Aşk Yolcusu-3

( 1. den başlamanız tavsiye olunur )
Sonunda vardıkları yer de kocamaan bir saraymış. Sevda ailesinin fakir olduğunu düşünmeye başlamış çoktan. Utanmaya çalışmış ama bir neden de yokmuş. Zenginlerin de büyük evi yokmuş ki kendi köyünde. Sevda düşüne dursun kale kapısına gelmişler. Nöbetçi ziyaretlerinin sebebini sormuş. Sabırsızlanan keloğlan cevap vermiş: Prenses için yarışmaya geldim diye.
Bunu duyan nöbetçi oğlanı biraz incelemiş ve kabaca kahkahalar atarak sen mi yeneceksin ölümsüz savaşçıyı, sen mi uyutacaksın üç başlı ejdarhayı, ve yine bir kahkaha daha sen mi çıkacaksın dibi olmayan kuyudan ? Keloğlan da gülerek cevaplamış nöbetçiyi sen mi şahsın yoksa içerdeki mi diye.
Hepsi beraber içeriye girmişler. İbrahim sevdayla, keloğlanın söylediğine gülerken prensesi görmüşler yanında ki kırk kızla beraber. İbrahim bile kaptırmış kendini uzun bir süre bu güzelliğe ve kendine gelince sevdadan özüldileyerek keloğlana dönüp dostum her zaman sana yardım edeceğiz aman dikkat et böyle bir kızın yolu hem taşlı hem yaşlıdır ayağın kaymasın demiş ve hemen ayrılmışlar orada. Keloğlan iç saraya doğruu ibrahimle sevda ise şehire doğru ilerlemişler. Keloğlan bu sefer ki nöbetçiye padişahımıza arz edermisiniz kızını almaya ve o yarışı kazanmaya gelmiş birisi geldi.
Nöbetçi biraz şaşırsa da keloğlanın kesin ifadesinden yüz bulamayınca durumu padşaha ilettirmiş. Padişahta keloğlanı huzuruna çağırmış. İsmini bağışla yiğit demiş. Keloğlan demiş bizim hazırcevap.
Padişah başlamış konuşmaya bak yiğit demiş. Çok koçları kesti bu ölümsüz savaşçı çokcalarını yedi üç başlı ejderha kuyuyaysa daha varabilen olmadı demiş. Keloğlan padişahım bu kulun hepsini yapar demiş. Ve ilk etaba geçip salıvermişler keloğlanla ölümsüz savaşçıyı meydana. Keloğlanı önce bir titreme almış, tam kurtuldum derken birde bakmış ki ayaklarında hal yok gidecek. Karşıdan sa geliyormuş ölümsüz savaşçı ve keloğlan tutulup kalmış çaresizce ve korkuyla karışık direk gözlerinin içine bakmış ölümsüz savaşçının. Birden duruvermiş savaşçı onun da eli inmiyormuş bu gözlerine bakanın üstüne. Ve içinden demiş ki ben sevdim de prensesi bana vermediler bari bu yiğit ersin muradına demiş. Sonra keloğlanın kulağına fısıldayarak ayağıma iki kere vur ve bana bağır demiş.
Bunu duyan keloğlan durur mu hiç. Hemen dediklerini yapmaş savaşçının. Ayağına iki kere vurmuş eline verdikleri kör kılıçla ve savaşçı korkunç naralar atmaya başlamış keloğlan da ne kadar korksada duyulmayan sesiyle avazı çıktığı kadar zafer naraları atıp savaşçının boyu kadar kalkanıyla harb ediyormuş derken savaşçı yere yıkılmış. Keloğlan kılıcını savaşçının göğsüne dayamış ve pes et savaşçı demiş. Savaşçı gerçek olmayan üzüntüler ve ağlamalar ile pes pes diye bğırmış ve savaşı keloğlan kazanmış. Yarın ikinci etap varmış. Akşam ibrahim ile sevda keloğlanın camına gelip ikinci etapta ne yapması gerektiğini anlatmışlar büyük bir heyecanla. E sonuçta arkadaşlarını kurtaracaklarmış kötü bir sonuştan.
Sabah ola hayırola (hayrola) demiş keloğlan ve uykuya dalmış.
...
Üç başlı ejderin inine doğru giderken sabah ki eylenceler hayatındaki en güzel kahvaltı hala aklındaymış ve düşündükçe gülümsüyormuş. Tir tir titreyen askerler savaşçıyı yenen keloğlanı ve gördüğü her şeyi yiyen bir ejderhaya doğru adım adım ilerlerken gülen bu cılız oğlanıda korkuyla izlemeye başlamışlar. Üç başlı ejderhanın ini karşı dağda gözükünce askerler geriye koşmaya başlamışlar ve koloğlan arkadaşlarından aldığı tiyolarla içi rahat olarak ilerlemeye başlamış. Mağaranın girişine geldiğinde öyle bir kükreme duymuş ki bir an için prensesin süluletini bile unutmuş ama kendisini bırakmamış ve ilerlemeye devam etmiş. Yol ikiye ayrılıyorumuş. Birisinin önünde bir ölmek üzere olan bir kuzucuk diyerinde bir akbaba görmüş. Arkadaşlarından öğrendiği üzere kuzunun ipini salıvermiş ve akbanın önüne de bir şeyler koymuş. Yoluna devam etmiş artık ejdarhanın o sıcak nefesini hissediyormuş. Derken sevdanın son anda söylediği şarkıyı duyduğun yöne bakma yoksa ejderha seni yer dediğini hatırlamış ve nereden bulduklarını bilmediği annesinin ona söylediği ninniyi duymuş. Bu yaşına gelse de bıkmadığı tek şeymiş bu. Birde uyumak varmış boş zamanlarında. Zorda olsa ilerlemeye devam etmiş. İlerlerken aniden karşına kocaman bir baş çıkmış. Sonra bir tane daha ve bir tane daha. Keloğlan bir an gerilemiş ama artık burdan sonrada korkmanın fayda vermeyeceğini biliyormuş. Sırtındaki azığını çözmüş ve içindeki elmaları sırayla ejderhanın başlarına atmaya başlamış bir elma iki elma derken tükenivermiş elmalar ejderha yeniden bakmaya başlayınca keloğlan ibrahimlerin başka bir şey söylemediklerini hatırlamış ve demek ki buraya kadarmış demiş içinden. Savaşçının karşısındaki gibi bir hismiş bu. Ejderha da nedense yemiyormuş keloğlanı. İlk defa birisi ona bir şeyler veriyormuş çünkü. Ne kadar kötü birisi olsada ejderhanında bir kalbi varmış ve keloğlanı yemeye gönlü elvermemiş. Padişahın da gönderdiğini biliyormuş keloğlanı ve ona yumurtasını vermiş. Bunu padişaha götürürsen sana inanır demiş. Keloğlan sevinerek dönmeye başlamış şehre doğru.
Bu zaman içinde sevday la ibrahimde hiç boş durmamışlar. Sevda önce prensesin arkadaşı sinderellayla buluşmuş uzunca sohbet etmişler. Sevda keloğlanın durumunu anlatmış sindirella üzülerek elinden bir şey gelmeyeceğini ama kuyu için bir güvercin tüyü bulunduğunu bu tüy ile kim o kuyuya girerse diyer tarafına ölmeden varabileceğini söylemiş. Sevda çok mutlu olmuş ve tüyü alarak oradan ayrılmış. Dağlardan şehire dönerken heydi ve sürüsüyle karşılaşmış. Onunlada biraz sohbet edeyim derken şehrin kapıları kapanmadan zor yetişmiş. İbrahimse oralarda olduğunu bildiği arkadaşı simbatı arıyormuş. Sora sora bulmuş evini. Simbatın güzel ikramlarını tattıktan sonra oda arkadaşının durumunu izah etmiş. Simbat ta üzülerek bende bir anahtar var kuyunun diyer tarafından bu tarafa açılan anahtar ama burdan geçişi yok demiş. Bunu duyan ibrahim arkadaşına sarılmış ve ayrılmış yanından.Birde robin i aramaya koyulmuş şans buya oda çıkıvermiş karşısına durumunu robinede izah etmiş. Robin ona bir yay ve bol bol ok vermiş. Demiş ki bu oku kime atarsan onu derin bir uykuya sokar. İbrahim robine de çok teşekkür ederek şehre dönmüş ve akşam sevda keloğlan ibrahim aynı camın orada buluşmuşlar. Keloğlan duyduklarına pek inanmasa da hayretle dinlemiş.
