Bakış Açısı

--Can Dosta--
Onu tanıdığımda kafası gerçekten karmakarışıktı. Bir üst kata yeni taşınmış olan komşumuz, ikinci gün akşamı kapımı çalmıştı ve kararsızlık çektiği bir konuda görüşümü soruyordu. Yaklaşık kırk yaşlarındaydı ve lise son sınıfta okuyan kızıyla birlikte yaşıyordu. Aslında bu yeni komşular hakkında, daha onlar evlerine taşınmadan, bir hafta önce, temizlikçim Hatice Hanım birçok şey anlatmıştı, üstelik ben tek bir kelime bile sormadan. Kadının sekreter olarak bir fabrikada çalıştığını; yıllar önce kocasının Almanya'ya turist olarak gittiğini ve oturma izni almak için boşandıklarını; boşandıktan sonra adamın kadını bir daha aramadığını ve bir başkasıyla evlendiğini; küçük çocuğuyla yapayalnız kalan kadının tam bir ayakta durma savaşı verdiğini ve belirli bir oranda da başarılı olduğunu ve diğerlerini anlattı.

Kadın, bir solukta anlattıkları karşısında hemen bir yanıt arıyordu. Benim yurtdışında uzun süre kalışıma (muhtemelen Hatice Hanım söylemiş olmalı) ve oraların yasalarını bildiğime güvenerek anlatıyordu. Sorunun temelinde yine vefasız kocası vardı. Kızını Almanya'ya çağırıyordu, orada okutacaktı. Ancak bu işlemlere başlatabilmesi için kızının velayetini istiyordu. Yurtdışında eğitim ve gelecek kurma olanaklarının ülkemizden daha iyi olduğunu dilim döndüğünce anlattım. Çocukların Avrupa'da en korunan kesim olduğunu; üstelik bir baba olarak hatasını anlamış olabileceğini, bunun ötesinde çocuğun geleceğini de düşünmek gerektiğini söyledim. Kısa sürede ikna oldu. Ayakta durabilmeyi başarabilmiş, kızını yaşamının umudu olarak yetiştirmiş, her türlü acıya onunla dayanabilmişti. Şimdi ayrılmaları gerekiyordu. Ancak, nasıl dayanabilirdi, nasıl dayanmalıydı...

Kızı dışında tek kaybı, kızı ve kendisi için ödenen nafakaydı. Asla bütün bu mizansenin nafakaların durması için bir tezgâh olabileceğini hiç düşünememiştim. Zaten en büyük varlığını kaybetme kaygısına düşmüş annenin de hiç mi hiç aklına gelmemişti. Kız ise ergenlik, genç kızlık sorunları içerisindeyken açılıveren ışıltılı yolda koşuşturma sevincini yaşıyordu. Tatlı Almanya rüyalarıyla derslerini asmış, yılsonunda gireceği üniversite sınavı için yazıldığı kurslara bile düzenli gitmemeye başlamıştı. Nasıl olsa önünde pırıltılı günler vardı.

Büyülü tez bozuldu; rüya, erken bitti. Velayeti alan baba, nafakaları ödememe hakkını kazandı ve söz verdiği istek mektubu ile Almanya uçak biletini hiç göndermedi. Kadın bir kez daha ters yüz edilmeyi kalbine sessizce gömerken, kız bir sarsıntı geçirdi. Üniversite sınavından oldukça kötü gelen sonuç, bu yıkımın arasında kaynadı gitti.

Ne var ki ana kız sonbahar rüzgârlarında savrulmadılar ve kendilerini çabucak toparladılar. Kız, kurstan eve, büyük bir tempo içinde sınava hazırlanmaya başladı. Eski neşesine kavuştu. Zaman zaman asansörde karşılaştığımızda iri kara gözleriyle gülümser; elimi saygıyla öper, elimde kitap vb. varsa taşımak için ısrar ederdi.

Yılbaşının ertesi günüydü. Öğleye doğru markete gitmek üzere dışarı çıkmıştım. Dönüşte anne ve kızı ile kapıda karşılaştık. Kızın beresiyle yüzünü ve kızarmış şişkin gözlerini örtmeye çalıştığını fark ettim. 'Hayırdır?' diye anneye baktığımda kadının parmağını dudaklarına götürüp susmamı rica ettiğini gördüm. Yavaşça, 'Sonra anlatırım.'dediğini duydum.

Akşam kapım çalındı, komşu kadındı. İzin verirseniz, son bir gelişmeyi paylaşmak ve görüşünüzü almak istiyorum, dedi. Tabiî ki, dedim ve içeri buyur ettim. Yavaş yavaş anlatmaya başladı: 'Dün babasından bir mektup aldık. Mektup Almanca olduğu için tercüme bürosuna götürdük. Kısaca anlatmak gerekirse, babası kızına reddi miras davası açmış ve davayı kazanmış. Bugün bir avukata gittik ve yapılacak bir şey olmadığını öğrendik. Aslında dün mektup geldiğinde kızım müthiş sevinmişti. Mektup Almanya'dan yani babasından geliyor, kızının yeni yılını kutluyor olmalıydı. Kızım mektubu uzun süre açmadı, öptü kokladı. 'Babam benim, hatırlamış kızını' dedi durdu. Sonra mektubu açtı, Almanca birçok yazı çıkınca biraz karamsarlık oluştu ikimizde de. Hemen tercüme ettirdik, yazılanlar kızım için tam bir yıkım oldu. İşte bugün, bir şeyler yapabilir miyiz arayışına girdik. Aslında kızımın da, benim de istediğim nafaka, miras filan değil. Resmî de olsa bir babalık şemsiyesinin olmasıydı. Görmese de, duymasa da onun varlığı kızım için çok anlamlıydı. Ondan güç alıyordu. Şimdi o direği de yıkıldı. Sizce yapmamız gereken bir şey var mı?' dedi.
'Ne yazık ki yok. Zaten sevginin bittiği bir seviyede yasalar da hiçbir işe yaramaz.' diyebildim. Ona Arjantinli ünlü golfçü Robert de Vincenzo'nun yaşadığı bir olayı anlattım, aktaranın sonuç cümleleri ile başlayarak:
'Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri, sokaktaki çamuru, diğeri ise gökteki yıldızları görür', sevgili komşum. Vincenzo, bir turnuvayı kazanmış; ödülünü alıp kameralara poz vermiş ve kulüp binasına gidip oradan ayrılmak üzere hazırlanmaya başlamış. Bir süre sonra binadan çıkıp otoparktaki arabasına yürürken yanına bir kadın yaklaşmış. Kadın ünlü golfçünün başarısını kutladıktan sonra ona çocuğunun çok hasta ve ölmek üzere olduğunu anlatmış. Zavallı kadının hastane masraflarını ödemesinin olanaksızlığı ve anlattığı öykü De Vincenzo' yu çok etkilemiş, hemen cebinden bir kalem çıkartıp turnuvadan kazandığı paranın bir miktarını yazmış çek defterine. Çeki, kadının eline sıkıştırırken de ona, "Umarım bebeğinin iyi günleri için harcarsın" demiş. Ertesi hafta kulüpte öğle yemeği yerken, Profesyonel Golf Derneği' nin bir görevlisi yanına gelerek "Otoparktaki görevli çocuklar geçen hafta turnuvayı kazandıktan sonra, yanınıza bir kadının geldiğini ve sizinle konuştuğunu söylediler, bana" demiş. De Vincenzo, evet anlamında başını salladıktan sonra görevli; " Size bir haberim var. O kadın bir sahtekardır. Üstelik hasta bir çocuğu da yok. Sizi fena halde kandırmış, arkadaşım."demiş. De Vincenzo, "Yani ortada ölümü bekleyen bir bebek yok mu?" diyince "Hayır, yok" demiş, görevli. "İşte bu, bu hafta duyduğum en iyi haber."demiş, De Vincenzo.

Evet, yazarın belirttiği gibi 'Aynı pencereden dışarı bakan iki adamdan biri, sokaktaki çamuru, diğeri ise gökteki yıldızları görür; siz pencereden baktığınızda neleri görüyorsunuz?

11 Temmuz 2010 6-7 dakika 12 öyküsü var.
Yorumlar (2)
  • 14 yıl önce

    evet baksi acisi neyi nasil gormek onemli olan nasil baktigin harikaydi can ....paylasim icin tsk ederim...saygilarimla...

  • 14 yıl önce

    evet bakis acisi nerden baktigin onmeli ve ne gordugun paylasim icin tsk ederim can.. saygilarimla...