Aşkın İntikam Ateşi

'Seviyor seni ama kendi dilediği gibi' dedi. Yaralı bir kalbi vardı, delicesine, dilediği gibi sevilmek istiyordu. 'Bu kez söylediği sözlerden, davranışlarından anlam çıkarmayacağım. Aramızda hiçbir şey olmadığını söylemişti' dedi. Duygularıyla mantığını yarıştırıyordu sanki. Bir yanı delice bitmesini istiyordu, diğer yanıysa delicesine çok sevilmek... Artık olmazdı biliyordu, yaralıydı. Olacağına da inanmıyordu zaten kendince, hem onun bir sevdiği vardı. Ondan ayrı bir sevdiği, sevgilisi...
Karşılıksız bir aşkın pençesine tutulmuştu. Sevdiği insana sırdaşı gibi, dostu gibi davranmak zoruna gidiyordu önceleri, sonra alıştırdı kendisini bu fikre. Onlar sadece arkadaşlardı. Sevdiği genç askere gidecekti kısa bir süre sonra, artık ona onu sevdiğini söyleyemezdi genç kız. Eskisi gibi 'Kaderimsin' diyemezdi. Yanlıştı. Unutmak zorundaydı, onu olduğu gibi kabul etmek zorundaydı. Her aşk değil ama bazı aşklar iyi başlayıp, kötü biterdi. Bir türlü sevilememişti sevdiği insanlar tarafından. Ya da sevilmişse de aşkla değil de masum, dostça bir sevgiyle sevilmişti. Çirkin değildi, yemyeşil gözleri, kumral saçları vardı. Boyu kısaydı sadece. Sevdiği genç ise ondan kat be kat uzundu. 'Bu yüzden mi istemiyor beni?' diyordu kendince. Sevilmemesi için bir sebep yoktu ki. Yalan söylemiş olmasını, hayatında hiç kimsenin olmamış olmasını bilmeyi, duymayı tercih ederdi. O yalana bile razıydı.
Keşke diyordu hep, 'Keşke o da beni, benim onu sevdiğim gibi sevse. Buna o kadar çok ihtiyacım var ki...' Uzun zaman olmuştu aşkla sevilmeyeli, aşka küsmüştü yaralı, kırgın kalbi. Bir yandan da mutluydu onunla görüştüğü için, onu yeniden hayatına dâhil etme fikri bile, onun varlığı bile iyi gelmişti. Söyleyemiyordu ki... Gururu incinmişti. Artık söyleyemezdi. Sevdiği gencin onu hâlâ sevdiğini hissettiğini biliyordu. Ama dile getiremiyordu. Öyle çok yara almıştı ki, ona karşı hâlâ bir şeyler hissettiği için kendine kızıyordu. Ona değmediğini, hak etmediğini anlamıştı, anlamasına rağmen neden hâlâ bir yanı onu istiyordu? Ama artık onu hayatının anlamı yapmaktan vazgeçmişti. Sadık bir dost, yakın bir arkadaş, sırdaş; her şey olabilirdi de aşk olamazdı. Öyle bir öfke bürümüştü ki içini, ona gelse, sevdiğini söylese, yine de inanmazdı.

'Sevildiğini bilmek, sevdiğinle olmak güzel şey' dedi arkadaşına. Kendisi de sevdiği tarafından böyle sevildiğini düşünmüş, sonra hayal kırıklığına uğramıştı. Bir yanı onu hiç affetmiyordu ama o bunu bilmiyordu. Her şeyi unuttuğunu, perde çektiğini sanıyordu. O sevmekten de anlamıyordu.
'Sen seviliyorsun sevdiğin tarafından' dedi arkadaşına. O ise yeşil gözlerine rağmen sevilmiyordu aşkla. Yeşil gözleri buğulandı, gecenin bir vaktinde yaş oldu aktı. Sevdiği bilmiyordu... O neyi biliyordu ki zaten? Hâlâ onu bekliyordu. Ondan bir işaret gelse, bilse sevdiğini, o da sevebilse...
Hayır, artık bir kez daha kanmayacaktı. Aşk defterini kapatmıştı. Sesini duysaydı, gözlerine baksaydı bir şey değişir miydi? Affeder miydi? Ya da sevdiği genç o yeşil gözlerini parıltıyla doldurur, aşkla sever miydi? Artık hayalini bile kurmayacaktı. Keşke dedi bir kez daha. 'Keşke anlasa şu hâlimi...'
Anlamayacaktı, biliyordu. O hiç şiir almamıştı sevdiğinden, o şekilde mutlu olmamıştı. Hep kendisi yazmıştı, onda da sevdiği kıymet bilir çıkmamıştı. Bir yanı söylüyordu, bir gün sevdiği genç onu fark edecek, ona gelecek, onu isteyecek, onu her ne olursa olsun sevecek, hatalarını affettirmenin yollarını arayacaktı. Ama bu sefer de kendisi istemeyecekti. Gelecek olan o günü sabırsızlıkla bekliyordu. Kaç sene geçerse geçsin, o ânı beklemeye hazırdı, razıydı. Bir yanı deli gibi intikam ateşiyle yanıyordu genç kızın. İstemeyecekti onu, 'Artık sevmiyorum' diyecekti, bunu diyebilecekti hem de gerçekten sevmiyor olarak...

Aşk zalimdi. Sevilen daha da zalim! Genç kızla oynamıştı, onu aptal yerine koymuştu. Sevgilisi varken ona da ilgili davranmış, ona da ümit vermişti. Genç kız bu acıyı ve bu olayı bir türlü unutamıyordu. Unutmayacaktı da. Söz vermişti kendisine, unutmayacaktı. Unutursa ona yeniden kapılacağı için korkuyordu.
'Keşke' dedi bir kez daha, resmine baktı uzun uzun. Resmiyle konuştu, 'Keşke sen de beni sevsen, keşke o günleri görsem, bunu itiraf etsen. İnan bana o zaman hiç insaflı olmayacağım.'
İntikam ateşiyle yanıyordu genç kız. Gururunu paramparça etmişti sevdiği genç. Ondan intikamların en büyüğünü almak için fırsat kolluyordu, 'Keşke' dedi, bir kez olsun, bu kez de sen düşsen ağıma. Aşkın ateşiyle cayır cayır yanmak neymiş, anlasan!
Aşk da hazmedememekti. Hazmetmeyecekti. Onun da canı yanmadan bu aşkın intikam ateşi sönmeyecekti...

05 Aralık 2012 4-5 dakika 77 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar