Arjanti - 14 / Acıyı Bal Eyledik

Hakan neler olduğunu anlamış gibiydi. Gene de bir umutla sordu.

-Abi sonuç ne?
-Berbat diye cevapladı abisi.
-Nasıl yani?
-Akciğerde kitle var. Görüntü Ca... Yarın parça alıp Patolojiye göndereceğiz.

Hakan gözyaşlarına mani olamamıştı. Abisi geldi omzuna dokundu.

-Bak Hakan bu konu çok ciddi. Büyük olasılıkla Akciğer kanseri. Bu durumu Cihangir dahil, eşi ve çocukları dahil, annem dahil hiç kimseye söylemeyeceğiz. Belki yanlış olacak söylemememiz ama bunu onun için yapmalıyız. Biri ağzından kaçırırsa çok çabuk gider. Şimdi topla kendini ve git yanına. Rolunu çok iyi oynamalısın. Hadi Hakan...

Abisi böyle söylemişti ama söylerken gözünden akan yaşlara o da mani olamamıştı.

*
Cihangirden parça alınmış ve sonuç beterin beteri çıkmıştı. Maksimum 11 aylık bir ömür biçti doktorlar. O da çok çok iyi bakılırsa. Normalde 6 aydan fazla yaşamazmış...

Muazzam hanıma ve ailesine Lenfoma olduğunu ve tedaviyle tamamen iyileşeceğini söylediler.

Hakan her gün Cihangirin yanına gidiyordu. İlk başlarda pek sorun yoktu. Kemoterapilerden de fazla etkilenmemişti. Ama günler günleri kovaladıkça işin seyri hızla değişmeye başlamıştı. Altıncı aydan sonra yavaş yavaş çökmeye başlamıştı.

Onu mutlu yaşatmak için herkes elinden geleni yapmaya çalışıyordu. Sık sık seyahatlere gönderdiler. Temiz hava alabileceği yerlere gitmesini tercih ettiler. Olabildiğince durumunu hissettirmeyecek kişilerle olmasını sağladılar.

Muazzam hanım her gün onun için Kur'an okuyor ve dualar ediyordu.

Cihangir'in tatilde olduğu günlerden birinde Hakanı aradı.

-Hakan bu akşam bana gel oğlum.
-Geleyim anne. Hayrola bir şey mi oldu_
-Yok yok bir şey olmadı. Sana patatesli pilav yaptım. Gel de ye...
-Tamam anne akşama görüşürüz.

Hakan telefonu kapattığında bu davetin nedenini anlamıştı!
Akşam iş çıkışında annesine gitti.

-Hoş geldin oğlum.
-Hoş bulduk anne. Nasılsın?
-Sen nasılsan ben de öyle Hakan diye cevapladı annesi.

Ses tonundan konunun nereye gideceğini biliyordu Hakan.

Hakan patatesli pilavı çok severdi ve annesi zaman zaman sadece onun için bu yemeği yapardı. Yemeklerini bitirince Hakan çay yapmak için mutfağa gitmek istedi.

-Nereye Hakan?
-Çay suyu koyacağım anne.
-Bırak şimdi çayı mayı da otur sen şöyle bakalım.
-Anne hayırdır? Bir sorun mu var?

Muazzam hanım bir an sustu. Sonra yanlarında kimse olmamasına rağmen yavaş sesle sordu.

-Söyle bana Cihangir'in nesi var?
-Abim anlattı ya sana anne. Lenfoma... Tedavisi de iyi gidiyor. Bir iki aya kalmaz her şeyiyle iyi olacak.
-Hakan bana yalan söylemeyin. O çocuk her gün eriyor. Bakışları bile değişti. Bak sana analık hakkımı helal etmem. Bana gerçeği söyleyin.
-Anne sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum. Abimi ben de sıkıştırdım ama ısrarla lenfoma olduğunu söyledi.
-Ben buna inanmıyorum Hakan. İnşallah dediğiniz gibidir. Yoksa...

Muazzam hanım 'Yoksa...' diyip susmuştu.

Hakan ağlamamak için direniyordu. Baktı ki tutamayacak kendini hemen çay suyu koymak için mutfağa attı kendini.
Gözyaşlarına hakim olamıyordu. İçine akıttı gözyaşlarını. Sonra da annesini şüphelendirmemek için elini yüzünü yıkayıp yanına geçti.

*
Hakan bir iş için Ankara'ya gitmişti. Birkaç gün kalması gerekiyordu. Üçüncü gün abisi aradı;

-Hakan hemen dön, Cihangirin durumu kötü.
-Tamam abi diyebildi sadece ve hemen ilk uçakla geri döndü.

Havaalanından abisini aradı. Abisi hastanede olduğunu söyleyince doğrudan oraya gitti.

Hastaneye vardığında Abisi, Cihangir'in eşi ve çocukları da ordaydı.

-Abi nerde Changir?
-Yoğun bakımda. İstersen git bir gör.

Hakan koşar adımlarla yoğun bakımın olduğu yere gitti. Yıllardır çalıştığı hastanenin yoğun bakımıydı burası. Cihangirinde o yoğun bakımın yapılmasında büyük emeği vardı. Yoğun bakım sorumlusu arkadaşıydı. Hakan hemen onu buldu ve beraber yoğun bakıma girdiler.

Cihangir makinelere bağlı uyuyordu. Hakan ona dokundu. On dakika kadar konuştu onunla. Elini, yüzünü okşadı. Saçlarını düzeltti. Ağlamamak için zor tutuyordu kendisini.
Omuzunda bir el hissetti.

-Hadi Hakan çıkalım buradan.
-Peki doktor çıkalım. O sana emanet...

Hakan abisinin yanına çıktı. Bir ara birlikte koridora çıktılar.

-Abi bu sona giden yol mu?
-Maalesef Hakan. Ağrı çekmesin diye uyutuyorlar.
-Yani abi bir daha uyanmayacak mı?
-Hayır Hakan artık hiç uyanmayacak.

Hakan oracıkta düşüp bayılmıştı. Ayıldığında abisi başındaydı. Çok üzgündü...


Sürecek...

09 Ağustos 2012 4-5 dakika 45 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 11 yıl önce

    😙Üstadım ne diyeceğimi inan bilemiyorum?

    😙Hayat bir sinema perdesi gibi,ordan oraya sürükleyip duruyor biz insanları.!

    Devamını tahmin ediyorum ?

    👍Emeğinize sağlık👍👍👍