Sabah yine eylenceler yemeklerle akıp gitmiş. Keloğlan kuyunun başına gelmiş ve etrafına bakmış. Kimsenin olmadığından emin olunca güvercinin tüyünü eline almış ve atlayıvermiş kuyuya.
Gitmişte gitmiy kuyunun derinliklerine doğru ve ne zaman kendini kaybettiğini anlamamış. Gözlerini açtığında çok gür bir ormanın çok güzel bir pınarının yatağında buluvermiş kendini. Önce anahtarına sonra yay ve okuna bakmış . Üçüde biraz uzağındaymış almış hepsini. Sevdanın söylediğine göre kapı bu pınarın sonundaymış. Keloğlan başlamış ilerlemeye. Yolda karşısına çıkan vahşi hayvanları aslanları ayıları hep oklarıyla uyutuyormuş. Neyse kapıya vardığında çok şaşırmış. O kadar uzun yoldan geldiği kapının anahtar deliği yokmuş. Keloğlan çok üzülmüş ve ağlamaya başlamış kapıya dayanarak. Keloğlan ağladıkça gözyaşları kapıyı ıslatmaya başlamış ve orada küçük bir delik oluşmaya başlamış. Kapı onu gerçekten isteyen ve onun için gözyaşı döken birisine açılşırmış ancak. Keloğlan ağlamayı kesipte kapıdan başını kaldırınca deliği görmüş ve sevinçle anahtarı deliğe sokup çevişmiş bir kaç kez. Kapı yılların verdiği yorgunlukla gıcırdayarak açılmış ardına kadar. Keloğlan sevinle kapıya doğru yönelmiş ve sihirli yayıyla okunu unutmuş orada. Kapıyı geçince kapı kendiliğinden kapanmış ve keloğlan tam yayına ve oklarına üzülecekken biraz uzağından ağlaşan kadınları ve sevdiği prensesin şehrini görmüş.
Şehire gidip ne olduğunu sormuş birisine. Kadın şehre yeni gelen ibrahimle sevda adında ki iki kişi hırsızlık yapmışlar ve şimdi cezelandırılıyorlar demiş. Bunu duyan keloğlan onlar öyle şey yapmaz demiş içinden ve doğru padişahın huzuruna çıkmış. Keloğlanın geri dönmesine şaşıran ve gizlice kuyuya atladığını gören padişah çok şaşırmış. Keloğlanın söylediklerini anlamamış bile. Ama hemen kendine gelmiş, keloğlanı tebrik edip kendisini işte böyle cesur akıllı bir damat gerektiğini söylemiş. İbrahimin ve sevdanın durumunu öğrenince cezalandırma işlemini durduşmuş ve adamlarına durumu incelettirmiş. Sonuşta bir hafta süren araştırma zarrafın altınlarını dalton kardeşlerin çaldığını kanıtllamış. Bu sefer padişah retkit e inanmadığı için biraz üzülmüş ama böylece daha da emin olduğu ve kulaktan duyma iş yapmadığı için sevinmiş. Ve cezalılar cezasını bulmuş keloğlan ile prenseste mutlu olmuşlar. Gökten üç elma düşmüş. Birisi keloğlnla prensese birisi okuyanlar diyeriyse ibrahimle sevdanın çok uzağına düşmüş ve bizim mutlu ikili elmanın peşine, yeni maceralara doğru atılmışlar.

Devamı Olacak :=)

el_deli
=Masa Başında=

04 Nisan 2010 8-9 dakika 5 öyküsü var.
Yorumlar