Ali Osman Hala Yaşıyor

Eskişehir'de yine çok soğuk bir hava. Her yer kar, buz. Yollar kayıyor. Dikkatli yürümek lazım. İnsan her an düşüp bir yerlerini kırabilir. Eğer dışarıda işi olmasa Sıdıka hayatta dışarıya çıkmaz. Ödemesi gereken faturaları vardı. Kendisine kontür yüklemesi gerekliydi. Markete uğraması gerekliydi...vs.
Yolda yürürken Ali Osman'ı gördü. Ali Osman buraların özürlü, başı boş dolaşan bir delisi mi denir artık. Öyle bir insanıdır. Sıdıka Ali Osman'ı çocukluğundan beri tanır. O zamanlar yaşlı bir anası var denirdi. Aradan belki otuz yıl geçti. Ali Osman hala sağ. 'Anası sağ mı acaba?' Dedi kendi kendine.
Ali Osman'a karşı acıma duyguları depreşti içinden. 'Yazık bu insanlara' dedi yine.
Yakın zamanda yine böyle evsiz barksız bir adamın hayatını anlatan bir öykü okuduğunu hatırladı. Böyle birini ben de anlatsam diye geçirdi içinden.
Sonra aklına bu tür insanlarla ilgili anıları geldi. Ben de bu anılarımı yazayım diye düşündü.
'Ben 16 yıl Bilecik'in Sögüt ilçesinde yaşadım. Osmanlı oralarda kurulmuş. Tarihi eserleri bol olan bir ilçemiz. Osmanlı büyüklerinin türbeleri var. Türbenin etrafına da yeşil alan piknik alanı yapılmış. Çok güzeldir. Özlüyorum oraları.
Neyse efendim bundan 17-18 yıl önce ben bir bayan arkadaşımla beraber, çocuklarımızı da alarak Türbeye pikniğe gittik. Zaten oraların tek eğlencesi pikniktir. Çok da iyi oldu. Çocuklarım çam havası ala ala büyüdüler. O zamanlar o türbede bu Ali Osman'a benzeyen evsiz barksız bir adam dolaşırdı. Onunla ilgili bir sürü söylentiler duyardık ama, aslı nedir kimse bilmezdi... Biz çocukları aldık, bir piknik masasına oturduk. Yiyeceklerimizi çıkardık. İki çocuk bende, iki çocuk arkadaşımda çocuklarda daha küçük 3-5-6-7 yaş aralığında ikimizin çocukları da...
Bu kimsesiz adam yanımıza geldi. Başımıza dikildi. Biz de soframız da ne varsa ona da verdik. Oturdu bir güzel yedi. Bitirdi. Ama gitmiyor. Hala dikiliyor. "Git artık" diyoruz. Gitmiyor.Arkadaşım da ben de gerildik. "Ne istiyorsun yedin işte, çocuklar korkuyorlar git artık!" Adam hala gitmiyor. Saçı sakalı birbirine karışmış, çirkince, ürkütücü görünüşlü bir adam.
Arkadaşımla bayağı kovduk..Tersledik... Bir şeyler daha söyledik... Sonra sofrayı işaret etti. Arkadaşım közlenmiş kırmızı biber getirmişti. Onları istiyormuş. Artık hepsini verdik de gitti. Kurtulduk. Ödümüz kopmuştu...!!!
Sonra yine o İlçe'de yaşayan Musa isimli biraz özürlü ama sevimli bir genç çocukcağız vardı. Ne zaman beni görse para isterdi. Ben de verirdim. Bir gün kapıya geldi. "Karnım aç" dedi. Ben de onu mutfağa aldım. Önüne bir şeyler koydum. Musa başladı bana; "Sen çok güzelsin, bana gel, benim ol, ben sana bilezikler alırım, çok bakarım, seni severim...."
Hayda...!!! Neler de biliyormuş. Hayret ettim...!
Allah'dan kayınvalidemler bizdeydi. Kayınvalidem geldi. " Ne diyorsun sen, o benim gelinim. Evli o, git buradan, bir daha da gelme...!!!" dedi.
Onu kovdu. Bana da bir güzel nasihat döşendi..!!!
Bu olayı en samimi arkadaşıma anlattım.
Sen misin anlatan!
"Ayyy! sen Musa'yı eve mi aldın! Sıdıka Musa'yı eve almış." Herkeslere anlatıldı olay!
"Sıdıka Musa'yı eve aldı." Arkadaşıma o olaydan sonra küsmüştüm. Bir süre konuşmamıştım.
Bu olaydan sonra dışarıda gördüğüm evsiz ve kimselerden uzak durmuşumdur. Yardım etmek istesem de korkumdan yardım edemem...!!!
İşte böyle Sıdıka'da Ali Osman'ı görünce bu şekilde anılarını kağıtlara aktardı. Çok da mutlu oldu. Anımsadıklarını aktarabilmişti. Bu anıları hiç bir zaman unutulmayacaktı artık. Sevindi kendi kendine.
Böyle kimsesiz, evsiz barksız, özürlü ne çok insan var çevrem de diye de üzüldü aslında...!!!'

17 Haziran 2015 3-4 dakika 92 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 8 yıl önce

    Aramızda yaşayan insanlar onlar çoğu zararsızsa da yine de temkinli yaklaşmak lazım. Bildiğiniz gibi cezai ehliyetleri de yoktur. Allah hepsinin yardımcısı olsun. Güzel bir anı öyküydü...👍