Aşk Yarası (15)

Geleceğin Milyonerliğinden, Yalnızlığın Mahkûmiyetine

Ne hayal ediyordu neyle karşılaşmıştı. Hayat insana sürekli sürprizler hazırlıyordu. Geleceğin milyonerliği hayali, yalnızlığın mahkumiyet gerçeğine dönüşmüştü. Şimdi karakolun soğuk duvarlarının donuk bakışlarıyla baş başaydı.
Beyni zonkluyordu. Hiçbir şey düşünemiyordu. Muzo'nun yaptığını zannederken, bir sarhoşun kendinse çarpışını hatırladı.
Birden yaşadıklarını duvarda seyretmeye başladı. Saraç yokuşundan iniyordu. Tam köşedeki manavın yanından dönüyordu ki, adamın birisi sallanarak kendisine çarpmıştı. Leş gibi kokuyordu. Kurtulmak istedikçe daha da sırnaşıyordu.
Sarhoş ağzıyla özür üstüne özür diliyordu. Erdal 'Tamam' dedikçe, o daha da üsteliyordu. Sonra zonklayan beyninin ağrısıyla onu iteklemiş ve yere yuvarlamıştı.
Vicdan azabı çekmesi gerekir mi diye düşünecek duyuya sahip olmadığı içn, oradan hızlı adımlarla uzaklaşmıştı.
Konulduğu odanın soğuk yüzüyle tekrar baş başa kalmıştı. Ne yapacağını bilmiyordu. Aylin'in aşkı yüreğine düştüğünden beri, sağlıklı düşünemez olmuştu. Meseleyi salt dünya servetinin gözleri kör eden ihtişamı olarak yorumluyordu. Zengin olsaydı hiç de olumsuz cevap verilmeyeceğini düşünüyordu.
Biraz önceki duvarda bu sefer Aylin'in tebessüm eden yüzü vardı. Kendisi üstü açık siyah bir ferrarinin içindeydi. Araba siyah bir inci gibi parlıyordu. Aylin arabaya hayran hayran bakıyordu. Erdal'ın çağırması üzerine Aylin koşarak, onun yanına oturarak, yanağına bir öpücük kondurdu.
'Ben demedim mi zenginlik kudretinin önünde eğilmeyecek baş, gönlünü kaptırmayacak kız yoktur diye.' Erdal kendi hayal dünyasında, kurduğu ütopyaya dayanak arıyordu. Sevgi, aşk boş şeylerdi. Kendini değerli kılacak, karşıdaki insanların başını eğdirecek servetin varsa her kes sana aşıktır. Herkes seni sevecektir. İsteyerek olmasa da, zoraki bir bağlılığın kapısı aralanacaktır. Bu kapıdan girdikten sonra kamaşın göz, gönlü kendisine esir edecektir.
Erdal bu düşüncelerle sahte cennetin girdabında yolculuk yapıyordu. Paranın hükmünün geçerli olmadığı değerlerle daha tanışmadığı için, madde tanrısının karşısında boyun eğiyordu. Tam Aylin'le Ferrarinin tadını çıkarıyordu ki, beklemeye alındığı odanın kapısı açıldı.
Erdal birden irkildi. Tozpembe hülyası karanlığa gömüldü. Polis memurunun 'Ziyaretçin var, beni takip et' sözünün ardına düştü.
Telefonda annesiyle görüşmüştü. Annesinin ve birde kardeşi Selma'nın geleceğini tahmin ediyordu. Ancak bekleme salonundaki yüzü görünce beyninden vurulmuşa döndü. Bu da nereden çıktı?

04 Mayıs 2010 2-3 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar