Amerikalı I

KISIM 1
Yaz akşamına has ılık bir rüzgar denizden sahile doğru esiyordu.Otelden çıkarken sırtına geçirdiği ceket onun sıcaktan bunalmasına sebep olmuştu.Ceketini çıkardı eline aldı. Karan- lıkta ilerlemeye başladı. Az evvel asfalt yoldan ayrılmış ve patikaya girmişti Sabah buralarda dolaşmış etrafı iyice keşfetmişti.Patikada ilerlemeye devam etti.Cebinden çıkardığı küçük fenerin başlığına taktığı kırmızı ışık önünü aydınlatıyordu.Sırtında taşıdığı bit pazarından alma asker çantası ağırlaşmaya başlamıştı.Şöyle bir zıpladı,çantanın ağırlığını tarttı.Daha ne kadar yol gideceğini kestirmeye çalıştı.Az ileride patikadan ayrılacak ormanın içine dalacaktı. Sapacağı yere işaret koymuştu .Şimdi onu arıyordu ama şu ana dek görememişti.Üç farklı taşı üst üste koymuş,sivri ucunu istikametine yöneltmişti.Az ilerde taşları fark etti. Çömeldi. İstikametini kestirmeye çalıştı. Köy artık çok gerilerde kalmıştı. Köyden göğe yükselen ışık halesi uzaklarda kalmış,barlardan diskolardan taşan gürültülü müzik etkisini yitirmişti.Taşları ayağı ile yıktı.Çam ağaçları ile çevrili ormanın içine girdi. Ağaçların iğneli yaprakları yüzünü tırmalıyordu.Dalları aralayarak ilerlemeye devam etti. Ormanın içinden bir ses duydu. Olduğu yere çöktü,sesin geldiği yöne kulak kabarttı. Dökülen ağaç yaprakları insana sünger yatak üstünde yürüyormuş hissi veriyordu.Küf ve rutubet kokusu genzini yakarak ciğerlerine doldu.Çöktüğünde dizlerinin titrediğini fark etti.Kendine sordu.Korkuyor musun. Korkmuyor- du. Öyleyse neden dizleri titriyordu. Elleri ile dizlerine bastırdı.Gecenin sessizliğini dinledi. Muhakkak yabani bir hayvan geçmişti önünden. Uzaklarda bir kuş öttü.Yeniden ayağa kalk- tı. Dalları ittirerek yoluna devam etti. İşte şimdi aradığı çatağın başındaydı .V şeklinde bir çöküntü...Doğal olmayan bir yarık. Aradığı buydu.Aylardır zihnini meşgul eden,gününü zindan eden rüyalarında suretini gördüğü tuhaf yarık.Deliğin başına oturdu.Çantasını sırtından indirdi,önüne çekti.Kayışlarını söktü.İçinden daha evvel Rus pazarından aldığı seyyar kazma kürek takımını çıkarttı.Piyadenin mevzi kazarken kullandığı türden bir kürek.Bir tarafı kazma. Borularını birbirine geçirdi. Deliğin etrafını kazmaya başladı.Kazdıkça delik büyüyor doğal olmayan bir geçit ortaya çıkıyordu.Bir insan girebilecek büyüklüğe kavuşunca durdu. Burnu- nun ucundan damlayan ter damlacıklarını elinin tersi ile sildi.Alnından süzülen ter gözlerinin içine kaçıyor görmesini güçleştiriyordu, soluksuz kaldı.Durdu dinlendi,etrafı dinledi.Ay karanlıktı,özelikle böyle bir geceyi tercih etmişti.Şimdi bir de yakalanıp polise jandarmaya dert anlatamazdı. Zaten.Usulca açtığı delikten içeriye süzüldü.Rutubet kokusu yüzünü yaladı. Feneri ile etrafını şöyle bir taradı. Küçük bir odaya inmişti.Oda iki metre en ve boydaydı. Elleri ile duvarları yokladı. Ağaç ve bitki kökleri ile sarılmış nemli humuslu toprağı hissetti. Sırtını yasladığı duvara döndü. Küreğin ucu ile dürttü.Tok bir ses duyuldu.