Aşk Suçlu Bir Tutkudan Daha Ağır Bir Yük

Ne kendime saygı duygusunun eksikliğinde, ne de bütün gücümü kesen gizli bir suçluluk duygusunda... İşte böyle bir sırada yakalanmıştım.

Binlerce hayal gelip geçiyordu, gecenin gölgeleri bunlardan hangisinin olduğumu göstermiyordu. Biri alaycıydı, biri meydan okuyordu, biri kışkırtıyordu, biride ısrarla yüzüme bakıyordu ki pamuk gibi bembeyaz saçlı kırk-kırk beş yaşlarında kibar bir adamın yüzü idi bu. Korkarak açtığım gözlerim, havanın aydınlanmak üzere olduğunu gördü.

Bu gün Perşembe en yoğun ders günlerimden biriydi. Dersler bitip yurda dönerken, her zaman yaptığımın aksine aklıma bir kankanın cep numarasını arayarak akşamüstü ikimiz için bir buluşma programı yapmak olduğuydu. Telefon kulağımda kısa bir süre bekledikten sonra ulaştığım bir erkek sesi 'Alo!'diyerek açtı.

?Alo Nejat?' dedim.
Kısa bir hal hatır sormamın ardından telefonu kapattım. Ağladım, iç çektim, düşündüm... Nasıl bir sevgili naz-dan bıktırır da akşama üzülür yalnızlık çeker,sevgilisini özler acılarını dökecek bir gönül arar.
Sonra, kağıt aradım, bir mektup yazmaya başladım. Elimde olmadan içimi döküyor, bu durum bana çok ağır geliyordu. Yanaklarım gözyaşlarımla ıslanmaya başlamıştı.

'Öyle bunalımlı anlar vardır ki ruh güçsüz kalır; iyi de, kötü de, susmak da, konuşmak da hepsi birdir.'

Ertesi gün saat üç sularında uyanıp perdemin açık olan kısmından dışarı doğru baktığımda kar atışlarını fark ettim. Birkaç dakika sonrada kendi kendimle konuşur gibi oldum. Sağduyum sanki niçin ağzını açıp iki laf etmiyorsun... Yaşlı baban hep demez miydi, hatırlasana peygamber gibi konuşan sesini; en iyi yürekler bile kimi zaman ne amansız olur!

Yıllarca öğütücü bir ruh cenderesinde kendimce bir şey söylemeyi doğru bulmuyordum. Bir kulağımdan girip diğer kulağımdan çıkardı. Ne yazık ki gerçeklerin zihnime doğru düşüşü zaman almış, bir zamanki kendisinin olan bu ruhum sırlarını delecekti.

O gün, Nejat geri aradığında saat beşe geliyordu. Hava kararmaya başlamış ve sert bir rüzgar tüm İzmir'i kaplamıştı. Kordon' da ki kafelerden birinde oturmuş, hem genel bir durum değerlendirmesi yapıyor hem de bundan sonra neler olabileceğini tartışıyorduk.

?Geçen sene Serkan'ı içeri attılar. Ben sana onun hakkında bilmediklerini anlatayım, diye söze başladığında gözüm camın önünde uçuşan kar tanelerine dalmış biçimde aklıma peşine düştüğüm genç çocuk gelmişti, ya da adam!

Nejat'ın konuşmasını soluk almadan takip etmeyi tercih etsem de; zaman zaman düşünceli, zaman zaman da ?Anlıyorum.'diyerek görüşmeyi sürdürdüm ve nihayet,
?Ben derim ki; hayatta olabileceklere hazırlıklı olmak galiba en güzeli... Her insanın kendine ait özgür iradesi vardır. Yaşadığın her an ve yaptığın seçimler bulunduğun sosyal ortama ya da iradeye karşı olabilir ve istediğin yolu seçebilirsin!

Bakışlarını üstüme dikti. Bu son sözleri öyle bir bön bir tavırla söylemişti ki, yüreğinin ya tertemiz olduğunu açığa vuruyordu, ya da sırlarla dolu olduğunu.
Arkadaşımı can kulağı ile dinlerken, Serkan hakkında geniş bir bilgiye sahip olmasına şaşırmıştım.
?Yolun daha başındasın vazgeç bu sevdadan! İstersen umut baharı ya da umutsuzluk kışı de umarım buna gerek kalmaz.

Dilim tutulmuş gibiydi. Zorlukla,
?Evet, seninle ben görüşmek istedim...
Adını duyunca bile bir an afallayarak ne yapacağımı görmek istediğini anlamadım mı sanki. Hiç ummadığım bir durumla karşılaşmış gibi kalp atışlarımın aniden yükseleceğini mi sandın yoksa sen Nejat Bey? Diye sorgularcasına başladım konuşmaya. Bir gün nasıl olsa gerçeği açıklayacaktım. Arkasından gelen ifadelerim itaatkar, çok acı çekmiş ve zavallıydı.

Gergindim doğru ama bu dostça bir gerginlikti. Hatırlarım da, yazdığı mektupları babasın görmemesi için hep Nejat'ın ev adresine göndermemi tembihlerdi.
?Bir keresinde müjde Aysu müjde... Bizim Serkan İzmir'de askerliğini yapacakmış, diye haykırmıştı.

