Baba İshak Böyle Boyurdu

?Köy, kentin üzerine yürüdü. Kölece çalışmanın perişan ettiği köylülerle, zulmedici feodaller arasındaki karşıtlıktan yükselen gerçek bir sınıf savaşımıydı. Eski düzen, köylüleri, barış zamanında feodal için çalışmaya, savaş zamanında ise onun uğrunda kan dökmeye zorluyordu?
Gordlevski






?Babai ayaklanmasının, Türkmenliğin artan öneminin ve Sultanlığın feodal çözülüşünün ifadesi olduğu söylenmelidir. İsyan aynı zamanda anti-feodal özellikler edindi ve böylece bir sınıf savaşı kimliğine büründü?
Ernst Werner









GİRİŞ
Anadolu Selçuklu devleti merkezi feodal bir yapıdaydı.Kırsal kesimde topraklar İKTA usulüyle beylerin emrine verilmişti."İkta" bir nevi Osmanlıdaki TIMAR sistemine benzemekteydi.İkta sahibi olan beyler, köylülerden ve hayvanlarını otlatmak için gelen göçer aşiretlerden ağır vergiler almaktaydılar.Bu vergilerin büyük bir kısmı özel günlerde padişaha armağan olarak sunulmaktaydı.Halk açlık ve çaresizlik içerisindeydi.Çünkü, genelde göçer Türkmen aşiretleri kışlak ve yaylak bulmakta güçlük çekmekteydi.Bir de yerleşik ve göçer çelişkisi gün geçtikçe daha da artmak taktaydı.Saray olup bitenleri görmemekteydi.Konumuz gereği inceleyeceğimiz olan 2. GYASETTİN KEYHÜSREV İÇKİ,AV VE KADIN DÜŞKÜNLÜĞÜ NEDENİYLE Rum elinde(Anadolu'da) olup bitenlere gözlerini kapamıştı.Halkın yaşantısında habersiz sarayda zevk ve sefa sürmekteydi.

2.GİYASDDİN KEYHÜSREV

Bazı Tarihçilere göre karısı Mah-Peri Hatun tarafından zehirlenerek öldürülen Alettin Keykubat'ın büyük oğlu2.Giyasddin Keyhüsrev'dir. Annesi MAH-PERİ HATUN Antalya Tekfuru Kirvard'dın kızıdır.Aladdin Keykubat Mahperi Hatunla evlenirken onun dinine karışmayacağını söylemiştir.Hıristiyan kökenli bu hatun daha sonra kendi rızalığı ile Müslüman olmuş ve sarayın sultanı olmuştur.Aladdin Keykubad'ın zehirlenmesinin altındaki espiri ise kendi oğlunun padişah olması ve sarayın denetiminin kendi tarafında sağlanmasıdır.