İşte burası kapı olmalıydı.Küreği aşağı yukarı sallayarak toprakları döktü.Karşısına koca bir kaya duvar çıktı.Eli ile üstündeki tozları temizlemeye çalıştı.Bir takım şekillerin varlığını fark etti.Işığı yaklaştırdı,okumaya çalıştı.Bu güne kadar hiç görmediği şekiller ile karşı karşıyaydı.Bunların ne olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu.Cebinden son teknoloji cep telefonunun çıkarttı. Gördü- ğü şekillerin fotoğrafını çekti. Çivi yazısı diye tabir edilen ilginç figürler acayip şekiller.Taş duvarı elleri ile yüklenerek ittirmeye çalıştı.Sonuçsuzdu.Bu kayayı yerinden oynatmak imkansızdı. Yere yattı. Kayanın altında küçük bir boşluk gördü.Elleri ile etrafını temizledi. İçinden sürünerek geçilebilecek bir delik ortaya çıkmıştı.Feneri içeri tuttu. Bir şey göremedi. İçeri girmeliydi. Sırtüstü yattı. Başını delikten içeri soktu.Sürünerek gövdesini öteki tarafa çekti.Olduğu yere oturdu.Geldiği yere elini uzattı.El yordamı bıraktığı fenerini aldı.İçerisi çok havasızdı.Fenerinin başlığına takılı kırmızı filtreyi çıkarttı.Şimdi içerisi daha rahat görünüyor- du .Girdiği yer ilk odadan biraz daha büyücekti.Üç tarafında da diz seviyesinde oyuklar vardı.Bunlar tarihi kaya mezarları olmalıydı. Her biri bir insan yatabilecek uzunluktaydı. Tavan taş kemerlerle desteklenmişti. Taş mezarlara doğru yaklaştı.Kurumuş taşlaşmış bir iskelet gördü.Bu mezar belli ki yapıldığından beri tüm bakirliğini koruyordu. Oysa duyduğu ve bildiği kadarı ile buralarda girilmedik mezar soyulmadık alan kalmamıştı.Yağma Bizanslılardan beri devam ediyordu. Ama işte bu bakirdi.Tabiat bu mezarın üç bin yıl bozulmadan saklanmasını ve bu günlere dek gelmesini sağlamıştı.İskeletin üzerine doğru eğildi.Baş ucunda bir vazo gördü. Bir takım şahsi eşyalar ,bazı bez parçaları ,göz yaşı şişeleri bazı mücevher parçaları...Bunları yağmacılar talancılar bulsaydı şimdiye çoktan yurt dışına kaçırılmış,zengin bir koleksiyoncu nun değerli eşyaları arasında yerlerini almıştı.Taşı olan yüzüğü eline aldı,inceledi.Üstündeki armayı ilk defa görüyordu.Yüzüğü cebine attı.Ufak bir hatıradan ne çıkardı ki.Diğer taraftaki mezara yöneldi.Birden olduğu yerde sıçradı.Gördükleri karşısında dehşete düşmüştü.Diğer iskeletin üzerinde yüzükoyun bir adam yatıyor ve ona bakıyordu.Gözlerini dikmiş hiç kıpırdamadan öyle bakıyordu.Aklını yitirmek üzereydi.Korkudan bağırmak istedi.Sesi çıkmıyordu.Bir kaç kez beyhude ağzını açtı kapadı.Konuşamıyordu.Korkudan altına işemişti.Ilgın sidik pantolonunun paçasından akmış toprağa kavuşuyordu. Bir süre kımıldamadan öylece durdu.Adam hareketsizdi.Nice zaman sonra adamın ölmüş olabileceği aklına geldi.Cesaretini topladı..Kısa bir hamle ile adama doğru uzandı. Elini boynuna attı. Nabzını yokladı,bulamadı.Beden soğuktu.Adam belli ki ölmüştü.Ama bu şahsın Likya'lılar döneminden kalmadığına kalıbını basardı.Bir kaç saatlik iş olmalıydı.Kayanın kenarından yere doğru sızmış kanı fark etti.