Arkadaşlığa Yolculuk

Yıl 1985... Henüz yirmi beş yaşında ve Ankara Keçiören'de, tek başıma bir dairede oturuyordum o sıralar. Kendime göre kız ve erkek arkadaşlarım vardı; ama hiçbir erkek arkadaşımla ne duygusal ne de fiziksel bir yakınlığım yoktu. Normal çerçevede buluşuyor, sohbetler edip eyleniyorduk.

Nedim de bunlardan biri idi. Samimice görüşür, dostça birbirimize gider gelir, hoşça zamanlar geçirirdik. Avusturya bağlantılı bir şirketi ve Avusturya'da hiç tanışmadığım bir de iş ortağı vardı Nedim'in. İnşaat üzerine çalışıyorlardı. Durumları da oldukça iyi idi görünüşe göre.

Nedim yine iş için Avusturya'ya gitmişti ve zaman zaman ev telefonundan beni arayıp hal hatır soruyordu. Aramızda oldukça yaş farkı vardı. O otuz dört yaşındaydı ve eşinden boşanmıştı. Burcu adlı dünya tatlısı, sekiz yaşında bir de kızı vardı.

Ailesiyle tanıştığımda, bana oldukça samimi davranmışlardı. Hatta Balıkesir Ören'deki yazlıklarına davet etmişler, orada yaklaşık on beş gün tatil yapmıştık. Nedim'in kızıyla bahçede salıncaklara biner, denize girerdik birlikte. Burcu'yla sanki ben de çocukluğuma geri dönmüş gibiydim.

Nedim'in annesi bana hiçbir iş yaptırmıyordu. Bir akşam, 'Nedim eşinden boşandıktan sonra ilk kez bir bayanı bizimle tanıştırıyor' demişti birden. Gülümsemiş, ne cevap vereceğimi şaşırmıştım. Sadece kendimden söz etmiştim biraz.

Zaman geçti ve Nedim Avusturya'ya gitti işi için. Özlemiştim de... Bilinmeyen numaralardan, iş ortağının numarasını buldum. Büyük bir heyecanla çevirdim numarayı. Kısaca kendimi tanıtarak, Türkiye'den aradığımı ve Nedim'in ne zaman dönüş yapacağını sordum. Telefonun diğer ucundaki adam, 'Yarın yaklaşık akşamüstü, Edirne gümrük kapısında olur' dedi. Çok şaşırmıştım. 'Lütfen ona aradığımdan bahsetmeyin, sürpriz yapmak istiyorum' deyip telefonu kapattım.

Acele Edirne'ye bilet ayırtıp hemen üzerimi değiştim. Onu şaşırtıp sevindirecek olduğum için heyecanlanmıştım. Saat 24.00 otobüsünde yer bulabildiğim için hemen bir taksiye atlayıp otogara gittim. Beklemek hoş olmasa da ben erkenden gelmiştim. Keyifli bir yolculuk olacaktı.

Otobüste, hemen yanımda, hanım hanımcık bir teyzeyle sohbet ederek gidiyorduk. Sürekli bana sorular soruyor, çok ilgili davranıyordu. Sorduğu soruları biraz da kaçamak cevaplarla geçiştiriyordum. Aramızdaki sohbet, dönüp dolaşıp Nedim'e gelmişti.

-Edirneli misin?

-Yok. Avusturya'dan nişanlım gelecek, onu karşılamaya gidiyorum.

-Ah kızım! Nasıl da vefalısın.

Utandım söylediğim yalandan. Çünkü erkek arkadaşımla aramda herhangi bir hissiyat hiç söz konusu olmamıştı.

Edirne'ye hava tam aydınlanmak üzereyken girdik. Kadın, 'Kızım' dedi 'Daha çok erken. Gel bize gidelim. Hem kahvaltı yapar hem biraz dinlenirsin.' diye de devam edince, biran durakladım; 'Teyze sabah sabah rahatsızlık vermeyeyim.' dedim. Kadın o kadar samimiydi ki, peşine takılıp gittim. Bir yandan da, hiç tanımadığım birinin evine gitmenin tedirginliği vardı içimde. Ama belli etmiyordum.

Kapıyı kızı açtı. Ev halkı ayaklanmıştı. Güzel bir kahvaltı hazırladılar. Misafirperver insanlardı. Yolda gelirken tedirginliğimden utanmıştım şimdi. 'Biraz uyu da git' dedilerse de, ben vedalaşıp ayrıldım. Gümrük kapısına gelip beklemeye koyuldum.

Öğle olmuştu. Otobüste uyumak çok zordu benim için. Hem teyzeyle de sohbet edince, uyuma fırsatım olmamıştı. Yorgundum. Bir aşağı bir yukarı turlarken, sanırım dikkat çektim. Bir polis gelip niye beklediğimi sordu. 'Yolcu bekliyorum' dedim. Kimlik kontrolü yaptılar. Gelecek kişinin adını, soyadını sordular. Anlamamıştım bu sorguyu. Yanıma genç ve oldukça yakışıklı biri geldi sonra. Komisermiş. Saatlerdir burada neyi beklediğimi sordu. Kısaca özetledim. Komiser çaktırmadan sorguya devam ediyordu.

-Hemen şurada bir otel var. Sizi misafir edelim. Ankara'dan buralara kadar geldiğinize göre, sizin için çok değerli biri.

Yine içimden güldüm. Oysa erkek arkadaşımla aramda aşk yoktu. Otele gittik. Komiser 'Burada dinlenin. Nişanlınız gelince size haber verdireceğim' dedi. Ben gidecek diye beklerken, sürekli sorular yöneltmeye başladı. Sonunda ağzındaki baklayı da çıkarttı.

-Hadi bu olayı bana anlat. Birlikte çalışalım.

-Komiserim ben ajan değilim. Siz yanılıyorsunuz.

İnandıramamıştım. Komiser benim ajan olduğumu ve erkek arkadaşımın da bir suçlu olduğunu, benim onu yakalamaya geldiğimi söyledi. Çok şaşkındım. Sonunda gitti...

Kapının çalma sesiyle uyanıp hemen koşup açtım. Resepsiyondaki görevli idi gelen. Dışarda beni bekleyen biri olduğunu söylüyordu. Kafamı kaldırdığımda, Nedim'in ellerini cebine sokup merdivende durduğunu gördüm. İlk söylediği cümle beni şok etmeye yetti.

-Senin ne işin var burada?

Afallamış kalmıştım. Ve devam etti.

-Saatlerdir arabamda aramadık yer bırakmadılar. Tekerlere kadar söktüler.

Arkasını döndü hışımla ve arabasına binerek son sürat gitti. Hayâl kırıklığım, üzüntüm, şaşkınlığım... Hangisi daha ağır basıyordu acaba? Bilemiyordum.

Otobüsle Ankara'ya dönerken çok üzgündüm. Eve varmış, hemen uyumuştum.

Ertesi gün eve geldi hiçbir şey olmamış gibi... Hiçbir sitem, küsme, kızgınlık, tepki vermeden çay ikram ettim kendisine. Benden sonra yolda midesinden rahatsızlık geçirdiğini, hastanede müşahede altında kaldığını, sonra Ankara'ya geldiğini anlattı. Hiçbir yorum getirmedim.

Bir süre sessiz kaldık. Ayağa kalktı. Gidiyordu. Döndü birden.

-Benimle evlenir misin?

Yüzüne anlamsızca baktım. Cevabım tek kelimeydi...

-Yok!

-Bak, böyle fırsatı bir daha bulamazsın. Ben yüksek inşaat mühendisiyim.

-Evlenmeyi düşünmüyorum!

Ayakta öylece kaldı.

-Seni yolcu edeyim!

24 Ocak 2019 5-6 dakika 4 öyküsü var.
Yorumlar