Sultan Aladdin Keykubad, 1237'de ölünce yerine sağlığında veliaht olarak seçtiği oğlu KILIÇ ARSLAN hükümdar olması beklenirken başta SADADDİN KÖPEK olmak üzere bir çok kumandanın desteği ile 2.Giyaseddin Keyhüsrev 1237 yılında tahta getirildi ve böylece Mahperi Hatun da muradına ermiş oldu. Padişah çevresindekilere cülus dağıtarak şenlilikler düzenledi.Daha sonra bir fermanla padişahlığını dünyaya ilan etti.
Sadeddin Köpek, çömez padişaha her istediğini yaptırdı.Sarayda kendisine muhalefetlik eden herkesi öldürttü.Sarayda tam hakimiyetlik kurarak sarayı ele geçirmeyi başardı.
Daha sonra 2. gıyaseddin Keyhüsrev'in zaaflarında yararlanarak padişah olmak istedi. Sadeddin Köpek, yine çok iyi biliyordu ki Selçuklu soyunda olmayan bir kimsenin padişah olması olanaksızdı.Onun için kendisinin Selçuklu soyunda olduğunu Aladdin Keykubat'ın gayri meşru çocuğu olduğunu yaymaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Daha sonra 2.Gıyasddin Keyhusrev'in emriyle Sadeddin Köpek öldürüldü.Sarayda bunlar olurken RUM ELİ(ANADDOLU) İÇİN İÇİN KAYNAMAKTAYDI.Yerli ile göçer,halk ile İkta beyleri arasındaki çelişki gittikçe daha da derinleşmekteydi.Anadolu pimi çekilmiş bir bombayı andırıyordu.Babailere bu ortamda sadece bombanın pimini çektiler. Hazır ola bomba böylece 1237 yılında patlatılmış oldu.
BABA İLYAS
Ayaklanmanın gerçek lideri BABA İLYAS'TIR. Bazen Baba İlyas ile Baba İshak karıştırılır.Baba İlyas Horasani Amasya'nın HARAŞNA (ÇAT KÖYÜ) ikamet eder.Moğol saldırısı sonucu Horasan'da Anadolu'ya gelen bütün Anadolu erenlerinin başıdır. Baba Resul adıyla tanınan ve kutsanan Baba İlyas Horasani'dir. Baba İlyas Anadolu'ya dağıttığı 60 halifesinin içinde baş olan BABA İSHAK Adıyaman ili Samsat İlçesi Kefersud köyünde dergahını kurmuş ve ikamet etmiştir.(Server-i leşkeran) unvanıyla anılmaktaBabaİshak'ın dışında Baba İlyas dergahına bağlı olan tanınmış Anadolu erenleri şunlardır:
Şeyh Edebalı, Emircem Baba, Ayna Dövle, Şeyh Osman, Hacı Mihman, Şeyh Edebalı Karaca Ahmed, Geyikli Baba ,Hacı Bektaşı Veli vb. Baba İlyas Horasani Kendine Merkezi devlet anlayışı ile barışık olmayan ,şehirdeki egemen güçlere,kırsalda feodal beylere Ortodoks Sünni İslam anlayışının karşısına farklı bir dini yorumla cevap vermiştir.Örneğin Baba İlyas tanrıyı dinin katı kuralları içerisinde açıklayamazsınız. Tanrı insanın sevgisiyle kavranılabileceğini ileri sürmüş.
Daha sonra bazı tarihçilere göre müritleri onun peygamber olduğuna inanmış ,"ona la ilahe illallah babai resullallah".
söylemlerinde Allahın Resulü sıfatı yakıştırdıkları da yazılmakta.Bu iddiaya bazı tarihçiler katılmamakta. İnsanlar arasında eşitliği ve mülkün ortaklığını savunmakta.Padişah 2.Giyaseddin Keyhüsrev'in dinden imandan çıktığını,İkta'ların yanında yer aldığını,içki,kadın ve av düşkünlüğü yüzünde halkı görmediğini ileri sürmüş ve kendisine bağlı Anadolu erenleri vasıtasıyla tüm Anadolu'ya yaymış. Tehlikeli bir gidiş olduğunu sezinleyen2.GİYASEDDİN KEYHÜSREV Erzurum'da Moğollar için sınırda bekletilen ordusunu Amasya'da Baba İlyas üzerine gönderir.Baba İlyas bunun üzerine kendisine bağlı 60 tekkede yardım ister.Baş Baba'ya ilk yardım eli Adıyaman-Samsat- Kefersud elinde dergah kuran Baba İshak ve müritlerinde gelir. Baba İshak Müritleri ile birlikte isyan ederek Baba Resulün yardımına hazır olduklarını ilan ederler.
BABA İSHAK VE AYAKLANMA

