Babayla Bir Ömür Yaşamak

Eski Türk filmi gibi,doktorun odasına elimde MR.la giriyorum."Tümör var" diyor "beyninde,hemen alınması lazım ama imkanınız varsa batıda bir hastaneye götürün".Sevinsem mi bilemiyorum.Son zamanlarda söylediklerinin,yaptıklarının isteyerek ve bilinçli olmadığını anlamak rahatlatıyor beni.Çünkü yutulmaz sözler duydum ondan.O artık bana emanet.Emanete hıyanet olmazmış.Gözüm gibi baktım.Hep evden gitse dediğimiz insan evimizde vazgeçilmez oldu."Canım bebeğim,kuşum" diyorum ve çocuklar sanki eve kardeş gelmiş gibi seviyorlar.Beyninde içine doğru büyüyen çok ender görülen bir tümör onu çocuk gibi yaptı.Açlığını tokluğunu bilmiyor.Neyi ne kadar verirseniz o kadar yiyor."Aç mısın" deyince "açım","tok musun" deyince "tokum" diyor.Yemek yerken dudakların kapatılmazsa yiyeceklerin dışarı döküldüğünü ve bunu beynin düzenlediğini öğrendim.Altını temizleyip karnını doyurduğumda,ilaçlarını zamanında verdiğimde duyduğum huzurun tarifi yok."Hadi gel gezelim" diyorum."Olur" diyor.Camın önüne kadar gidiyoruz.Yoldan geçenlere sesleniyor ilk kez görmüş gibi.Hiç kimse o güçlü kuvvetli adamın böyle çocuk gibi oluşunu anlayamıyor.Annesi bile" iyileşti mi kendisi yürüyebiliyor mu "diye soruyor.Hayır yapamıyor tabii ki.Beyin ameliyatı olanlarda nöbetler görülürmüş.Bunu kasılmaya başladığında ölüyor diye çığlıklar atarken öğreniyorum.Doktorlar akrabamız gibi artık,sık sık görüşüyoruz.Diş etleri kabarıyor,ayrılıyor dişlerinden.Kulak pamuğuna diş macunu sürerek temizliyorum dişlerini.Hemşire anket dolduruyor yemekten sonra ağzını kendi temizleyebiliyor mu diye soruyor.Kardeşi ilk defa abimin dişlerini bu kadar temiz gördüm diyor.Saçları ellerime geliyor tutam tutam.Kendimi tutamayıp ağlıyorum.Sonra morali bozulmasın diye saçlarını kestiriyorum.Yeniden uzamasını sevinçle takip ediyoruz ailece.Hemşireler "tanıdım sizi hep eşinize bebeğim diyordunuz" diye hatırlıyorlar.Hasta yakınları tebrik ediyorlar.Bu kadar yakından ilgilendiğim için hastamla.Çevremde olup bitenleri kavrayamıyorum.Çalıştığım yerdeki arkadaşım" yürüdüğün yerde ayak seslerini duymalısın,öyle güçlü yürümelisin" diyor.Ayak seslerimi dinliyorum güçlü olduğumu anlamak için.Ve ben hiç bir şeyi başkaları bir yorum yapsın diye yapmıyorum.Onunla saklambaç oynuyoruz evin içinde,ilk defa baba görüyorlar birlikte vakit geçirebildikleri.
Bazen doktor azarlıyor;bir gecede iki nöbet geçirince elim ayağıma dolanıyor, korkuyorum "ben ne yapayım " diyor.
" Ben hep pijama mı giyeceğim" diye soruyor,altını üstüne getiriyorum evin, ona zayıfladığım zaman giyerim diye aldığı tütün kumaştan pantolonunu bulup giydiriyorum.Çocuk gibi seviniyor elleri cebinde dolaşıyor evin içinde.Onu tedaviye uçakla götürmek istiyorum.Diğer kardeşi "ben neyle geleceğim" diye bağırıyor bana "trenle gideriz" diyor.Sallanarak beyin ameliyatı geçirmiş, bakımı vakit alan hastayla.Ona karşı çıkıyorum."Nasıl" diye soranlara "iyi" diyorum.Nefes almanın,hala gözleri açık olmanın iyilik olduğunu hastamla öğreniyorum.Resim çektirmekten o zaman soğuyorum.Yaşanan anların beyne kazınmasının daha önemli olduğunu keşfediyorum.Birini yitirdikten sonra ağlamanın yapamadıklarına duyduğu pişmanlık olduğunu düşünüyorum.Yaşadığım anın önemini kavrıyorum.Bir daha konuşamayabilme,görememe ihtimali beni daha dikkatli yapıyor.Altını zamanında değişseydim ıslak kalmasaydı,açan gülleri uçan kuşları gösterseydim,dondurma yeseydik yolda yürüken diye sonra pişmanlık duymak istemiyorum.Türkeş'in mezarına götürüyorum, onun cenaze törenine gittiği için.Ağlayarak dua ediyor.Doğum tarihi var ölüm tarihi yok mezar taşında.Soruyorum "ne anlama geliyor" diye cevap vermesini beklemeden.Beni şaşırtıyor "hala içimizde yaşıyor demek" cevabıyla.Kuşlar gibi uçuyorum.Yakın geçmişi unutmuş,bana ablasının, çocuklara kardeşlerinin adıyla sesleniyor.Kırılıyorum bazen yer etmemişiz aklında diye.Çabuk geçiyor üzüntüm,soru sorup cevap alacak kimse yok karşımda.Bütün bu karışıklıkları yaşarken bir hikaye anlatıyor bana çekmecesinde bulduğum resimle ilgili,evlenecektim diyor.Malkara'da bir resim öğretmeniymiş.Aynı hikayeyi aynı kelimelerle sana daha önce de anlattım ya diye tekrarlıyor.Sağlığında neler yaşadığını.neler karıştırdığını bilemiyorum.İçim burkuluyor.Ben ona karşı hiç bir görevimi aksatmadım çünkü.Kendimi çaresiz hissediyorum.Mutfağa kapanıyorum bir süre ama yine onun için yemek yapıyorum.
Yürümesi zorlaşıyor yavaş yavaş.Gidip gelmek daha kolay olsun diye tayinimi istiyorum.Taşınmanın zorluğunu tek başıma yaşıyorum.Bu hastaya bakmak çok zor nasıl başarıyorsunuz diyor doktor.Sadece ağlıyorum.
Kayısı kiraz şeftali ağaçları çiçek açıyor.Bahçedeki üzüm bağlarını sulayan kanalda ördekler yüzüyor,su şırıltısını dinliyorum,dinleniyorum.Yatak yaraları açılabilir diyorlar,sürekli çeviriyorum,pudrayla ovuyorum her yerini.Önce renk koyulaşıyor,toplanıp bir yerde nihayet yara açılıyor.Kuru tut diyorlar,bezleniyor.Ve inlemeler başlıyor,eli morarıyor.Üzerine yattığı için oluyor sanıyorum,hareket ettiriyorum,geçiyor.Ölümü tanımıyorum.Binde birlik bir ihtimalin bizim olduğunu düşünüyorum.Eltimle konuşuyorum,er zaman yaptığım gibi. İki nefes arasındaki süre uzuyor.Ayakları buz gibi ısıtmaya çalışıyorum.Kızım nefes almıyor anne diyor.Bakıyorum dinliyorum,son bir nefes daha ve başka duymuyorum.Gözlerini kapatıyorum,ölüden o kadar korkan ben.Elimden uçup gidiyor.Biraz önceyi düşünüyorum,bir hafta önceyi düşünüyorum.Hareketsiz oturuyorum ayak ucunda.Dünyayı,yaşamı,çocukları omuzlarıma bırakıp gidiyor.Aylarca yemek yapmıyorum.Yapayalnızım.Artık sabah 6 da uyanmıyorum iğne yapmak için ama şimdi de uyuyamıyorum.Yatakta yatmayı unutmuşum,ayaklarına sarılarak uykuyla uyanıklık arasında kıvrıldığım için çekyata,yatakta her yanım ağrıyor,yatamıyorum.
Aylarca sonra oğlum "anne bu gün yemek yiyelim mi ailece "diyor.Kalkıp yemek yapıyorum.
Başın sağ olsun demenin lüzumsuzluğunu,acının geçmediğini onunla yaşamayı öğrenmenin gerekliliğini öğreniyorum.Yaşananların bir sınav olduğunu ve o sınavdan geçmek zorunda olduğumuzu biliyorum.