Diğer taraftan, az önce Nejat'ın bana yaptığı uyarıya takılmıştı aklım. Haklıydı. Etraflıca düşününce işin aslı ve geleceğin güzelliğinin asıl anahtarı çevremizle, evrenle ve toplumla uyum içinde yaşamayı becere bilmekteydi.

?Sevmediğimiz bir erkekle evlenmeyiz, değil mi ya? Dedim, konuyu fazla derinleştirmeden.
?Ne yapacaksın şimdi? Sorusuyla sıyrılarak kendime döndüm.

?Bilmiyorum... Herhangi bir düşüncem yok,' diye bildi isem de, eski yargılayan düşüncelerime ?es' geçmeyeceğimi biliyordum. Keşmekeşliğin de; urganları sonuna kadar çekmek, yüzüme gözlerime bulaştırıncaya kadar mantığımın pür dikkat kesileceğini de biliyordum. Seven bir kadın sevdiğinin dışındaki herkese ceza verebilir. Gülmesini, alaya almasını bilir.

Nejat'ın, ışıl ışıl parlayan koyu mavi gözlerinde sevgi dolu bir ifade vardı.
?Hakkını asla ödeyemem!' diyerek ona olan şükran duygularımı dile getirdim.
Merak dolu, dostça bir ifadeyle konuşmasını sürdürdü.
?Bu durumda sanırım işte sahneye konur hep bu gibi senaryolar diyeceksin şimdi, sana bir konuda nasıl yardımcı olabilirim, biliyorum? Ses tonu benden bir açıklama bekler gibiydi. Yeni bir heyecanla oturduğu yerde sırtını dikleştirdi.

?Dinliyorum Nejat seni!
?İçime sindiremiyorum arkadaş...
Daha ne yazılır, ne söylenir bilemiyorum. Sadece içler acısı bu durum hakkında üzülmek geliyor elimden. Sanırım ailevi bir sorun vardı, kızmamam lazım... Ve araya uzun bir boşluk vererek sustu.
?Bu yalnızlığın içinde, birdenbire çıkagelse diye çoğu zaman tedirgin oluyorsun, değil mi?
?Evet, seviyorsun onu ama kaçıyorsun da; öyle değil mi?

İşaret ettiği çok akıllıca bir saptamaydı.
Duyarsızlığın her alanda hüküm sürdüğü günümüz, kim kimi suçlayabilirdi ki?

Nejat, ?İşte kurbanlarından biri,'de benim dedi.
Tedirginlikle karışık bir şaşkınlıkla, ona baktım. Aslında sarılmak, onu ciğerimin köşesine doğru çekmek istedim ama birden vazgeçtim...

**************************************************

Şöyle ifade edebilmiştim mektubumda;
?Yüreğim körpecik daha henüz yirmi beşinde...
Gereksiz sürtüşmelerin önünde aşağılandım. Şaşkınlığım hatta kızgınlığım hiç kimseyle konuşamayan büyük bir mahcubiyetinde. Duyuyorum ve de yaşıyorum ama bütünlükten, nedensizlik denilenden uzağım... Farklılığım başımı öne eğdirmesi, gözüme hiç uyku tutmaması, ne yenilgilerle çıkmışım kara alınla... İçime sindiremiyorum bir kirliliğin içine itilmiştim, hiç mi meraklanmış olduğum aklına gelmedi. Her neyse...'

Ama sarf ettiğim kelimelerim; İş bu kadarla kalsa iyi... Bizim yaşarken verdiğimiz notlar, nerelere gitti düzen halen değişemedi bu derin bir dostluk özetleyebileceklerim dişlerimin arasında bıçak keskinliğinde.

Madem bu olaya değindik, şu parantezi biraz genişletelim mi! Küçümsenmeyecek, görmezden gelinmeyecek kadar masum üç kuruşluk umutlarımız bu bedenler. Aşık olduk çok sevdiklerimizi uğursuz karanlığın içine kaybettik. Gerçek mutluluğu şimdi ellerimizle yakalamış kaçmaması için nöbet tutuyoruz fakat başka bir eşikte neden zihnimiz halen acı çekiyor?

Bugün geriye dönüp baktığımda, bu panik ve acelenin sebebi çok daha iyi anlıyorum; çünkü biz gerçeği belki de ancak bir rastlantıyla öğrenebiliriz.
Tuhaf seyrediyorum şimdi anı. Aka çalar birkaç bulut hayal oyunlarına karışır, aynı çerçevede sanki düşünür insanları, düşler sesi soluğu, tetikte yoklar vicdanları. Sonramı minnet düşse iyi; tek tek dökülür itirafları bir nevi bu yolla su yüzüne çıkarmak ister tüm çıplaklığı.


'Aşk Suçlu Bir Tutkudan Daha Ağır Bir Yük'

04 Haziran 2014 7-8 dakika 13 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (2)
  • 10 yıl önce

    Hayat bu, sevda ve aşkta da istediğimiz gibi gelişmeyebiliyor olaylar ve karşımıza çıkan insanlar. Doğruyu bulmak zaman alabiliyor. Hayırlısı diyelim güzel bir öykü kutlarım yürekten...👍

  • 10 yıl önce

    ÖYKÜMÜ GÜNÜN YAZISINA LAYIK GÖREN SEÇKİ KURULUNA TEŞEKKÜR EDERİM....