Baba İshak Adıyaman yöresinde yaşamış bir halk kahramanının adıdır.Baba İshak 1239 yılında Anadolu Selçuklu kralı GYASDDİN KEYHUSREV'e karşı baş kaldırmış kısa bir sürede Malatya,Sivas ,Tokat ,Amasya,Kayseri ve Kırşehir'in MALİ ovasına kadar ilerlemiş. Bu gelişmelerden korkan Selçuklu egemenleri başkent Konya'yı terk ederek Mısır'a kaçmalarına neden olmuş. Padişah ise Akşehir Gölü'nün kıyılarında sazlıklar arasında savaşın sonuna kadar saklanmak zorunda kalmıştır.
Baba İshak hakkında tarihçiler farklı görüşler ileri sürmekte ve bazen de kavram kargaşası yaratmaktalar. Bazen de karalayıcı inkarcı görüşler ileri sürülmekte.
Bütün tarihçilerin birleştiği ortak nokta Moğolların İran'ı istila etmesiyle beraber ,Anadolu yoğun Türkmen göçüne neden olmasıdır. Şam ve Halep
üzerinde Anadolu'ya akın eden Türkmenler yerleşik halk arasında pek kabul görmediler.Yerli halk,göçer Türkmen oymaklarında tedirgindi.Buyruk dinlemeyen göçer aşiretler , yerel egemenlerin kontrollerinin dışında kalmıştı.Göçer Türkmenler yerleşecek yurt bulamıyor ,gittikleri her yerde tepkiyle karşılaşıyor ve karşısında devlet güçlerini görmekteydiler.
Yöre karmaşık bir mozaiği andırmaktadır.Baba İshak çevresinde başlıca Türkmenler üzerinde etkin olmakla birlikte ,yerli halk Kürt ,Süryani,Asuri ve Ermenilerin de desteğini sağlamayı başarmıştır.
Baba İshak dergahını ,Adıyaman'ın ilçesi olan SUMEYSAT-SİMSAT (SAMSAT) yakınlarında KEFERSUD köyünde kurar.Düzgünlüğü,doğruluğu sayesinde yöre halkı etrafında toplanır.Dergaha her dinden,her mezhepten ve her ırktan insanlar toplanır.Baba'nın inancında insanlar arasında ayrım yapmaya yer yoktur.Ortak payda,adaletsizliğe,yoksulluğa karşı birlikteliktir.Babanın mürüdlerine BABAİLER denilir.
Tarihçiler bazen Baba İshak ile Baba İlyas'ı birbirine karıştırırlar, Baba İlyas Amasya'nın Çat köyünde (şimdiki adı İlyas) Amasya'da Turhal yolunun 10. km sindedir. Bu köyde, Baba İlyas'ın mezarı ve türbesi vardır. Baba İshak Baba İlyas dergahına bağlı, onun velisidir. Baba İlyas'ın torunu Elvan Çelebi dedelerini adını İlyas olduğunu söyler, torun Elvan Çelebiye göre Baba İlyas ile zamanın sultanının arasını Çat köyü kadısı Köre kadı açmıştır, Köre kadı sultana haber göndererek, Baba İlyas'ın amacının ayaklanma olduğunu sultana söyler ve inandırır. Sultan Çat köyüne asker gönderir. Askerin geleceğini haber alan Baba İlyas, Seksen müridi ile beraber Haraşna Kalesine sığınır. Sultana karşı müritleri ile beraber kahramanca direnir.
Baba İlyas velisi olan Baba İshak Adıyaman Samsat'ta ,Amasya'daki olup bitenleri duyar , müritleriyle beraber sultana karşı Samsat'ta ayaklanır , amacı Baba İlyas'ı ve temsil ettiği toplumu egemenlerden kurtarmaktır. Bunun için de Amasya'da kalede sıkışmış olduğu piri Baba İlyas'ı zalimlerden bir an önce kurtarmaktır.
Baba İshak Harzemlileri Selçuklulara karşı mücadeleye çağırır, Selçuklu sultanı Gıyasettin Keyhüsref'in sefahate düşkünlüğünden dolayı, eleştiriyor onun dinden imandan ayrıldığını özel zevklerin esiri olduğunu memleketi ; beylere İkta olarak böldüğünü halkın aç ve sefil olduğunu, insanların İkta'ların kölesi durumuna geldiğini söyler. İktalar bu arada yerli halkın dışında göçer aşiretlerde toprak bastı parası talep eder, göçerlerin göçecek yurtları bile kalmamıştır.
Baba İshak'ın emri ile Malatya ,Samsat ,Besni ve Adıyaman taraflarında yoğun şekilde bulunan Türkmenler ,sığır koyun ve diğer mallarını satıp at ve silah almışlardır. Cihat ilanı işareti Türkmen kabileleri ve obalar arasında yayılınca, silahını kapıp atına binenler köylerinde ayrılarak savaşa başlamışlardır. Kahta , Adıyaman , Malatya yörelerine işgal etmeye başladılar,
Malatya sübaşısı Muzaffereddin Ali Şır askerleriyle Babaı'leri durdurmaya onlarla savaşa girer. Meydana gelen şiddetli savaşlarda çok kayıp vererek yenilgiye uğrar. Onun sancağını ve davulunu ele geçirir. Alişir Süryanilerden ve Germiyanlılardan oluşturduğu ordu ile tekrar Babaileri durdurmaya kalkışmışsa da 2. defa yenilmiştir. Babailerin bu 2 zaferden sonra cesaretleri artmıştır. Sivas'a doğru yürümüşlerdir Sivas halkı ve askerleri Babailere karşı çıktılar ise de başarı gösteremeyerek teslim olmak zorunda kalmışlardır. Moralleri güçlenen Baba İshak komutasındaki Babailer , Baba İlyas'a kavuşmak için Tokat üzerinden Amasya'ya yönelmişlerdir. Yollarda rastladıkları kimseleri kendilerine katarak son sürat Amasya'ya ilerlemişlerdir.
Selçuklu sultanı Gıyasseddin Keyhüsrev Malatya Sivas mağlubiyetini öğrenince dehşete kapılarak, Akşehir gölünün kenarında saklanmıştır. Zenginler ise korkuya kapılarak Mısır'a kaçmışlardır. Bu arada Sultan Keyhüsrev Moğol saldırısına karşı Armağan Şahın komutasındaki Erzurumda beklettiği en önemli askeri birliğini Amasya'ya çekerek Baba İlyas'ın kalesini kuşatarak Baba İlyas'ı öldürerek cesedinin kaleye asılmasını başarmıştır. Amasya'ya giren Baba İshak komutasındaki Babailer Baba İlyas'ın kalede asılı cesedini görürler ama onun ölümüne inanmazlar, inançlarına göre Babailer ölümsüzdür. Bunların derisini ne kurşun deler,nede kılıç keser. Selçuklunun İslam orduları da böyle inanır ve Babailerle savaşmayı göze alamazlar.