05 Mart 2009 5-6 dakika 1 öyküsü var.
Yorumlar (12)
  • 15 yıl önce

    hayatını anı anına seninle paylaşan biri olarak bende "git me ne olur"öyküsünü sana itafen yazdım...

    yüreğime kazınan karelerden bir demet sundun katran karası güllerden...

    acı paylaşıldıkca azalırmış derler bilmem azaltabildim mi paylaştıkça ekmek buharı gibi hasretini...

    yüreğim söküldü desem abartmış olmam inan... ilk kez eve girdiğinizde benim hemen yatağını toplama ve senin telaşla sırtına yapıştırılan ve vefatından sonra çıkarılan tüylerinin olduğu ağrı bandına sevincini ve gözyaşını hiç unutmadım.. yaşadıkcada unutmam yüreğin dert görmesin tek dileğim mutlu ol hep sonrasında

  • 15 yıl önce

    hep ama hep.Kıyamadığımsın...

    Dile can katarım her zaman canına ve körpeciklerine...

    yüreği zenginim sen görevini layıkı ile yaptın artık tasalanma emi.. SENİ ÇOK AMA ÇOK SEVİYOR AİLEN SEVGİM VE SAYGIM SANA HER ZAMAN...

  • 15 yıl önce

    Evet eve nasıl gireceğimizi bilemezken senin yanımızda oluşunun değeri anlatılamaz.Seni çok seviyoruz.Her kötü anımda yanımdaydın.Teşekkür borçluyum.Bu da o zamana ait bir son noktaydı benim için,kendi içinde kalması gereken.

  • 15 yıl önce

    hüzündü gerisi ve ilerisi inşallah çok güzel olacak...

    yüreğim yüreğinin izinde ...

  • 15 yıl önce

    YAŞAM ZATEN BAŞLI BAŞINA BİR SINAV DEĞİLMİKİ SEVDİM BU ÖYKÜYÜ DURU AKICI BİR DİLLE KALEME ALINMIŞ KUTLARIM NURAN HANIM Sayfamdaki öykülere uğrarsan,tat alacağın yaşanılmış olayları bulacaksın BEKLİYORUM