahı Gazi Yaşargil ile aynı puanla kazandığı halde o zaman Milli Eğitim Bakanı olan babasının "puanlarınız aynı, sen gidemiyeceksin, arkadaşın gidecek" deyişi üzerine Yaşargil'e sarılıp yolcu eden Can YÜCEL..Yani bir bakıma bilim dünyasına bir Gazi Yaşargil kazandırmak uğruna kazanılmış hakkından fedakarlık yapan dost Can YÜCEL..

Çok merak ediyorum, o mezara görülmemiş bir barbarlıkla saldıran ilkeller acaba Can YÜCEL'in tek satırını okumuşlar mıdır? Yoksa başbakanın söylemi ile cesaret alıp "bunu da Mehmet Aksoy yapmış, bu da ucubedir" diyerek mi saldırmışlardır.

Rahat uyu Can YÜCEL, bilirim ki sen böyle ilkelliklere güler geçersin. Seni asla küçültmez bu saldırı. Tam tersine daha da yüceltir seni sevenlerin gönüllerinde. Gün gelir kendi utançlarında boğulur bu ucube akıllı zevat..Ruhun şad olsun.

20 Ağustos 2011 3-4 dakika 14 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    ..yazıya genel hatlarıyla içerik olarak katılıyorum elbette başbakan'a nefreti kini aşan boyutlardaki yargıları da seziyorum ve bende soruyorum neden mimarisi dahi belirsiz ucube camileri o ucube atatürk heykelleri büstlerini yıktıramıyor 'bu adam' çünkü korkuyor aslında çok korkak çünkü biliyor gelecek dinci ve faşist tepkileri... can baba'ya gelince onlar başbakan dan daha korkaklar son cümlende ifade etmişsin evet güler geçer di hatta sunturlu bir şiir okurdu artlarından...