Selçuklu orduları Babailerin karşısında darmadağınık olur. Ünlü kumandan Armağan Şah öldürülür. Baba İshak komutasındaki Babailer Baba İlyas'ın öldüğüne inanmazlar, Baba İlayas'ın gökyüzüne çıkarak meleklerle görüşmeye gittiğine inanırlar. Amasya'yı ele geçirdikten sonra Kayseri'ye doğru yönelirler ve Kayseri'ye gelirler.
?Sultan Müslüman orduların Babailerle inançları gereği savaşamayacağını anlayınca kiralık Frank ve Gürcülerden oluşturululan gayrimüslim bir orduyu Kırşehir'in Mali ovasında Babanın ordularının üzerine gönderir , Frank ordusu askerleri ilk Babai saldırısını püskürtünce, cesaretlenen islam askeride savaşa girer ve babailer kırıma uğrartır. Yaklaşık 4 veya 6 bin civarındaki Babai orduları Mali ovasında eş ve çocuklarıyla birlikte katledildiler. Süryani tarihçi Ebu'l Ferec olayı şöyle anlatır. Roma diyarından (Anadolu'dan) gelip toplanan 60 000 atlı , 6000 türkmenden kurulu bu küçük kuvvete hücum edemediler bunun üzerine sultanın hizmetinde bulunan 1000 frenk atlı, hiddetle alevlenerek dişlerini gıcırdattılar ve yüzlerinin üzerine haç işaretleri yaparak bu adamların üzerine hücum ettiler ve onları dağıttılar. Daha sonra araplardan da (islam askeri) bunlarla beraber hareket ederek türkmenleri çemberlediler ve hepsini kılıçtan geçirerek mahvettiler. Bunlardan erkek ,çocuk , hayvan velhasıl hiçbirşey kılıçtan kurtulamadı.? (Ebu'f Faraj tarihi II, Ömer Rıza Doğrul çev. S:540)
Kahta'nın Samsat kasabasının Kefersut köyü'nde başlayan Malatya ,Sivas ,Tokat, Amasya , Kayseri'yide içine alan Kırşehir'in Mali ovasında Frenk orduları tarafından çok kanlı bir biçimde Mali ovasında son bulan Babai ayaklanması Selçuklu ve Osmanlı tarihinin en büyük ayaklanması olarak tarihçiler tarafından belirtilir.
Bazı tarihçiler ,Baba İlyas'ın peygamberlik ideasında olduğunu ve müritlerinin kendisine ?Baba Resul? dediklerini Babailiğin başlı başına bir din olduğunu ileri sürerler.
Bazı tarihçiler ise Res'ul Ayn, Mardin-Bireycik' e bağlı bir köy ve Türkmenleri merkezi olarak anılır. Baba İlyas'ın içinde çıkmış olduğu boy olarak kabul edilir.Bundan dolayı Babai Resul denir.Arapça bir sözcüktür.Türkçesi ?Pınar başı? anlamındadır.(N.Göyünç 16.Yüzyılda Mardin sancağı s.6-45)
Türkmenler BABA İSHAK'ın veli oluşuna ,Arap bilginlerinden SIBT ve ZEHEBİ' ye göre ise mürütleri ona ?LA İLAHE İLLALLAH BABA VELİ ALLAH diyerek onu yüceldiklerini belirtirler.(M.Oğuz Malatya Tarihi s 98)
Mevlevi kaynaklarında Hacı Bektaşi Veli Baba Resulün has halifelerinden olduğunu ileri sürer. (Eflaki, ariflerin mankıbeleri, Tahsin yazıcı çev. I s:370) bazı tarihçiler hareketin Şamanist kökenini vurgularlar. Prof. Faruk Sümer Baba İshak'ı orta Asya'dan gelmiş, Şamanist inançları ağır basan Türkmen şeyhi sayar (Amasya tarihi II s:354-395)
Prof. Osman Turan, ? İslam muhitinde aşırı gitmiş eski bir Türk şamanı? der.(Prof. Osman Turhan Selçuklular zamanında Türkiye s:425)
Doğan Avcıoğlu Baba İshak hareketini dinsel yönü gibi toplumsal yönü de bilgi kıtlığından hayli karanlık kalır hareketin bölge Hıristiyanlarını bir ölçüde etkilediği kabul edilebilir fakat dayandığı asıl kitle Türkmenlerdir. Ebu'l Ferec , ?bir çok Türkmenler ona inandılar? der ve Kırşehir'de Selçuklu ordusuyla savaşanların Türkmenler olduğunu söyler. Öyle görünüyor ki Harizimşah ve Moğol karışıklıkları, pek çok Türkmen'in Azerbaycan ve Horasandan Anadolu'ya akmasına yol açar. O sıralarda Selçuklu Devleti güçlüdür. Türkmenlerin batı Anadolu'ya geçişine izin vermez. Türkmenler Selçukluların yeni fethettiği ve Harizimle savaşçıların alt üst ettiği Güney Doğu Anadolu Bölgesine yığılırlar. Burada otlak ve geçim sıkıntısı çektikleri düşünülebilir. Örneğin Maraş bölgesine gelen Türkmenler, alışık olmadıkları ormanlık ve dağlık bölgede yurt tutmak zorunda kalırlar. Bunların ormanda yaşayanlarına orman adamı anlamına (ağaç-eri) adı verilir. Tahtacılar onların ardıları sayılır. Asya bozkırlarındaki evrim, avcı-ormancıdan bozkır hayvancılığına geçiş yönündedir. Güneydoğu Anadolu'da geçim zorluğu ağaç-eri'leri tersine bir evrime yöneltir, Baba İshak ile bağlantılı gözüken Karaman Türkmenleri de Harizim ve Moğol baskısı ile Azerbeycandan göçerler bir süre Doğu Anadolu'da kalırlar ancak Keykubatın izni ile Karaman bölgesine Toroslara yerleşebilirler. Odunculuk, kömürcülük yapmak zorunda kalırlar görünüş odur ki geçim koşullarının ağırlığı ve Selçuklu Devletinin Türkmen'i disiplin ve baskı altına alma çabaları, Türkmen'i devlete karşı asi bir öğe yapar ve Baba İshak'ın Malatya bölgesinde başlattığı hareket, Sivas , Tokat, Amasya Türkmenleri arsında çabucak yayılır. Türkmen'i özümleyemeyişi, en güçlü göründüğü dönemde , Selçuklu Devletinin nasıl bir zayıflık içinde bulunduğunu kanıtlar. (Doğan Avcıoğlu, Türklerin tarihi V sayfa 1997-1998)

Baba İlyas velisi Baba İshak görüldüğü gibi her inançtan ve her ırktan bir mozaiği oluşturmakta Selçuklu zulmüne karşı dışlanmışları temsil etmekte feodal beylere (İKTA) karşı kırdan şehirlere doğru baş kaldıran düzensizliğin ve adaletsizliği yok etmeyi hedefleyen ,eşitlik temelinde bir düzeni dini motiflerle süsleyen ve ezilenlere inandıran bir hareketin Mali ovasında bitişinin destanıdır BABA İSHAK .




BABA İSHAK
"Hey oğul , gel gidelim seninle Ferhat iline
Sevginin dal dal sarktığı elma bahçelerine
Amasya'dır, bir kan gülü açar mağarasında
Horasanlı Baba İlyas yolcusu İshak'ım
Güneşteki kardeşliğin ekmekteki güneşin
Türkmen töresinde bir eski devrimcinin
Anadolu'nun gökyüzüne vuran öyküsüne
Bir yaprak açıp insanın gönül peteğinden
Derdi ki,İshak Baba Türkmen
"Bizler Oğuz oğluyuz, kutsaldır toprağımız



Gökyüzüdür bayrağımız, dolaşır şarabımız
Bir eşit salkımdan mayalaşıp elden ele
Yer yüzünde insan oğlundan yanayız
Karşıyız bey oğluna, sultan kuluna
Sevgiden, hoşgörüden, gülüşten
Dut yaprağını ipeğe çeviren işten yanayız"
Duyurdu saldı ki köylü Anadolu'ya
Ermiş savaşçı Baba İshak,
Bir bozuk düzendir Selçuk oğlu Konya
Acemdir saray direği, yabandır yıkılacak
Hırıldayan bir güzel düzendir akça kavak
Obaların direğini tutan halk ağacı'...
Bir kulaktır ses alır, saraydan dışarı
Köylü Anadolu'nun Türkmen oğullan
Vardılar Baba İshak'ın eteğine
Al yazma kadınlar, çocuklar söğüt dalı sapan
Dediler: Söyle Baba İshak, öğret, yol, iz aç bize
Karabulut bunalımı atalım üstümüzden.
Sevinç mayası kat kara somun ekmeğimize
Geldik işte, Canik dağlarından oba,oba
Çorum'dan, Sivas'tan ve uzak Maraş'tan
Gecelerimizi yıldız kağnılarıyla çekerek
Baba İshak eyitti mağarasından, seslendi:
"Kardaş, Türkmen oğulları, yer yüzü evinizdir
Toprağıyla yaşadığımız, ekmeği ile döşediğimiz
Ve bir gül dalı altında birleştiğimiz
Bir eşit dönüşümdür ölüm1..
Üç yağıdır savaşacağınız; "Baskı-ezinç-yağma
Üç dostunuz var: "Yaşamak gönlünüzce..."
Beyliğiniz söylenir dilinizce
Buğday, su ve güneş yetmeli evinizce..."
Baba İshak, tan yeri ağaranda, çoban yıldızı yol verende
Düştü Türkmen oğullarının önüne.
Bir kol Sivas yollarındaydı.
Parayla tutulmuş Frenk askerleriyle
Köylü buğdayı altına çeviren çarşı beyleri
Sürüklenip gittiler değirmeni döndüren suyla.
Ne ki hey oğul, öykümüzün sonu acı,
Varlıklı sultanların utkusu kıyıcıdır.
Devrildi bozkır güneşi karanlığın ardına
Kırşehir kilimi yandı Malya ovasında.
Yalnızdı Tokat Türkmenleri ve Adıyaman çobanlan
Bir umut eğiliyorlardı, belki Amasya ovası
Doğurgan gücüyle buğdayın anası
Yedi kılıçlı Yörük kadını, güneş arka çıkardı halka
Bir güzel düş adına çarpışan Baba İshak'a
Gün döndü, gün devrildi bir kan düğünü
Gelin bacılar ve Türkmen savaşçıları bir gerdekte
Amasya'da ay doğarken devirdi geceye
Yetiş ey Baba İshak *? dediyse de köylü Anadolu
Yetişemedi...
Şundan ki, Amasya'da ay doğarken
Bir düş salkımıydı kalenin burçlarında
Aşık Hüdai







BABAM İSHAK
Mezopotamya'dan vücut ettik.
toprağın, bereketinden fışkırdık.
buğdaylara başak ,
yavukluya eş olduk

elma olduk asıldık,
şarap olduk ezildik,
koçan olduk dizildik,
bu topraktan halk olduk.
boylandık,
filizlendik,
hamı olgun eyledik.

anamız kibela'ydı,
göğüslerinden süt emdik.
oğul attık petek olduk.
bal verdik insanlığın soyuna.

anaç arı baba ilyas'tı.
biz de babanın neferleriydik,
yani asker arılardık.
Çiçeği beraber bala çevirdik.


adıyaman'dan halk olduk.
sumeysat'a diyar dedik,
kefersud'da oba olduk,
fırat'ta dergah kurduk,
babamız ishak'a pir dedik.


cem olduk,
divana durduk.
turnalarla semah döndük.
güvercinleri safa kattık.
baba'nın dergahında yek olduk.

bir elin parmakları gibiydik.
kimimiz bozkırlı şaman,
kimimiz mezopotamyalı zerdüşt,
kimimiz harranlı süryani,
kimimiz gazzeli ibrani,
kimimiz hırıstiyan,
kimimiz müslümandık.

biz bir kimlik edindik,
insan olmakla yetindik.

insanı kovanımıza aldık.
başka sual eylemedik.
biz sefaletin bayrağı olduk.
kovanımızda emekçi arılardık.

nakış nakış aşkı ördük.
salkım salkım bal yaptık.
peteklere sığmaz olduk.
gayri oğul zamana erdik













2.bölüm






miladi bin iki yüz otuz dokuz sularıydı,
kovandan oğul oğul çıktık.
güneşi ensesinde yakaladık.
fırat'ın sularına daldık.
fırat'la beraber kükredik.
susuz toprağın umudu olduk
aktık mezopotamya'dan yukarı.

kızılırmak kıyısında kızıl güller topladık.
hep beraber yeryüzüne serpildik.
su kadar aziz ,
mezopotamya kadar bereketli,
gün gibi sıcaktık.


sultan keykubat ölmüştü.
toprak bize küsmüş,
güneş puslanmış,
ay doğmaz olmuş,
yıldızlar bize küsmüş,
olup biteni,
pirimiz rüyasında görmüştü.

sultan keykubat'tan hareminde,
binlerce hatun vardı.
yalınız biri vardı ki,
adı mahperi hatun'du.
antalya tekfuru kirvard'ın kızıydı.

tilki kadar kurnaz
şahin kadar atak,
ay kadar da güzeldi










oğul keyhüsrev sultan olsun diye,
baba keykubatın vasiyatı ölsün diye,
kılıçaslan avucunu yalasın diye,
tekfur kızı ,selçuk eline hükmetsin diye,
kırda egemenler ikta alsın diye,
padişaha bolca hediye sunsun diye,
baharda gül solsun diye,
kuşlar yayladan göçsün diye,
kara yılan gibi soktu kocası keykubat'ı.


keykubat ,
bir yılan gibi,
kıvrıla kıvrıla öldü.

saraydan su üzerine fermanlar yazıldı.
fermanda göçere mezar kazıldı.
üzerimize köpekler salındı,
taşlar bağlandı.



fırat yılan gibi yatağından kıvrıldı.
dicle kendini yerden yere vurdu.
biz ise güvercinlerle semaya durduk.


gayri düzen bozulmuştu.
eşkıyalar kadı ,
softalar soğan gibi soymuştu.
beyler inek gibi sağmıştı.
veba-sıtma-tifo,
ince maraz,
kaderimiz olmuştu.

gökte yağmur tükenmiş,
toprağın bereketi kaybolmuştu.
gayri yaşam ,
kılıç sırtında,
sırat köprüsüne dönmüştü.

aniden azgınlaştı Fırat.
selama durdu simsat.
birden nurlandı kefersud.
nurlar içinde baba ishak,
doğdu karanlığın ortasına.

karanlıkta sema döndü.
hep döndü.
ışık oldu.
ışık ,ölümsüzleştirdi tin'ini.
ölümsüzleşti babamız ishak.

biz de döndük beraber.
biz de ışık olduk beraber.
biz de ölümsüzleştik .
biz ,babanın vücudunda yek olduk.

insani kamili kılıç kesmezdi.
canlardan kan akmazdı.
güneşe ölüm gelmezdi.
ishak babamız böyle buyurmuştu.

Babadan, mey aldık demlendik.
başak gibi çoğaldık.
güneş gibi yurda dağıldık.
babanın, sıcak bakışlarıyla ısındık.

ışığı, yorgan yaptık.
yorganı ,anadolu'ya serdik
anadolu ısındı.
biz de beraber ısındık.

bozuk düzen bitsin diye,
zulüm anadolu'dan gitsin diye
mezopotamya'dan ağıt kalksın diye,
eşkiyalık töremizden bitsin diye,
dertlere mezar kazılsın diye,
sultan keyhüsrev, insan olsun diye,
düştük, yollara yollara..

altı bin kılıç kuşandık.
simsat'da güneşi selamladık
kılıçlarımızı ,kahta'da biledik.
hep beraber ,güneşe döndük.
avuç avuç güneş yudumladık.
tane tane yıldız topladık.
karanlıklar arasına serpiştirdik.
Yüreğimiz, hep aydınlık olsun diye.

buğdayların firik zamanıydı.
sarayın keyfine diyecek yoktu.
gayri yaşam,yıldızların ötesinde,

ölüm kokusu bir boğum ötemizdeydi
gayri kaybedecek tek kılıcımız kalmıştı

toprak egemenlerindi.
bize ise vergi düştü.
her yaylakta ,
her kışlakta,
tağlara taşlara,
haraç ödedik.
haracın adını ,ikna koyduk.


konya saraylarında kuş sütü pişerdi.
içinde cariyeler fingirdeşirdi .
eden bizdik, yiyen onlardı.
emek bizimdi ,çalan onlardı.
namus bizim, metres onlarındı.
gayri fırat bile bize sitemkardı.

emeği paylaşak dedik,
tokatı enseden yedik.
artık hesaplaşma zamana ermişti.

hüü dedik divana durduk.
düşmanı meydana aldık.











3. bölüm










sarayda at izi, köpek sözü.
kim kimin oğlu,
kim kimin kızı,
tarafı değiliz biz,
ne keyhüsrevliyiz,
ne köpekliyiz,
ne atabeyiyiz,
ne de emiriz.
biz baba ilyas dergahında,
baba ishak neferleriyiz.
güneşin oğlu,
ay'ın kızı ,anadoluyuz.


ferhat oğlan,
şirin kız,
ne haldedir amasya?
haraşna köyünde ,
pirler piri baba İlyas,
dardadır.




toroslarda soğuk sular içtik.
meşe gölgesinde serinledik.
beydağ'ından kenger topladık.
dağda yürüdük ,düze indik.
asi pınar'ın ,soğuk sularıyla demlendik.
aspuzu'da , düşmanı göğüsledik.


öfkemiz kınımıza sığmıyordu.
güneş, kılıcımızda kaçıyordu.
şeker pare bize gülümsüyordu.
biz
ise
yaşama bileniyorduk.

cengaverdi ordumuz.
mişar'da hesaplaştı pirimiz.
kılıç geçirmezdi derimiz.
afsunluydu bizim neferimiz.
gayri ölüm vız gele tırıs gide.

ölümsüzlüğümüze düşman inandı.
malatya beyi,
germiyan oğlu ali şir,
cengaverliğimizi hafife aldı.
kiralık ordular, tespih taneleri gibi dağıldı.
tez elden konya'ya haber saldı.
keyüsrev konya'yı terk eyledi.
akşehir gölü'ne mekanı kurdu.
sazlıklardan zula oldu.
gayri keyhüsrev can derdine düştü.


ağalar beyler konya'dan mısır'a kaçtılar
malatyalılar direnmediler , birlik oldular.
soframıza oğul oğul bal sundular.
adaleti tez elden getirin dediler.

kovanımıza malatyalılar da katıldılar.
bey dağı'nda kar topu yaptılar.
dağdan ovaya yuvarladılar.
koca kar dağı eylediler.
haydi aslanlar sivas dediler.
yama dağlarını işaret eylediler.


toplandık pirimizin kovanında..
hey hey dedik divanına durduk.
güneşe selam verdik.
pirimizden, destur aldık.
kılıçlarımızı göğe diktik.
kuşluk vaktiydi sivas'a yöneldik.

sivas'a karınca gibi dağıldık.
hak'kın adaletini teraziyle dağıttık.
münküre sivas'ı zindan eyledik
kovanımıza sivas'ı da kattık.

çamlı belden , bel aldık.
kızılırmak'a , kardeş dedik.
kızıldağ'dan , kızıl güller aldık.
acıktık madımak topladık.
dağları yüreğimize aldık.
kocaman bir kovan olduk.
dağdan , ovadan çiçek kokladık.
çamlı belden , çam sakızı topladık.
tokat eline güneşten önce vardık.

kılıçlarımızı karanlıklarla sildik.
kılıçlarımızı kınına soktuk.
yeşilırmak kıyısında kır çiçeği olduk
bozkır çiçeklriyle kaynaştık.
hak'kın divanına durduk.
tokat'ı da safa kattık

saflarımızı sıklaştırdık.
tebayı insan eyledik.
geceyi gündüz eyledik.
taşları yastık eyledik.
kılıçlarımızı yar eyledik.
yeşil ırmağı mürit eyledik.
dem olduk,
cem olduk, amasya'ya yöneldik.
horasanda gelmişti,
pirlerin piri baba ilyas'tı.
amasya elinde,
haraşna köyünde,
güneşi hapsetmişti.
gecenin zifir karanlığında,
gök yüzüne güneşi serpmişti.
anadolu aydınlansın diye.

horasanlı baba İlyas,
babam ishak'a haber saldı.
mübareizüddin armağan şah,
erzurum'dan amasya'ya gelmiş.
pirler piri ilyas'ta kelle istemiş.
güneşi hapsedip,
karanlığı, dışarı salmış.
pir ilyas'ın imdadı,
kefersud'da duyulmuş.
pirler piri baba ilyas ,
bu gece darda kalmış.
kuşlar ile haber salmış .
babamız ishak haber almış.

on koldan amasya'ya girdik.
mecnunun tünelinde leylayı gördük.
kalenin kapısını demirden ördük.
kalenin tepesinde düşmanı gördük.
bir uşak ki karşı karşıya geldik.
adı armağan şah'mış sonra öğrendik.

babadan destur aldık.
kılıcı kınından çıkardık.
armağan şah'la cenk olduk.

kılıç sesleri beyşehir gölünde duyuldu.
keyhüsrev gölün sazlığında kayboldu
at kişnemesi arşı alada duyuldu.
amasya'dan can pazarı kuruldu.

pirler piri baba ilyas yanı başımızda vuruldu.
bedeni kale direğine asıldı.
baba ölmez,
baba ölmez,
baba ölmez,
baba ölmüş , kim inanır?

oğul olduk peteğimizde,
sual eyledik yüreğimizde,
def çaldık,
yek olduk,
dışarıya çıktık,
ağzımızı göğe çevirdik.
baba ölmez,
baba ölmez,
baba ölümsüzdür ,yürüdük.


kalede astılar gölgesini.
baba ilyas öldü, kim inandı.
armağan şah mı?
anlının ortasından vuruldu.
kafa bedenden ayrıldı.
sadık bir kapı kuluydu.

baba vurulmuş,
kale direğine asılmış,
kim inandı.
gölgesi bana el salladı.
eşitlik naraları atıldı.
amasya'nın elmaları,
sarraf terazilerinde tartıldı.


toplandık harman olduk.
ezildik pestil olduk.
sıkıldık şurup olduk.
dem olduk ,sofraya deldik.
içenlere şifa olduk.
biz,babaya böyle nefer olduk.


harmanda buğday taneleriydik.
kovanda,bal arılarıydık
karanlıkta ateş böcekleriydik.
terazide,denklik diliydik.
zemheride, ağustos böceğiydik.
münkürü ıslaha geldik.

amasya'dan kayseri'ye yol gider.
kiralık frenk katiller bizi bekler.
keyhüsrev frenklere yeğendir.
frenk babanın neferi de ölür der,
oysa güneş batar,güneş sönmez.

amasya'dan kayser'iye cılka yollardan vardık.
güneşi kaybettik,dumana kaldık.
erciyes devrildi, altından mı kaldık.
güneşi kaybettik,bir daha görmedik.
kara haber simsat'a tez elden gide.


korkak keyhüsrev üzerimize grek'i saldı.
gürcüyü de yedeğine verdi.
satılmışın ordusu can almaya geldi.
bir kara buluttur üzerimize çöktü de gitti.


Altı bin neferdik, ölümsüzlüğe inandık.
hep bir ağızdan gök yüzüne yöneldik.
ölüm adın hain olsun.
ölüm adın kalleş olsun.
ölüm adın korkak olsun.
ölüm adın alçak olsun.

ölmedik biz,
güneşe battık.
bazen bedreddin,
bazen torlak kemal,
bazen de börüklüce mustafa olduk.
hep diri kaldık.
hep iri kaldık.
hep güneşe battık.


kan göllerde yüzdük.
limanına demir attık.
kılıçlarımızı erciyes'e diktik.
güneşten sonra biz de battık.

beraber tarlamızı ekecektik,
beraber ekinimizi biçecektik,
beraber paylaşacaktık,
hakkın adaletini sarraf terazide dağıtacaktık.



açlara aş,
yavukluya eş,
halka yoldaş olacaktık.
olmadı.

işte biz
güneşe battık.
ölümsüzlüğe aktık.
bugüne geldik.

Bugün,
kızıl dere'nin şafağında,
kaypak bir kaya'nın akışında,
dalgalı deniz'in her kükreyişinde,
biz varız.


bugün de, yarın da,güneşin her doğuşunda,
ayın batışında,
her zaman,
her yerde biz olacağız.

ağustos 1999

28 Şubat 2009 27-28 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar