Anlayana Sivrisinek Saz, Anlamayana Davul Zurna Az.

- Anne!!! Anne!!! Karnım acıktı..
-Hay zıkkım yiyin ne çabuk acıktınız?
O gün bu sesi duyar gibi oldum, Usumun odağına flaşım patlarken bir annenin siyah beyaz kocaman bir fotoğrafı canlandı gözlerimde. Çaresizliği yüzüne yansımış, iri gözleri ile vicdanıma bakıyordu sanki..

Bir o yana bir bu yana yürüyen telaşlı adımları, boynunu sağa sola çevirerek heyecanla ve dikkatlice yakın çevreye nazar atışları birisini veyahut ta birilerini aradığı izlemini veriyordu.. Taşıdığı iri siyah poşette ağırlık veren bir şeyler vardı. Bir an göz göze geldik ve göz ucuyla selamlaştık.

Tanıyordum kendisini ayakkabı boyacılığı yapıyordu, benim de çok kere ayakkabılarımı boyamıştı. Müşteri taburesinde oturur, sandığının üzerindeki özel yere ayaklarımı koyardım. O ayakkabılarımı boyarken havadan sudan konuşurduk. Lafazan bir kişiliği vardı.

Onu dinlerken birtakım kusurlu hallerini farketmiş ve o konularda ona telkin ve tavsiyelerde bulunmuştum. En küçükleri üç, en büyükleri on yaşlarında dört çocuk babası idi ve bu işten geçimini sağlayıp evine bakıyordu.

Bankamatikte sıra beklemekten sıkıldım, işimi sonraya bırakıp kuyruktan çıkınca
bu kez karşı karşıya geldik. Ne o kimi arıyorsun dedim, hafiften kızararak arkadaşlarımı dedi. Tahmin ettim niyetini, yine içki sefasının hazırlığında olmalı dedim kendi kendime. Dayanamadım sordum.
-Ne var o elinde sıkı sıkı tuttuğun poşette..
Önce söylemek istemedi, üsteleyince bira dedi. Dört tane almış ilaveten birazda karışık çerez.
Herhalde arkadaşlarında bira almaya gittiler onları bekliyorsun burada.. Başını salladı evet der gibi..
Daha önceleri konuştuklarımızı ve bu konudaki nasihatlerimi hatırladım. Bu adam hala yanlışın içinde idi dilim durmadı yine başladım.
-Bu gün kaç lira kazandın?
-On onbeş lira kadar oldu.
-Eee.. Bakıyorum kazandıklarını biraya harcamışsın, bunlarda çoluk çocuğunun hakkı yok mu?
Pişkin pişkin abi ben onların nafakasını aldım gönderdim eve dedi. Biraz anlamsız geldi söylediği, sorularıma devam ettim..
-Ne gönderdin eve?
-Abi çocuk geldi beş ekmek alıp gönderdim.
Şaşırdım, aldığım cevap cevap değildi.
-Lan oğlum beş ekmek iki lira eder. Beş kişiye iki lira, senin aldığın bira tahminimle sekiz lira eder, çerezini sigaranı da sayarsak sen günlük kazancını yine kendine harcamışsın, hem de keyfine.. Reva mı bu?
-......
-Hay zıkkım içesin.
-......
-Ekmeğin yanına ikiyüzelli gram et, yarım koli yumurta yada sebze, meyve çeşidi alsaydın da gönderseydin daha iyi olmazmıydı.
-Doğru söylüyorsun.
-Hatta yanına bir çukulata koysaydın da çocuklar paylaşıp yeselerdi, onlar sevinirken
sende onlardan babalığın keyfini alsaydın.
-Abi vallahi doğru söylüyorsun.
-Doğru söylediğimi ben biliyorum ama sen doğru bir şey yapmıyorsun, çocukların rızkını bir başına kendin yiyorsun, üstelik içki alemi yaparak.

Mahcuplaşıyormuş görüntüsü vermeye çalışıyor ama hareketlerinin ne anlama geldiğinin farkındayım. Arada bir boynunu horoz gibi kaldırıp bir o yana bir bu yana döndürerek göz ucuyla arkadaşlarına bakıyordu..

Boyacımı değiştirdim.
Ama o siyah beyaz fotoğraftaki gözleri usumdan silemedim.
Ya o çocuklar..
Onlarda bizim çocuklarımız değil miydi?

12 Şubat 2011 3-4 dakika 15 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (4)
  • 13 yıl önce

    Böylesi bencil insanlar ne koca ne de baba olmamalı..

    Çok iyi yapmışsınız,her bir ayakkabı boyatmak bira olarak dönecekse iyi yapmışsınız..

    Yine de ya ekmek bile alamazlarsa diye geçirdim içimden..🙂

    Bu durumda zıkkım içsin demek çok yerinde Hayrettin Bey..

    Zıkkımın kökünü içsin..

    Selamlar..

  • 13 yıl önce

    tebrik ederim hemşerim...yine gurur duydum 👑👑👑👑👑👑

  • 13 yıl önce

    canımsın abim

    yüreğine kalemine eline emeğine sağlık

    👍👍👍👍👍👍👍👍👍👍👑👑👑👑👑👑👑👑👑

  • 13 yıl önce

    Bu sabah haberlerde dinledim,maaşını içkiye yatıran adamın karısı dava açmış maaşı bana verilsin,çoluk çocuk aç diye,sonuç 3/2 sini eşin alması için karar çıkmış,yani illaki bu duruma getirmek zorundalar mı..

    Dinleyince öykünüz geldi aklıma ama onun alınacak maaşı da yok ki..

    Selamlar..