bekleyiş

Yolculuktan ölüme, ölümden yalnızlığa, şimdi bekleyişteyim. Garip bir yolculuk her şeyin rast gittiği ve her şeyin olağan üstü güzel gittiği prensesin kimi hasret kimi vuslatıyla; kimi vuslat hayaliyle ama bir gün ayrılığın hüznünün ağır bulutlar gibi masmavi gök yüzünü karartacağını bilerek yürüdüm.
sonra ölüme koştum ağır riskler almış, prensesi terk etmiş ve beni prensese götüren ilhamı içselliği inancı ve duayı bırakarak hayatı bir kaç zaman diliminde çözüp çalışmak zorunda kalmadan bir şeyler için uğraşacağım ve prensesi belki yer yüzüne indireceğim sevdasıyla ölümle biten süreçten sonra yeni bir süreç başlamıştı.
hastaneden çıkıp yeniden yaşama mecbur kaldığım bu süreçte yalnızlığa oradan her şeyin düzeleceği bekleyişine ulaştım. affedileceğim günü bekleyişti artık yaşam biçimim. ilk korkularla yaşadım. o kadar ağır korkular geçirdim ki hiç bitmedi. sürekli değişik şekil kişi ve olay olarak geldi. yenile yenile korkularla yaşamaya alıştım. sonra korkuların aslında içimde olduğunu keşfettim. korkular bitmişti. beklerken korku değil yüzleşecek fırsatları bekledim. her korkuyu yendim. sonra hayatın düzeleceğini bekledim. düzeldi. umutlarımın yeniden geleceğini bekledim. Geldi. her şeyin doğru gideceğini mucize gibi iyimsever ve olağanüstü gideceğini bekledim. ufuk açılmaya başladı.
sonra içinde muhasebe ve gerçeklerden ayrılma belki de tam her şey ideale yakınken yanlış adım atma korkusu sardı beni.
yeniden beklemeye başladım. bu bekleyiş olumlu sabır içeren beklemekten çıktı. oyalanmaya dönüştü. hiç bir işi bitirememeye her şeyin sonunu getirememeye oyalanmaya kişiliğimi erteleme zamana yaymaya dönüştürdüm. bu tembelliğe veya avareliğe dönüştü.
prenses yirine dünyasal bir ufuk aradım sırf prensesten kalan acıları unutabilmekti amacım.
sonra bekleyiş tükenişe, kişilik dağılmaya, tükeniş çürümeye başladı. her an cinnet ve sinir krizine dönüştü.
dünyaya bağlandım. benliğime yenildim. oyalanmaya yenildim. bir gün iyi bir gün kötü idim artık. savaş açtığım mevzilerde ben uyuyor. nefret ettiğim insanlarla hem hal oluyor çevre kurbanı oluyor bunu bile bile hiç bir şey yapamıyordum. bu acı bir gün vivdan çığlığı ve içime isyana dönüştü.
beklerken iç savaş çıkmııştı. aklım bir gün, benliğim bir gün, hislerim bir gün galip geliyor. içimdeki savaştan hep ben yara alıyordum. bekleyiş olumlu ve sabır meyveli bir ufukken oyalanma sonrası savaş ve ağır yenilgiler halini aldı. artık kişilik parçalanmış ve iç savaşta bir yanı iyilik, bir yanı iki yüzlü, bir yanı kötülük kişiliksizlik egemen olan onlarca parçaya dönüştüm.
öyle bir an geldi ki kalbim taş, aklım devre dışı, benliğim karanlık ve başarısızlık kaçınılmaz sondu. yenilgi alışkanlık olmuştu.
bir rüya gördüm. vicdan çığlığıyla sınanacaksın dedi bir ses. ikinci bir savaş başlamıştı içimde. arınmaya, her gün yaniden uyanmaya, savaşı her alana yaymaya ve içimdeki savaşın galibi vicdan akıl ve hislerm olmaya başladı. savaşı hiç bırakmamak tek sermayendi. sonunda kendime gelmeye başladım. iyiydim artık. yıllar süren yanlışlara bedel ödemeye başladım. herkese her şeye fedakarca davranarak bedel ödemek ve iyi olmak dışında hiç bir amacım kalmadı.
yeni bir bekleyiş egemen oldu. affedilmek ve artık gerçek kendim olmak. savaşarak bakledim. bir gece yeni bir başlangıç olacağı bir gün geriye dönülmeyecek karşı saldırı gücü bulacağım inanacağım günü bekledim. o umutla savaştım.
bu son bekleyişimdi ve beklemekten vaz geçtim. arenaya döndüm. yeni bir yolculuğa hazır olabilmek için son bir savaş ve ölümüne bir karar sürecine girdim. sabırsızdım ve ölüm yaklaşıyordu. hazırlıksız yakalanmamalıydım.
son bekleyiş son savaşa hazırlık ve asla geri adım atmama bekleyişiydi. uyanışa ulaşabilmek için çürümekten kuryulabilmek için bir saldırı amrini beklemeye başladım.
bekleyişin son anıydı. etrafı eldeki asker ve malzeme düşman konum ve planını gözden geçirme şansım vardı. bir yıl hazırlık süreci belirledim ve uyanış sürecini tamamlamak için bekleyişi bıraktım.
prenses affedilme ve layık olabilme savaş hazırlığı amacıyla bekleyişten çıktım. beklemek sabrı kalmamıştı. ama çok yorgundum. beklemek yormuştu. ufuk açılıyordu.

20 Eylül 2009 4-5 dakika 8 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar