Aşk Yarası (5)

Aylin vizelerin bitişini fırsat bilerek Nizip'e gelmişti. Abisinin düğün hazırlığında bulunmayı istemişti. Aylin annesiyle birlikte Ayşe hanımlara giderek birlikte çarşıya çıktılar. Dünürler hafiften yağan kar taneleri altında sıcak bir tebessümle yürüyorlardı. Atatürk İlköğretim Okulu'nun yanından geçerken Selma'nın gözleri pencereleri taradı. Belki Mustafa'yı görürüm umuduyla ısrarlı bakışlarını sürdürdü. Tam bu sırada yolun kenarında duran arabaya çarpacaktı. Ayşe Hanım;
-Kız gözünün önüne baksana! Düğün öncesi sakatlayacaksın kendini.
Aylin bu fırsatı kaçırmadı. Ayşe abla zavallı kızcağız ağabeyimin hasretine dayanamadı ne yapsın. Aşkın gözü körmüş.
-Aylin bak darılırım ha!
-Şaka yaptım canım şaka...
Aylin, Selma'nın koluna girerek neşeyle yürümeye devam ettiler. Uzun çarşıyı geçtikten sonra, belediye binasının yanından kuyumcular çarşına vardılar. Selma'nın heyecanı gözlerinden okunuyordu. Işıl ışıl parıldayan vitrinlerin önünden geçtiler. Önceden belirledikleri dükkana girdiler. Ayşe Hanım içeride tebessüm eden bir yüz ifadesiyle kendilerini karşılayan orta boylu, saçları hafiften dökülmüş az kilolu dükkan sahibine yönelerek;
-Hayırlı işler Ali abi, nasılsınız?
-Sağ ol yenge çalışıyoruz işte... Siz nasılsınız?
-Eh iyi diyelim de iyi olalım.
-Buyurun ne isteğiniz vardı?
-Kıza biraz altın alacaktık. Fatma hanımlarla geldik.
-Dükkan sizin yenge ne arzu ederdiniz?
Dünürler önceden belirledikleri miktarda altının siparişini verdiler. Kuyumcu özenle verilen miktarları hazırlamaya koyuldu. Bu arada sıcak çaylar da gelmişti. Çayları yudumlarken Selma'nın gözleri daldı. Kendisini gelinliğiyle nikah memurunun karşısında görüyordu. Mustafa evet diyordu, sıra kendisine gelmişti. Tam evet derken Mustafa'nın ayağına basıyordu. Bu sırada birden tiz bir sesle kendine geldi;
-Ah ! Selma abla ne yapıyorsun ayağımı ezdin.
-Şey kusura bakma dalmışım da birden.
-Anladık heyecanlısın ama bunun şaşkınlığını bizim ayaklardan çıkarmasan. Şaka yaptım ha Selma abla alınma. Olur ya böyle şeyler.
Bu sırada kuyumcu altınları hazırlamıştı. Aylin;
-Allah güzel günlerde kullanmayı nasip etsin.
Selma'nın yüzü hafiften kızarmıştı.
-Teşekkür ederim Aylin darısı sana da olsun.
Yok be abla daha önümde uzun yıllar var. Şu okulu hayırlısıyla bir bitirelim hele.
Ayşe Hanım gençlerin sözünü keserek;
-Hadi bırakın bakalım konuşmayı, sonra birbirinizi daha çok ağırlarsınız. Bu sırada Fatma Hanım da altınların parasını ödüyordu.
-Ali abi kalanını da gerdanlığı almaya geldiğimizde veririz olur mu?
-Ne demek ya hiç önemli değil. Canınız sağolsun. Allah hayırlı kılsın.
-Teşekkürler Ali abi hadi hayırlı işler, dedikten sonra dükkandan ayrıldılar.
İlk düğün alışverişi yapılmıştı. Dünürler dükkandan çıktıktan sonra Ayşe Hanım;
- Kıza bir de elbiseye baksak mı acaba, diye isteğini soru şeklinde dile getirdi. Bu isteğe hayır denilecek bir zaman değildi. Karamboldan bir gol yemişlerdi. Çıkarken sadece altın alışverişi yapılacağı söylenmişti. Ama kız anasının isteğine de yok denilmez. Fata Hanım;
-Bakalım Ayşe bakalım. Dışarıya çıkmışken ona da bakalım.
Selma biraz ürkek ve utangaç bir şekilde;
- Anne şimdilik gerek yok. Düğüne yakın gelir bakarız. Hava da soğuk, isterseniz eve dönelim. Fatma Hanım;
- Yok kızım dışarıya çıkmışken sana bir de elbiseye bakalım. Senin canın sağolsun.
-Siz bilirsiniz anne. Bence gerek yoktu.
Ayaklar yavaş yavaş Cumhuriyet caddesindeki giyim dükkanlarına doğru ilerlemeye başladı. Aylin'le Selma yine kol kolaydı. Dikkatli yürümeye çalışıyorlardı. Aylin atkısını boynuna iyice dolayıp, tekrar müstakbel yengesinin koluna girdi.
İlçenin en gözde giyim merkezlerinden fatih Giyim'den Selma'ya şık ve zarif bir elbise aldılar. Selma bu elbisenin içinde ayrı bir güzel görünüyordu.
-Teşekkür erdim anne.
-Güzel günlerde giyin kızım. Hayırlı olsun.
Elbise paketlenmiş, alışveriş bitmişti. Hava mevsimin etkisiyle erken kararmıştı. Dünürler hafiften çiseleyen yağmur damlalarının altında günün yorgunluğuyla haeste aheste yürüyorlardı. Selma'nın gözleri ışıl ışıl parlıyordu.

03 Eylül 2009 4-5 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar