Amerikalı 26

Doktor elinde röntgenlerle dışarı çıktı.Niyazi'nin yanına geldi.
-Endişelenecek bir şey yok.Yüzünde ve göğüs bölgelerinde darba bağlı ezilmeler mevcut.Ben beyin kanamasından çok korktum ama öyle bir belirti yok.En azından şimdilik....Ancak bu gece onu müşahede altında tutmalıyız .Tedbir olarak yani.
-Doktor bey hiç sanmıyorum bu gece burada kalmaz.Kesinlikle bunu reddedecektir .
-İşte bu vaziyette iş size düşüyor.Onu siz ve eşinin ikna etmesi lazım.
-Konuşalım bakalım nerede?
-Kata hasta odalarına çıkartıyorlar.Orada görüşebilirsiniz.
Niyazi başı ile onayladı.Merdivenleri takiben yukarı çıktılar.İki kişilik odalardan birine yatırmışlardı.Başında bir hemşire vardı ve kolundaki serumun akım hızını ayarlıyordu.Gözünün birisi bandajlarla iyice kapatılmıştı.Göğüs kafesi ise sıkıca sarılmıştı.Şuuru açıktı.İçeri girenler olduğunu fark edince yattığı yerde doğrulmaya çalıştı. Niyazi eli ile yat işareti yaptı.Yine de Suat yattığı yerde doğrulmuştu.
-Gelin içeri gelin.
Hemşire dışarı çıktı.Niyazi köşede durmakta olan sandalyeyi çekti.Suat'ın hanımına uzattı.Kendisi ayakta beklemeye başladı.
-Nasılsın Suat,kendini nasıl hissediyorsun?
-İyiyim Niyazi gayet iyiyim.Oradan bakınca nasıl görünüyorum.?
-Eh fena değil.Az darbeli...
-O ne demek ya..
Gülüştüler.Niyazi konuşmaya devam etti.
-Abi aslında hepsi benim suçum.Seni yalnız bırakmayacaktım.
-Yok daha neler ne alakası var.
-Var abi var.
-Bırak şimdi bunları ne yapacağız sen ondan bahset.
-Suat en azından bu gecelik yapacak bir şey yok.Doktor bu gece burada kalman gerektiğini söyledi.
-Bak işte bu imkansız.Bu iş bu gece çözülecek.
-Abi beyin kanaması geçirme ihtimalin varmış bu gece müşahede altında...
-Boş ver sen onları. Tamam işte yaramızı da tımarladılar.Bomba gibi olduk.Şu serum bitsin gideriz.
Suat'ın karısı söze girişti.
-Suat bu gece ne olur dinlen...
-Çocuk nerede,kime bıraktın onu.
-Merak etme karakolda,asker ağabeylerinin yanında.
-Ya neden yalnız bırakıyorsun onu.
-Bir şey olmaz ben birazdan gideceğim.
-Bence hemen git.Görüyorsun işte bak ben iyiyim.
-Tamam iyisin ama yine de doktorların sözünü dinle ve ne olur bu gece burada kal.
-Tamam bakarız.Hadi yavrucuğum sen karakola dön ,bu gece de misafirhane de kal.Oğlumu yalnız bırakma.Bu gece inşallah bu iş bitecek.
Kısa bir sessizlik oldu.Suat Niyazi'ye bakarak konuştu.
-Dostum benim hanımı karakola bırakıp gelir misin?
-Tamam abi sen merak etme.Ben dışarıdayım yengeyi bekliyorum.
Suat başı ile onayladı.Niyazi koridora çıktı.Hanımı ile baş başa kalmışlardı.
-Yavrucuğum anlıyorum seni benim için endişeleniyorsun ama korkma,bu iş bitecek az sabırlı ol tamam mı.
-Suat ben sabırlıyım ama sen bu işi kan davası haline getirdin.Bu senin ile o adamlar arasında olan bir dava değil ki.Neden böyle davranıyorsun.Bu devletin senden başka askeri jandarması yok mu ki sen böyle canını ortalara atıyorsun.Kendini düşünmüyorsan bak geride kalanlarına, senin bir karın ve büyütmek zorunda olduğun bir oğlun var.
Konuşmasına devam etti.Sözler ağzından titreyerek çıkıyordu.Her an bir gözyaşı seli gelebilirdi.Suat karısını susturdu.
-Sakın ağlama,üzülme,biraz sopa yedim hepsi o,görüyorsun işte başka bir şey yok.Ben sorumluluklarımı biliyorum.İnşallah yarın akşam evimizde akşam yemeğini yi yiyor olacağız. Ama sen ne olur biraz sabırlı ol.Git bu akşam karakol misafirhanesinde kal,çocuğa sahip çık oldu mu?
-Tamam Suat dediğin gibi olsun...
Eğildi.Suat'ın patlamış dudağının bir kenarından öptü.Dışarı çıktı...Kadın perişan olmuştu.Suat bunun farkındaydı ama elinden bir şey gelmiyordu işte....Gözlerini kapadı.Hemen uykuya daldı.O kısa süre içersinde derin ve bir o kadar da etkileyici kabuslar gördü.Savaştı.Ateş etti.Amerikalıyı gördü.Amerikalı pis pis gülüyor ve onun göğsünün üstüne oturuyordu.Suat bağırmak istiyor fakat bir türlü sesi çıkmıyordu.Gözleri açıktı ama kımıldayamıyordu.Son bir gayretle ileri hamle etti.Uyuduğu yerde sıçradı.Hastanenin beyaz ışıkları yüzünü yalıyordu.Beyaz ışıklar,son birkaç gündür ne kadar da sık rastlamıştı bu beyaz ışıklara.Yatakta doğruldu.Başında şiddetli bir ağrı vardı.Usulcacık ayaklarını yere koydu.Giyilmekten eskimiş hastane terliklerini ayak yordamı ile buldu.Serumun asılı olduğu direği eli ile tuttu.Kendine çekti.Serumun daha dörtte üçü duruyordu.Uzandı mandalı gevşetti.Serum daha hızlı akmaya başladı.Kendini tarttı.Ayağa kalktı.Önce bir sendeledi ancak ayakta durmayı başardı.Serum şişesini eline aldı.Ayaklarını sürüyerek koridora çıktı.Bekleme salonuna doğru yürüdü.Erkan'ın başında nöbet tutmakta olan jandarmalar onu görünce koşarak yanına geldiler.
-Komutanım nasılsınız?
-Sağ olun gençler iyiyim.Erkan nerede?
-İçerde yatıyor komutanım.
-Ya o Rüstem nerede?
-O da müşahede odasında yatıyor komutanım sizin odanın hemen yanında.
-Ölmedi değil mi.
-Yok komutanım ölmedi ama,biraz zor iyileşir diyorlar.
-Aman çocuklar iyi takip edin gelip kaçırırlar ,uyanık olun.
-Tamam komutanım siz hiç merak etmeyin.
Suat elinde serum şişesi Erkan'ın yattığı odaya doğru ilerledi.Odanın kapısını araladı.Erkan orada camın kenarında oturmuş dışarıyı seyrediyordu.Kapının açıldığını fark edince başını sesin geldiği yöne doğru çevirdi.İçeri Suat başçavuşun girdiğini görünce gülümsedi.
-Abi geçmiş olsun,durumunu nöbetçi askerlerden duydum,nasılsın.
-İyiyim Erkan biraz sopa yedim o kadar.Sen nasıl oldun anlat bakalım.
-İyiyim...Sadece başımda ince bir sızı var,o da geçecekmiş yakında.Dikişlerde haftaya alınacak kısmetse.
-İyi aman sen bari iyi ol..Doktorlar söyledi mi ne zaman çıkacakmışsın?
-Yok bir şey söylemediler ama yarın çıkarım sanırım.
-İyi hadi bakalım.
-Abi beni taburcu olunca ne yapacaksınız?Evime gidebilecek miyim?
-Önce savcılığa gidecek ardından mahkemeye çıkacaksın.Hakim ne derse o şekilde hareket edeceğiz.Muhtemelen ifadeni alacak ve seni bırakacaklar.Sonra da evine gidersin.
-Suat abi bu adamlar neyin peşindeymişler,öğrenebildin mi?
-Bir takım şifrelerin...
-Ne şifresiymiş bunlar abi.
-Likya lılardan kalma bir kralın mezarının yerini gösteriyormuş,çok para var bu işte senin anlayacağın.
-Bulabilmişler mi abi?
-Hayır bulamadılar.
-.....?
-Şifreler bende.
-Sen çözebildin mi abi.
-Evet...
Konuşma tuhaf bir hal alıyordu.
-Neymiş abi şifre?
-Hayırdır Erkan sen bunları neden soruyorsun?
-Abi neyin uğruna can veriyormuşuz onu anlamak için yoksa başka ne gibi bir maksadım olabilir.
-Boş ver sen o zaman bunları fazla merak etme.İş sonuçlansın ben sana sonra anlatırım.
-Tamam abi sen bilirsin.Burada acayip canım sıkılıyor.
-Sabret sabaha senin işin biter.
Suat'ın elinde tutmakta olduğu serum şişesi pembe renge dönmeye başlamıştı.Şişeyi dik tutamadığından damardaki kan, serum hortumu ile geri geliyor şişeyi dolduruyordu.Suat bunu fark etti.Şişeyi kaldırdı.
-Hadi Erkan iyi geceler,yarın görüşürüz inşallah.
-Sağol abi sana da iyi geceler.
Suat geldiği kapıdan dışarı çıktı.Ayakları onu taşımakta zorlanıyordu.Kapıda nöbet beklemekte olan Jandarma erleri koluna girdiler.Birisi serum şişesini aldı yukarı kaldırdı.Odasına kadar beraber yürüdüler.Suat yatağa uzandı.Jandarmalara kapıyı kapatmalarını söyledi.Alçak bir sesle sordu.
-Saat kaçtan beri buradasınız.?
-Komutanım sabahtan beri buradayız.Karakolda mevcut az olunca 24 saat beklenecek diye haber geldi.
-İyi tamam uyanık olun.Bu Erkan'ın gün içinde tuhaf hareketleri oldu mu?
-Yok komutanım ne gibi?
-Ne bileyim örneğin telefonla konuştu mu
-Evet komutanım.Bu gün birkaç kez ankesörlü telefonla konuştu.Siz cep telefonuna el koymuşsunuz o sebeple...
-Nasıl ve nerede?
-Burada komutanım.Hatta bana rica etti.Kartım yok dedi.Ben de ona kantinden otuzluk bir kart alıverdim.Annemi babamı arayayım da beni merak etmesinler dedi.
-Peki ne konuştu duydunuz mu?
-Yok komutanım pek sokulmadık.Annesi ile konuşacak diye...
-İyi halt ettiniz.Çok konuştu mu?
-Kartı bitirdi ama bir kez değil iki kerede.
-Yani aralıklarla öyle mi.
-Evet komutanım biri öğlen vakti diğeri akşam ezanından az önce.
-Anladım tamam.Bir daha konuşmak isterse dinleyin bakalım ne konuşuyor.Hadi şimdi çıkın ama bana şu ankesörlü telefonun numarası kaçmış onu öğrenin de gelin.
Jandarmalar dışarı çıktılar.İçeri Niyazi girdi.
-Nasılsın bakalım dostum.Umarım iyisindir.
-Ne yaptın benim hanımı karakola bıraktın mı?
-Evet.Enis'te oradaydı.Tembihte bulundum geldim.
-Sağol dostum ,peki şu ana kadar bir gelişme var mıymış,karakola bir haber gelmiş mi?
-Yok abi bir haber yok ama sahil güvenlik devriye çıkmış,senin olduğun bölgeyi araştırıyorlar.Yalnız benim aklıma ne geldi biliyor musun?
-Ne geldi.
-Dostum. İnternet aracılığı ile uyduların yeryüzünde çektikleri fotoğrafları inceleyebiliyorsun ,ister son 24 saat istersen naklen.
-Hadi ya ne demek oluyor şimdi bu.
-Bu şu demek oluyor dostum.Senin karaya çıktığın yerin az açıklarını tarayabiliriz inceleyebiliriz ve senin alıkonduğun yatın kotranın her ne zımbırtı ise profilini çıkartabiliriz.
-Bunun ne faydası olacak?
-Sen ne diyorsun ya,teknoloji artık o kadar gelişti ki o teknenin karakteristik bütün özelliklerini öğrenebiliriz,hatta hangi limana bağlı olduğunu bile bulabiliriz.
-Bak bu habere çok sevindim.E hadi ne duruyoruz.Yok mu yakınlarda bir internet?
-Sen sakin ol dostum.Benim Antalya'da bu işi çok iyi yapan adamlarım var onlara haber uçurdum bile.
-Sen çok yaşa be .
Bütün bu hararetli konuşmalar olurken içeri nöbetçi jandarmalardan biri girdi.
-Komutanım istettiğiniz numara budur.
-Tamam ver,şimdi bu oğlan saat kaç gibi bu görüşmeleri yaptı bana söyle bakalım.
-Komutanım ilkini saat 14.00 gibi ikincisini de sanırım akşam 19.00 gibi yaptı.
-Güzel,tamam sen bak işine yalnız bir kulağınız bende olsun.
Şimdi de şaşırma sırası Niyazi ?ye gelmişti.Meraklı gözlerle Suat'a baktı.
-Hayırdır.
-Ufak bir şüphe hepsi bu.Bu Erkan gün boyu bazı yerlerle telefon görüşmesi yapmış ta onu öğrenmeye çalışıyorum.
-Bu çocuğa inanmıyorsun değil mi.Hatta en başından beri inanmadın.
-Bizim işimiz bu bunu sende biliyorsun.Kimseye inanmayacaksın.
-şüpheli hareketleri var değil mi.
-Evet .Az evvel yanına gittim,şifreler hakkında benim ağzımı aramaya kalktı çaktırmadan iyi mi.
-Ne diyeyim abi doğrudur.
-Şu cep telefonunu versene benimkini aldılar şerefsizler.Tabancam da orada kaldı.
Niyazi cebinden telefonu çıkarttı.Suat'a uzattı.Suat numaraları çevirdi.
-Müdürüm iyi akşamlar nasılsın?... Sağol ben de iyiyim. Ya evet...evet...maalesef başımızdan öyle bir olay geçti.Ne çabuk duydun ya...evet sağol şimdi hastanedeyim...Senden küçük bir ricam olacaktı....Bak şimdi sana okuyacağım numaranın bu gün aradığı telefonların listesini istiyorum....saat 13.00'dan 20.00'a kadar olanları...Ankesör bu zaten...hastanenin ...yok yok sanmıyorum öyle çok konuşma olmamıştır zaten burası tenha...Tamam abi bekliyorum evet...acele...lütfen...sağol...sen beni bu numaradan ara ben burada bekliyorum...tamam hoşça kal.
Suat telefonu kapattı.Niyazi'ye uzattı.Niyazi sordu.
-Kimdi abi bu konuştuğun.?
-Postane müdürü....çok samimi dostumdur.
-İyi hadi bakalım.Sence bu Erkan'ın bu işlerle bir alakası var mıdır?
-Neden olmasın?Anlattığı şeylerin neresi mantıklı ?
-Haklısın ,sen nasıl oldun iyi misin?
-İyiyim işte şu serum bitsin gideriz buradan.Şu telefonunu bir daha versene.
Suat telefonu aldı karakolu aradı.Enis ile kısa bir konuşma yaptı.Ondan depoda bulunan tabancalardan birini istedi.
-Dostum ben vereydim arabada bir tane var.
-Yok abi yine de bana zimmetli bir tabanca olsun,tutar bir adam vururuz sonra bu silah kimindi nereden buldun sorgusu olmasın.
-İyi ben şu bilgisayarcı bebeleri bir daha arayayım.Çocuklar zehir inancın olsun.Pentagon a girin de oraya giriyorlar,öyle maharetliler.
-Sor bakalım
Niyazi numaraları tuşladı.Konuşmaya başladı.
-Genç kardeşim nasılsın ne yaptın buldun mu yat ı.?...Eee...eee...Evet Gemicik burnu....İşte bu kadar ...tamam benim e-mail adresime gönder...var var lap top arabamda...tamam hadi bekliyorum...
Telefonu kapattı.
-Suat bulmuşlar yat'ı.Resimlerini şimdi benim posta kutusuna yolluyorlar.Yat bütün gün akşam üzerine kadar orada beklemiş sonra da ayrılmış.
-Nereye gitmiş belli mi?
-Yok belli değil ama en azından kimliğini tespit edebiliriz.Yani hangi limana bağlı olduğunu,dolayısıyla kime ait olduğunu.
-İyi hadi bakalım.
-Ben gideyim, arabadan lap topumu alıp da geleyim
Suat sinirle kolunda takılı durmakta olan seruma baktı.Halen yarım olarak durmaktaydı.Klipsini iyice gevşetti.Akıntı hızı artmıştı.Niyazi iki dakika sonra elinde laptop bilgisayarı kulağında telefonuyla içeri girdi.
-Burada müdür bey bir saniye veriyorum.
Eliyle ahizeyi kapattı.
-Postane müdürü arıyor.
Suat telefonu aldı.
-Buyur müdürüm.Buldun mu?Sadece iki görüşme mi olmuş ...ya öyle mi.Tabi zaten burası katta olduğu için tenha,normaldir.Numara kaç abi,bir saniye yazalım.Niyazi yazsana...
Niyazi cebinden kağıt kalem çıkarttı.Başıyla devam et işareti yaptı.
-Evet 05.................... tamam yazdık.Bu numaranın kime ait olduğunu nasıl bulabiliriz.Müdürüm sen bulabilir misin.?Beş dakika sonra mı tamam.oldu bekliyorum.Tamam.
Telefonu kapattı Niyazi'ye uzattı.
-İşler çözümlenmeye başladı.Biz okuldayken Ekmekçi binbaşı ne derdi hatırlıyor musun?
-Ne derdi.
-Kriminalci...Katil her halükarda iz bırakır yeter ki sen onu görmeyi bil.
-Ben onu hatırlamıyorum da Sait yüzbaşının sözleri hep aklımda...''Ayı ne kadar yol bilirse avcı da o kadar iz bilir''
-Evet o sözler benimde dün gibi hafızamda.Bu ayı Amerikalıyı sıçtığı deliğe kadar kovalamak farz oldu.
Niyazi yatağın kenarında açtığı laptobuna cep telefonunu irtibatlıyordu.
-Ne yapıyorsun?
-İnternet'e bağlanıyorum.
-Cep telefonu ile mi?
-Evet hiç duymadın mı?
-Yok abi sabit telefon biliyordum da ceplisini sende görüyorum.
-Demek ki yaşın genç.
-Ne demek o şimdi.
-Ne demesi var mı, hayatta ilklerin azalıyorsa ihtiyarlıyorsun demektir.
-Daha öğrenecek şeylerimiz var desene.
-İşte burada posta kutusunu bir açalım.Bak...gördün mü? Senin misafir olduğun beş yıldızlı kotra bu.Pek de güzelmiş.Bak gemicik koyu açıkları...Çocuklar bunların listesini çıkartmışlar.Bu kotradan Türkiye'de iki tane varmış.Birisi İstanbul'da diğeri de bil bakalım nerede?
-Antalya'dadır nerede olacak.
-Bravo doğru tahmin.Peki bunlar kimlere ait hadi onu da bil.
arkası yarın...

17 Mart 2010 13-14 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar