Arjanti / Ölüm

9.Bölüm




İsmail tüm gayretleri boşa çıkarmış ve oracıkta son nefesini vermişti. Dr.Yaşar kan ter içinde kalmıştı ama çok sevdiği amcasını kurtaramamıştı.

*

İsmail'in ölüm haberinin eve ulaşması çok sürmemişti. Muazzam en küçük çocuğunu uyutmaya çalışırken evin önünde toplanan kalabalığa bir anlam verememişti. Sesler gittikçe çoğalıyordu. Sonunda kucağındaki bebeğini yatağa bırakıp camı açmış ve aşağıdaki gürültünün ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birisi ölmüş diyorlardı ama kim?

Az sonra Sabire Hanım yukarı çıkıp Muazzam'ın olduğu odaya girdi.

-"Anne kim ölmüş?" diye sordu Muazzam.
Sabire Hanım buz kesmiş gibi susuyordu. Muazzam hala bir şey anlamadan annesinin yüzüne bakıyordu. Tekrar sordu aynı soruyu.
-Anne kim ölmüş?
Sabire Hanım Muazzam'ın yanına gitti ve ona sımsıkı sarıldı.
-Başın sağolsun kızım dedi usulca ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
-Anne ne diyorsun sen! Niye başım sağ olsun ki? Çocukların hepsi evde...
-Anne yoksa?

Sabire Hanım hala kızına sımsıkı sarılı halde ağlamaya devam ediyordu.
-İsmail öldü Muazzam...

*

Muazzam oracıkta bayılmıştı. Gözlerini açtığında tüm komşuları başındaydı. İlk annesini gördü. Sabire hanım kızının gözlerini açtığı fark edince onun üstüne doğru kapandı .
-Ahh benim bahtsız kızım diye ağlamasını sürdürdü.
Muazzam zorlukla yerinden doğrulmuş ve boş gözlerle etrafına bakıyordu. İsmail'in ölümünü kabullenmesi çok zor olacaktı.

*

Öbür gün İsmail Boztepe'de toprağa verildi. Muazzam'ın isteği üzerine yanındaki yere yalancı mezar yapıldı. O mezar yeri kendisine ait olacaktı ve bu dünyada doyamadığı eşiyle yan yana yatacaktı.

İlk bir hafta gelen gidenler o kadar çoktu ki Muazzam ne olup bittiğini anlamamıştı. Hala boş gözlerle bakıyordu. O halde bile 5 erkek çocuğunu dizinin dibinden ayırmıyordu.

İsmail iyi kazanan ama kazandığını yiyen ve de fakir fukaraya çok yardım eden biriydi. Öldüğünde üstünden tam 35 kuruş çıkmıştı ve bunun dışında hiç parası ve de malı yoktu.

İsmail'in kırkı çıkana kadar babası evin geçimini üstlenmişti. Sabire Hanım da bir an olsun evden ayrılmıyordu. Kırkını takip eden gece babası Ethem Bey Muazzam'ın yanına geldi.

-Kızım gel hele biraz konuşalım seninle.
-Buyur baba.
-Bak kızım acımız büyük. Sen hala kendine gelemedin. Ama bir taraftan da hayat devam ediyor. Bak beş çocuk ortada kaldı. Ben diyorum ki sen çocuklarını al ve bizim eve taşın. Artık bizle oturun.
-Sağol baba ama olmaz.
-Nasıl olmaz kızım! Ne yapacaksın ki sen bu evde? Ne yer ne içersin?
-Ben çok düşündüm baba.
-Ne düşündün kızım?
-Ben terziliğe başlayacağım. Çocuklarımı kimseye muhtaç etmeden büyüteceğim.
-Olmaz kızım, ne kazanacaksın ki beş çocuğu büyüteceksin. Baksana en küçüğü daha 1.5 yaşında. En büyük desen on ikisine daha yeni girdi.
-Ben kararımı verdim baba. Yarın bu işe başlayacağım.

Ethem Bey Muazzam'ın kararlı konuşması karşısında susmuştu.

-Sen beni Kız Enstitüsü'nde okuttun baba. Bana ekmeğimizi kazanacak mesleği kazandırttın. Gerisini sen merak etme. Ben bunun altından kalkacağım...

*

Muazzam el bebek gül bebek büyümüştü ve evliliği süresince de elini sıcak sudan soğuk suya sokmamıştı. Evde 2 yardımcı kadın vardı. O sadece yemeği yapar arada sırada da kendine, annesine elbiseler dikerdi. Onu tanıyan herkes diktiklerini çok beğenir ve kendilerine de dikmeleri için rica ederlerdi ama İsmail buna asla izin vermezdi.

İsmail'in ölümünün elli ikinci gecesini takip eden sabah Muazzam erkenden kalkmış ve Singer dikiş makinasını alt kattaki büyük odaya indirmişti. Makinanın bakımını yaptı ve iyice yağladı. Sonra çarşıya gidip çeşitli renklerde iplikler, mezuralar ve gerekli diğer şeyleri aldı. Komşuları hala onu yalnız bırakmıyordu.