İçi ürperdi.Kuyruk sokumundan başlayarak ensesinin üzerin- den çıkıp giden bir ürperti...Işığı adamın gözlerine tuttu.Aralık kalan gözlerdeki ifadeyi anlamaya çalıştı.Donuk mat bir bakış.Buzlu cam ardındaki soğuk ve gri gözler.Ölmüş bir adam ne anlatabilirdi ki ona .Adamı yan çevirmeye çalıştı.işte o zaman parlaya metalin ucunu gördü.Büyük bir bıçak göğsünün orta yerinden girmiş ,üstüne düşen gövdenin ağırlığı ile bedeni kanırtarak yan yatmıştı.Fışkıran kan adamın üstünü başını kızıla boyamış gövdesinin altında kalan elleri göğüs hizasında dua eder gibi kalmıştı.Anlaşılan adam kalbini ve ciğerlerini yırtan bu koca bıçağı çıkartmaya çalışmış fakat başaramamıştı.Burada daha fazla duramazdı. Korkuyordu.İşlenmiş olan bu cinayet onu ne tür bir felaketin beklediğini belirtir ilk işaret fişekleriydi aslında. Buradan çıkmalıydı.Yoksa başı ciddi anlamda belaya girecekti. Malzemelerini topladı.Geldiği yolu takip ederek dışarı çıktı.Temiz orman havasını hızla solu- du. Altına işemiş olduğunu hatırladı.Kendi haline güldü.Açtığı deliği kapatmalıydı.Sağdan soldan topladığı çalıları deliğin üstüne örttü.Taze çıkmış toprakları dağıttı.Bıraktığı izleri yok etti.Ortamı eski haline getirdiğine inanınca oradan ayrıldı.Bir süre ağaçların arasından ilerledi. Patikayı buldu. Köye doğru yürümeye başladı.Sokak lambalarının baygın ışıkları dar sokak- ları aydınlatıyordu. Köyün içine girdi. Meydandaki çeşmenin başında durdu.Elini yüzünü ayaklarını yıkadı.Kendisine gelmişti.Çantasını yeniden sırtına vurdu.Kaldığı otele doğru yürümeye başladı.
Odasına girdiğinde vakit gece yarısını bulmuştu.Üstündekileri çıkarttı.Çırılçıplak kaldı. Duşa girdi.Çeşmeden akan su bile ılıktı ve onu serinletmiyordu.Suyun altında bir süre öyle hareketsiz kaldı.Bu akşam yaşadıklarını tek tek aklından geçirdi. Bu ne kabustu.Olan biteni artık anlayamıyordu.Kabus nerede başlıyor nerede bitiyordu artık hiçbir şey bilmiyordu.Ruhu bedenine isyan ediyor ve onu terk ediyordu.Bu sebeple artık uyuyamaz olmuştu.Çünkü ne zaman uyusa ruhu bedeninden firar ediyor dünyanın dört bir yanını dolaşıyor geziyor ve geri geliyordu.Asıl ilginç olan ise o bunun farkındaydı.Yani ne zaman uyusa o bunu biliyor ve bilinçli bir şekilde bedenini terk ediyordu.Çok kez uyurken kendi bedeninin karşısına geçmiş ve onu seyretmişti.Kendi gibi böyle olanlarda vardı.Onlar kendilerine ?farkında olanlar' diyorlardı. Kendiside onlara göre artık bir Farkında olandı.Deli olmak içten bile değildi. Kim bilir belki de delirmişti de bütün bunlar hezeyanlarının ürünüydü.Yüksek sesle bağırdı.
-Bütün bu olanlar ne?Neden geldim ben buraya?
Aklı almıyordu.Hangi taraf gerçekti.Bu bedeni ile var olduğu dünya mı ,yoksa bedensiz farkında olanların yanı mı? Bu soruyu onlara da sormuştu.Onlar ise elbette ki bizim yaşadığı- mız gerçek demişlerdi. Aynı soruyu zaman zaman gittiği psikoloğa da sormuştu.O da bu ..

17 Şubat 2010 8-9 dakika 39 öyküsü var.
Yorumlar