Aşk'ın Öyküsü

3.Şahsın Şiir'i ile başlamıştı hazin öyküsü. Ben Sana Mecburum'la filizlendi.Kimi Sevsem Sensin diyebilecek
kadar kök saldı yüreğine. Hayatının ilk baharıydı belkide. Doğa bakire bir kız gibi tüm güzelliğiyle
uzanmıştı boylu boyuna. Cennetin kapıları açılmıştı sanki ona. Mutluydu.

Aşk yoruldu yürümekten. Tanrının papatyalarla süslediği ince bir patikada durdular. Bir papatya kopardı
Aşk. Yapraklarını tek tek koparmaya başladı. Seviyor, sevmiyor, seviyor sevmiyor. Ağzından en son
sevmiyor çıktı. Başını öne eğdi usulca, üzüldü. Çocuk Aşk'a baktı. Derin bir sızı kapladı içini,
şaşırdı. Kelimeler tükendi bir anda. Aşk ayağa kalktı. Arkasını dönüp yürümeye başladı sessizce.
Çocuk konuşmak istedi kelimeler harflere dönüştü anlamsızlaştı. Çocuk ardından gitmek istedi.
Omuzlarına yüklendi ayrılık kalkamadı. Beynine yüzlerce soru doldu. Kendine sordu cevap bulamadı,ağladı.

Aşk'ı takip etmek istedi. Yapayalnız yürüdü günlerce. Yakınlardan bir su sesi geliyordu. Sesi takip etti.
Özlemle kavrulan bedeni serinliyordu o sese yaklaştıkça. Hızlandırdı adımlarını. Kayınların arasında
zamana inat olabildiğince hızlı akıyordu su. Güçlü sesiyle sitem ediyordu sanki. Dikkatlice baktı
çocuk suyun vura vura yıprattığı toprağa ağaçlara kayalara. Suyu kıskandı çocuk. O vazgeçmemişti
o herşeye inat olacağanca hızıyla vurmuştu karşısına çıkan engellere ve bulmuştu yolunu. Kıskandı çocuk.
SU gibi temiz olmak istedi. onun gibi içindeki ihanetleri yalanları kötü anıları atmak.
Bir damla göz yaşını bırakıp suya teşekkür etti.

Bilmediği bu yolda bu garip yolculukta yürüdükçe büyüyordu çocuk, farkındaydı.
Bulutlar doldurdu semayı. Mavi yerini griye bıraktı. İnce taneleriyle yağmur
ıslatmaya başladı bedenini. Kapadı gözlerini kollarını açtı. Kafasını kaldırdı semaya doğru.
Bedeni değil ruhunu ıslatıyordu sanki yağmur. Ufak bir tebessüm oluştu yüzünde. Islandıkça arınıyordu.
İnsanların egosu geldi aklına. Yağmur ıslattığında bedenlerini. Bulut olmak isterler. Sanki bilmezler
bulutları yağmurların var ettiğini.

Yürümeye devam etti çocuk. Her yer çamura bulanmıştı. Yapraklar veda etmişti analarına. Sarı bir
hüzün vardı. Ağaçlar çırılçıplak dans ediyordu rüzgarla. Rüzgarın sırtına binip uzaklaşıyordu ölü
yapraklar. Her son da gizli bir başlangıç vardı.

Tanrı canlı renkleri çekmişti doğanın üzerinden. Gri kahverengi ve mat bir sarı kalmıştı o bakire
kızdan geriye. Adımları ağırlaşıyordu çocuğun toprak balçıklaşmıştı. Güneş umudunu kesmişti
belkide gülümsemiyordu artık. Üstü çamur içinde yılgın bir şekilde oturuyordu. İşte oradaydı. Bulmuştu
onu. Kalbi yerinden çıkacaktı neredeyse nutku tutuldu. Yürümeyi bırakıp onu süzdü gözleriyle.
Elinde solmuş bir papatya vardı. Tırnaklarının arası pislik doluydu. Neredeyse griye dönmüştü teni.
Çamur doluydu yırtık pantalonu şaşırdı. Hayallerindeki Aşk bu değildi. Bunca yolu onun için
gelmiş olamazdı hayır. Böyle bitmemeliydi. Cesaretini toplayıp usulca yaklaştı ona. Çekingen
bir tavırla çenesine doğru uzattı elini. Yavaşça kaldırdı başını kendine doğru. KOrktu hemen çekti
elini geriye doğru üç beş adım attı. Gördüğü rüya mıydı? Kabus mu neyin etkisinde kalmıştı? Tekrar
yaklaştı ona yine çenesinden tutup başını kaldırdı. Kendini gördü yine çocuk. Yutkundu zorlukla
Sen Aşk olmalıydın o nerede? diye sordu. Öksürdü karşısındaki bir sigara yaktı.
'Ben senin yalnızlığınım evlat, Aşk olsam seni hiç terk eder miydim? Sen gün yirmi dört saat
bir ibadet misali düşünürken beni, Tanrı'dan cenneti ister gibi benden mutluluğu isterken
ben Aşk olsam sana cehennemi verir miydim?' dedi.
İkiside sustu...

12 Aralık 2010 3-4 dakika 15 öyküsü var.
Yorumlar