O gece yine yedi sekiz komşu kadın evde toplanmıştı. Muazzam onlara dedi ki;

-Ben kadın terziliğine başlıyorum. İsteyen olursa her türlü elbisenizi dikerim.
Komşuları önce susmuşlar sonra da hep birlikte ona cevap vermişlerdi.
-Sen hiç merak etme Muazzam. Biz tüm tanıdıklara söyleriz.

*

Kısa bir süre sonra Muazzam'a elbise diktirmeye gelen kadınların sayısı hızla arttı. Muazzam'a zaman yetmiyordu. Bir yandan çocukların her şeyine yetişmeye çalışıyor diğer yandan da durmaksızın dikiş dikiyordu.
Gece sabahlara kadar makinenin başında çalışıyordu. Bir iki saat uyuyup hemen uyanıyor ve çocukları yedirip okula gidenleri okullarına gönderiyor diğer üçünü de çalıştığı odada gözünün önünde tutmaya çalışıyordu.

Bir süre böyle devam etti. İşeri daha da çoğalınca yetiştirememeye başladı.
Bir akşam en yakın komuşusu olan Seher Hanım'la konuşuyordu.

-Seher ben mahallenin kızlarına dikiş öğreteceğim.
-İyi de Muazzam, sen işlerini yetiştiremiyorken bunu nasıl yapacaksın.
-Onlara ben dikiş öğreteceğim onlar da bana yardım edecekler. El işlerini falan onlar yaparlar. Evin temizliğini falan da. Ben de bunun karşılığında onlara dikiş dikmeyi öğretirim.

*

Muazzam düşündüğünü hemen uygulamaya koymuştu. Kısa sürede beş kız öğrencisi oldu. Muazzam elbisenin modelini kesip biçiyordu ve gerisini kızlar hallediyordu. Hal böyle olunca tüm siparişleri zamanında teslim etmeyi başarmıştı.

Muazzam'ın diktiği giysileri Trabzon'da beğenmeyen yoktu. Varlıklı ailelerin kadınları ve kızları da ona gelmeye başlamışlardı. Nişan kıyafetleri de dikmeye başlamıştı.
Sonra bir gece kendiyle kaldığında işi daha ileri nasıl götürebileceğini düşündü. Karadenizde gelinlere AĞIRLIK dikilirdi. Mantosundan, günlük elbisesine kadar yedi çeşit kıyafet dikilirdi geline. Muazzam kararını vermişti. AĞIRLIK dikmeye yönelecekti.

Konu komşuya haber saldı ve yeni kız öğrenciler bulmalarını söyledi. on beş gün sonra evin içinde on sekiz kız öğrenci olmuştu. Muazzam ilk yanına aldığı kızların içinden Aybir'i kendine yardımcı seçti. Aybir hem çocukları çok seviyordu hem de Muazzam Abla'sına hayrandı. Diğer kızların içinden eli dikişe yatkın olanları bir kenara çekti ve onlara dedi ki;

-Kızlar hepimiz Muazzam ablaya yardım edeceğiz. Sizler meslek öğrenirken o da çocuklarının geleceğini en iyi şekilde sağlayacak. Burası hem eviniz hem okulunuz. Günlük ev işleri dahil olmak üzere her şeyi aramızda paylaşacağız.

Kızlar Aybir'in söylediklerini yapmaya başladılar.

Artık Muazzam sadece modeli kesiyor ve ilk yetiştirdiği kızlara veriyordu. Onlar da ince işlerini kendileri yapıyor ve yeni gelen kızlarda diğer işlerde onlara yardımcı oluyordu.
Trabzonun tüm köylerinde Muazzam'ın diktiği AĞIRLIKLAR konuşuluyordu. dört beş ay sonra artık sadece AĞIRLIK dikmeye yöneldi. Kızların da yardımıyla atölye gibi iş çıkarıyordu.

*

İsmail'in ölüm yıldönümünün gecesinde mevlit okutuldu. Muazzam aynı zamanda hafızdı. O da kadınlara mevlit okudu. Daha sonra mevlit şekerleri dağıtıldı ve herkes birer ikişer evden ayrıldı.
Muazzam çocukları uyuttu ve cam kenarındaki sedire oturdu. Komidinin üzerinde İsmail'in resmi vardı. Hiç konuşmadan saatlerce ona baktı ve oracıkta uykuya daldı. Uyandığında sabah ezanı okunuyordu ve her tarafı uyuşmuştu.

*

Yıllar yılları kovaladı. En büyük oğlu Trabzon lisesini bitirdiğinde bir küçüğü Kuleli Askeri Lisesi'nde okuyor diğeri de Ortaokula devam ediyordu. En küçükler de ilkokula devam ediyordu.

Muazzam çocuklarını özenle yetiştiriyor ve hepsinin okuması için azami gayret gösteriyordu. En çok düşündüğü şey onların geleceğiydi ve bunun yolunun okumaktan geçtiğini gayet iyi biliyordu.

Liseyi bitiren oğlu o yıl İktisat fakültesinde okumak için İstanbul'a gitmişti. Böylece iki oğlu İstanbul'da öğrenim görecekti. Ancak bir süre sonra oğlu geri dönmek istediğini ve öğretmen okulu fark derslerini vererek öğretmen olmak istediğini annesine söyledi.

-Kardeşlerim büyüyor anne. Sen artık bunlarla tek başına başa çıkamazsın. Ben de başlarında kalayım. Hem onlara göz kulak olurum hem de eve katkım olur.

Muazzam Hanım gözyaşları içinde oğlunu dinledi.

-Ama oğlum senin okulun ne olacak?
-Bu durumumuz daha önemli anne.

*

Dediğini de yaptı ve fark derslerini vererek öğretmen oldu. Daha sonra da askere gitti . İlk dört aylık temel eğitimden sonra kalan askerlik süresini öğretmen olarak Maçka'da geçirecekti. Asker dönüşü göreve başladı. Hafta sonları eve geliyor ve kardeşleriyle ilgileniyordu. O en büyük olduğu için artık evin babası olmuştu. Tüm kardeşleri onu sayar ve ondan çekinirlerdi.

İki yıl sonra Kuleli'de okuyan oğlu okulunu bitirip Harp Okulu'na kaydını yaptırdı. O yıl ilk defa askeri okul öğrencilerine üniversitelere girme hakkı tanınmıştı. O da sınava girdi ve Türkiye ikincisi olarak İTÜ Yüksek İnşaat Mühendisliğini kazandı. Askeriye adına okuyordu ve Kumkapı'daki Askeri Tıbbiye yurdunda kalıyordu.

İki yıl sonrada ortanca oğlu liseyi bitirmiş ve İstanbul Cerahpaşa Tıp Fakültesi'ni kazanmıştı. O da askeriyeye başvurdu ve abisi gibi Askeri Tıbbiye yurdunda kalarak tıp fakültesine başladı.

Muazzam en büyük oğlunun üniversiteyi bırakıp geri dönmesine çok üzülmüştü. Ne yapıp yapıp o da okumalıydı. Bir gece onu yanına çağırdı.

-Gel senle biraz konuşalım oğlum.
-Hayırdır anne bir sorunumuz mu var?
-Yok oğlum. Allaha şükür durumumuz iyi. Kimseye muhtaç değiliz.
-O zaman ne konuşacaksın benimle anne?
-Senin de üniversitede okumanı istiyorum.
-Ama anne...
-Bir şey söyleme şimdi. Otur düşün ve nerede okumak istiyorsan belirle ve bu sene sen de başla.

Öğretmenliğe devam ediyordu ve mesleğini çok seviyordu. Kararını da bu yönde verdi. Eğitim Enstitüsü'nde okuyacaktı. Durumu annesine söyledi ve o da İstanbul Ziverbey Eğitim Enstitüsü'ne kaydını yaptırıp İstanbul'a gitti.

Okul yatılıydı. Böylece üçü de kimseye muhtaç olmadan üniversite hayatlarına devam edecekti.
Muazzam Hanım'ın yanında kalan iki oğlundan büyüğü o yıl liseye başladı. En küçükleri de Ortaokul son sınıfa gidiyordu.

Şimdi Muazzam'ın önünde yeni bir yol vardı ve bunu kafasında şekillendirmeye başlamıştı bile...



Sürecek...

21 Nisan 2012 9-10 dakika 45 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (2)
  • 12 yıl önce

    👍👍👍Önce şöyle demeliyim👍Türk kadını çalışkandır👍👍👍

    👍👍👍Ne de olmazsa Trabzon'luyuz👍Diğer yanım Samsun'lu olsada👍👍👍👍

    👍👍👍Işın Ağbim,devamını merakla bekliyeceğim👍Emeğine sağlık👍👍

  • 12 yıl önce

    Öykü gittikçe daha da hüzünlü bir biçime dönüşüyor arkadaşım . 👎

    Yaşamın içinde hepsi de var bunların . Yine de olumlu yanlarını iyi düşünmeli derim . Bu denli güçlüklerin içinde ayakta kalabilmek , savaşımı sürdürebilmek her insanın başarabileceği bir şey değil . 👎👎👎

    Muazzam Hanım için ne diyeceğimi bilemiyorum . Öykü de olsa sonunu beklemeli derim . 👍

    Beni çok düşündüren kısmı ise " acaba bu dönemde de böyle anneler var mıdır ? " 👎👎👎👎

    Sağlık , mutluluk ve de sevgiyle...🙂