Annen Melek Oldu Oğlum

Bu hikaye yarı gerçek yarı kurgudur...






Hayatın çilesini çekmeye geç başlamak için midir bilinmez dokuz buçuk aylık doğmuştu Ilgaz. Annesi doğumun başlaması için saatlerce sıcak sularda oturdu, yokuş çıktı, her türlü yöntemi denediyse de gelmedi bir türlü dünyaya, yerinden memnundu sanki. Nihayetinde bebeğin zehirlenme tehlikesine karşı sezeryanla aldılar anne karnından. Buruş buruştu teni, yüzü, gözü küçücük. Ameliyattan yeni çıkan Bennu, bir yandan yaralarının acısını çekerken bir yandan da çevresindekilerin asık suratlarına bakıp, bir aksilik olup olmadığını anlamaya çalışıyordu. Öylesine yorgundu ve acı çekiyordu ki mecali yoktu konuşmaya. Bir ara bütün gücünü toplayıp:


' Anne...' diyebildi güçlükle. ' Yoksa bebeğimde bir sorun mu var anneciğim ne olursun bana doğruyu söyle.'

' Olur mu güzel kızım, nur topu gibi bir oğlun oldu maşallah. Birazdan getirirler, merak etme sen dinlenmene bak.'

'Peki öyleyse neden yüzünüz asık? Benden gizlediğiniz bir şey var sanki.'

' Zor bir ameliyat geçirdin kızım. Sana ve bebeğine zarar gelecek diye çok korktum. Ameliyatta oldukça kan kaybettin. Anemi hastaları için bu durum oldukça risk taşımakta. Şu an yorgunsun ve ben senin için endişeleniyorum. Az sonra kan takviyesi yapacaklar, kendine geleceksin yavrum.'


Bennu kanının çekildiğini fark etmişti. Kimi zaman ufak baygınlıklar bile geçirirdi, özellikle aç karnınayken ancak bu sefer bambaşkaydı. Kolunu kıpırdatmak dahi dünyanın en zor işiymiş gibi geliyordu.

' Anneciğim, bana oğlumu getirsinler, lütfen.'

' Az bekle kızım, hazırlıyorlar şimdi hemşireler, birazdan kucağında olacak. Hem merak etme bundan sonra istesen de kopamayacaksın.'

' Hem ne o öyle maymun gibi, buruş buruş bir şey' dedi Faruk, odadakiler kahkahaya boğuldular. Bir anda değişti odanın havası ama şaka dahi olsa bu söylenilen Bennu'nun canını sıkmıştı. Yan ve sinirli bir öfke fırlattı kocasına. Faruk ise bu bakışın anlamını hemen çözmüştü.


Nihayet göründü Ilgaz, hemşire ablasının kucağında, mavi kundağına sarılı. Tutmaya korktu Bennu, küçücüktü. Sonra alınca kollarının arasına, cennet kokusunu içine çekti defalarca. Hiçbir parfüm böylesine güzel kokamazdı, hiçbir gül bu kadar değerli değildi. İki damla gözyaşı süzülürken yanaklarından, oğlunun kulağına fısıldadı: ' Cennetime hoş geldin yavrum.'



Ilgaz daha üç aylıkken annesine emanet edip işe başladı Bennu. Doğum izni bitmiş, kamudaki görevine dönmüştü ama aklı fikri sürekli yavrusundaydı. Anne sütünden başka hiçbir şey istemiyordu, annesi olmadığında mutsuz bir bebekti. Ana kucağındayken ne kadar sevimli ve sakinken annesinden uzakta bir o kadar hırçın ve sürekli ağlayan bir yapısı vardı. Ne zaman ki işten çıkış vakti gelsin koşar adımlarla evin yolunu tutardı Bennu. Daha üç aylık olmasına rağmen hissederdi Ilgaz anne sıcaklığını, yumuşardı ve gülerdi, sıcacık...


Zor günler geride kalmış, Ilgaz derdini anlatmaya başlamıştı artık. Dört yaşının verdiği hareketlilik yüzünden anneannesi zorlanıyordu bazen ona ayak uydurma konusunda ama canından bir parçaydı o, torun sevgisinin ne demek olduğunu o kadar iyi anlamıştı ki...


Bazen kıvır kıvır sarı saçlarına, yaşından büyük cüssesine bakıp ilk doğduğu an canlanıyordu gözlerinin önünde. O buruş buruş bebeğin bu kadar güzel bir çocuk olacağını kim bilebilirdi ki... Ilgaz hareketliydi, neşeliydi ama her saniye annesinden bahsediyordu. ' Anneanne saate bak, annemin gelmesine ne kadar kaldı?' ' Üç saat var oğlum.' ' Yaa ama çok var daha anneanne ya!' 'Bak şimdi seninle puzzle yapalım, bir şeyler yiyelim, sonra bir bakmışsın ki annen gelmiş!' ' Acaba bugün ne getirecek annem işten?' ' Ah be çocuğum sen de iyi alıştın annenin eli kolu dolu gelmesine.' ' Ama anneanne annem bana sana oyuncaklar, çikolatalar almak için işe gitmek zorundayım oğlum diyor.'

' Evet, o yüzden gidiyor yavrucuğum, her şey senin için.'

Ilgaz bu konuşmadan sonra bir süre düşündü. Aslında annesinden her gün kendisine bir şey almasını istemesi açgözlülüğünden kaynaklanmıyordu. O, her saat annesini düşünürken, annesinin onu hiç düşünmemesi endişesinden kaynaklanıyordu. Gün boyu düşünmese bile günün sonunda aklına gelmeliydi. 'Ah, oğluma şeker almalıyım, sakın unutmayayım' demeliydi.


Ilgaz babasına da düşkündü ama annesine hayranlığı farklıydı. Bir gün : 'Anneciğim, ben seni çok seviyorum çünkü sen çok güzel kokuyorsun. Sana bir şey diyeyim mi? Ben büyüyünce seninle evleneceğim.' Dedi annesine. Bennu ise yüksek perdeli kahkahasını atarken mantıklı bir şekilde evliliğin ne olduğunu, ileride çok güzel bir kızı seveceğini ve o kızla evleneceğini anlattı. Ilgaz'ın verdiği cevap ise şuydu: ' O zaman da yanımda olacaksın değil mi anne?'


O gün, ortalık karanlıktı, bahar sıcaklığının zerresi yoktu havada. Sıkıcıydı, Ilgaz o gün çok üzdü anneannesini. Yemek yemedi, oyun oynamadı. Gündüz uykusu olmayan çocuk, uyumak istedi. Bennu işten çıkmış, yine koşar adımlarla eve gelmeye çalışıyordu, yorucu bir gündü ve uzun süredir ihmal ettiği için kansızlığı ayyuka çıkmış, daha da bîtap düşürmüştü. Evin önüne gelmişti ki oğluna bir şey getirmeyi unuttuğunu fark etti. Ona böylesine bir hayal kırıklığı yaşatamazdı. Hemen döndü, karşıki caddede sürekli alışveriş yaptıkları bakkal vardı. Caddeye yaklaştığı anda başı döndü, kendisini toparlayıp yoldan geçmeye çalışırken hızla gelen arabayı göremedi...


Mahalle sakinleri hemen çevresine toplandılar Bennu'nun. Biri hemen ambulansı aradı, biri kalp masajı yapmaya çalıştı, diğerleri 'ah ah!' deyip ağlaşıyorlardı. Yerde çok fazla kan vardı ve Bennu'nun vücudundaki bütün kanlar, yerdeydi sanki...

' Anneanne, annemin gelmesi gerekiyordu. Daha gelmedi ama, ben onu çok özledim.'

Kaygılıydı yaşlı kadın ama bozuntuya vermedi. Hiç bu kadar geç kalmazdı, işi olsa da arardı. Acaba ne olmuştu? Endişesi artarken kalbindeki sıkıntıya da anlam veremiyordu.

Sonra kapı çaldı. Kapıda gözleri yaşlı bekleyen yan komşuları Ayşe Hanım'dı.

' Hayırdır Ayşe? Ne bu halin? Gel, otur da anlat hele...'
' Fatma teyze.'
' Söyle kızım, ne oldu?'
'Fatma teyze Bennu...'


Bundan sonrasını getiremedi, hıçkırıkları konuşmasına müsaade etmiyordu.

' Ne olmuş Bennu'ya! Söyle çabuk, ne olmuş? Yoksa...'
' Az önce, kaza geçirdi, şu karşıki caddede. Hastaneye götürdüler. Çok kan vardı, çok...'


Yaşlı kadın bir ara kalp krizi geçirdiğini sandı, tıkandı, feryat figan ağlamak, bağırmak istedi ama metanetli olmalı, durumu Ilgaz' a belli etmemeliydi. Kapıyı kapatırken, içerde oyuncak arabasıyla oynayan Ilgaz'a takıldı gözü. Şimdi ne yapmalıydı?

Hemen Faruk'u aradı. Faruk'un sesi öylesine acılıydı ki, duyacaklarını tahmin ediyordu ama işitmemek için her şeyi yapabilirdi.


' Hemen ölmedi, ben yetiştiğimde daha sağdı ama öyle çok kan kaybetmiş ki ,hastalığından dolayı kan kaybından... Evin kapısına kadar gelmiş anne, Ilgaz'a bir şey almadığını görünce bakkala dönmüş, o sırada gözleri kararmış, hızla gelen arabayı görememiş... Anne, az önce benimle konuşuyordu. Şimdi yok, Allah'ım sen bize sabır ver! O artık yok anne, Ilgaz'a ne diyeceğiz?'


'Melek oldu diyeceğiz oğlum, melek oldu...'


Ilgaz bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Evleri hiç olmadığı kadar doluydu, insanlar ağlaşıyorlardı. Herkes oradaydı ama annesi hala yoktu... Sustu, gözlemledi, baktı ama dayanamadı artık. ' Bana annemin nerede olduğunu söyleyin!' diye öyle bir bağırdı ki yer yerinden oynadı sanki, o acılı feryatla güneş battı, kainat sonsuz dönüşünü durdurdu, her yer siyahtı şimdi, simsiyah...


Olan bitene dayanmayan Faruk, tuttu oğlunun elinden :' Gel buraya oğlum' dedi. Gittikleri yer ürkütücüydü, soğuktu, ıssızdı. Sadece toprak vardı, taşlar ve çiçekler... Annesinin mezarının başına geldiklerinde ise babası:

'Annen melek oldu oğlum. Şimdi burada yatıyor ve seni çok seviyor Ilgaz, o hep seninle sonsuza kadar...'


Toprak yığınının üzerindeki böcekler ve karıncalar gözüne ilişti Ilgaz'ın gözü dönmüş gibi hepsini ezerek öldürdü. ' Baba annem böceklerden çok korkar, onu burada bırakmayalım ne olursun' diyordu, bir yandan ağlayıp, bir yandan da babasının ayaklarına kapanarak. Babasının çaresizliğini görünce, tekrardan annesinin mezarına döndü:

' Anneciğim söz veriyorum bundan sonra senden hiçbir şey beklemeyeceğim. Ben sadece beni düşünmeni istiyordum. Annem kalk ordan, orası çok soğuk. Hem burada bir sürü böcek var, sen çok korkarsın, hadi evimize gidelim annem, ne olursun...'


Bir müddet cevap gelmesini bekledi ama yoktu... Sessizdi her yer, kara bulutlar dolaşıyordu semada.

Eve dönerlerken Ilgaz sustu. Günlerce sustu. Bu öyle bir susuştu ki, yürek sızısını dindirmeye yetmedi harfler. Annesi artık yoktu, hayat koca bir sessizlikten ibaretti...

26 Ekim 2013 8-9 dakika 20 öyküsü var.
Beğenenler (3)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    / Tebrik ederim sevgili Seda...👧👧

  • 10 yıl önce

    Bir çocuğun gözünden ölüm ve ayrılık, çok zor bir durum ailenin diğer büyükleri için ona bunları anlatmak gerçekten. Hüzünlü bir öyküydü kutlarım Seda hanım ...😅