Akademisyen
O, bambaşka bir akademisyendi. Sert bakışları, kıvrak zekâsı ve güçlü ikna kabiliyetiyle öğrencilerini kısa sürede etkilemeyi başarmıştı. Sınıfa her girdiğinde dikkatler onun üzerindeydi; tavrı, bilgisi ve duruşuyla adeta bir duayen gibiydi.
O gün sınıfa girdiğinde öğrenciler onu ayakta ve alkışlarla karşıladı. Hafifçe kaşlarını çatarak:
-Oturun çocuklar, dedi.
Fakat sınıfta kimse yerinden kıpırdamadı.
Bir an duraksadı. Sonra, tebessümle:
-Bugün benim doğum günüm değil, hadi oturun, dedi.
Yine oturan olmadı. Ne söyleyeceğini bilemedi, kelimeler boğazında düğümlendi.
Tam o sırada, öğrenciler hep bir ağızdan, güçlü ve içten bir sesle şöyle dediler:
-Seni oturarak dinlemek, sana hakarettir hocam.
O an gözleri doldu, başını hafifçe eğdi ve hayatı boyunca unutamayacağı bu saygı seli içerisinde mahcubiyetini gizleyemiyordu.