Benim Adım Kader

Henüz on yaşındaydı. Adı kader yükü kederdi. Suriye'nin türkmenlerin çok oldugu şehirlerden Halep'te çizildi kaderide kederide hayat yolculuguda. Yaşadığı şehre atılan bir bombada kaybetti onu hayata bağlayan herşeyini. Hayalleri, yıkılan evlerinin enkazında kaldı. Yaşam mücadelesi gürültüyle uyandığı o sabah başladı.

..........

Güzel bir sabaha daha uyandıgını sanmıştı. Yada o sabahında her sabahlar gibi oldugunu düşünüyordu uyandıgı anda...
Bir gürültüyle uyandı ama ne gürültü kulakları sagır oldu adeta
Silah sesimiydi bunlar? Hayır hayır daha farklı bir gürültü bu sanki kıyamet kopuyormuşçasına, her ses çınlıyordu kulak zarında...

Barbie bebek desenli pembe perdesi kapatıyordu o günün bütün çirkinligini ve gökyüzünde uçuşan birbirinden igrenç küfürleri.
Dışardaki kıyameti dışardaki katliamı görmemişti henüz ama görmesi an meselesiydi
Onun dünyası hâla odası gibi perdesi gibi tospembeydi
Belkide en son güzel uyanışı ve en son mutlu sabahıydı bu sabah, kendisinin bile haberi olmadıgı son mutlu sabah ...
Odasındaki çatlakları farketmemişti henüz ama farkettigi anda o çatlaklardan sızan acılar tüm hayallerinin katili olacaktı yavaş yavaş
...

Bu arada saçlarını baglamaya çalışıyordu aynanın karşısında ve bundan sonra yanından ayıramayacagı tek tokası vardı avuçlarında
-Bir gariplik var bu işte, bu gürültüde neyin nesi ?Ne oluyor dışarda ?
-Anneee...
-Babaaa... Nerdesinizzzzz...???

Perdeyi aralamaya cesareti yoktu ama görmeliydi ögrenmeliydi dışardaki katliamı dışardaki can cekişmeleri dışardaki çıglıkların sebebini, dışarıdaki can pazarını.
Perdeyi araladıgında toz bulutunun arasında gördügü ilk şeydi yoldaki yanan araba
Artık korku iliklerine kadar işlemişti nerdeydi ne olmuştu ailesi nerdeydi kim neden yapmıştı bunu... bir sürü cevapsız sorular sıralandı aklında
Gözyaşları firar etmek için beklerken gözlerinde kapıya dogru koştu bir anda
-Anneee... Çok korkuyoruumm...
Annesine söyledigi son kelimeler olarak kalacaktı söyledigi herşey hatıralarında..
Kapıyı açtıgında başka bir dünyanın kapısını aralamıştı adeta. Gördügü manzara karşısında yıkılmıştı hayatı boyunca ilk defa.
Yıkılmış duvarlar, toz bulutu arasında enkazla kaplanmış bütün halılar, gürültünün arasında farkettigi acı çığlıklar...
Daha içten daha acı ve daha hüzünle bagırıyordu artık.Yok olan ailesine sesleniyordu korkuyla karışmış titrek sesiyle
-Anneee babaaa çok korkuyorum nerdesinizzz cevap verin nerdesinizz
-Aman Allah'ım burası benim evim olamazzz...
Sesine gözyaşları eşlik ediyordu artık
Yıkılan duvarların arasında elleriyle enkazı kazıyordu çaresizce.
Dilinde yine aynı cümle;
-Anneee babaaa nerdesiniz beniyalnız bırakmayın Allah aşkına...
Eline batan tugla parçacıklarına ve ayaklarına saplanan cam kırıklarına aldırış etmiyordu, kazımaya devam ediyordu. Olan biten herşeye inadına kazıyordu. Kazıyordu çünkü annesi, babası, ailesi, hayatı ve hayalleri kaybolmuştu enkazın arasında.
...
Bu arada siren sesleri esir almıştı gürültüye hapsolan çığlıkları. Her yer kalabalık her yer ana baba günü her yer isyanla karışık yalvarışlarla dolu.
Toz bulutları aralandıkça çaresizlik ve can pazarı çıkıyor meydana
İgrenç kelimeler uçuşuyor yıkılan hayatlardan uzak diyarlara
Yalvarış, yakarış, dua ve beddualar peş peşe iletiliyor arşa, Evrenin sahibi Allah'a...
-"Allah'ım bunu zalimlerin yanına bırakma...!" (Amin)
...
Toz bulutu artık cigerlerine nüfus etmişti gözleri kan canagı, o minicik yüreği acıların son duragı...
Çaresizlligi boynuna alıp yaşam mücadelesini sırtlayacaktı artık hayatın bütün olumsuzluklarıyla savaşarak yaşamaya çalışacaktı... Ne kadar yaşanırsa...
...
Bir ses..
Bir ses duydu enkazın arasında. Bir umutla hızlandı küçücük kana bürünmüş elleriyle daha gayretli açıyordu sesin geldigi yerdeki duvar parçalarını.Haykıra haykıra aglayarak, çıglık çıglığa, kanlı gözyaşlarıyla bir umut daha... Annesi olmalıydı bu annesi olmalıydı.
-Anneee kurtaracağım seni anneee az daha dayan,az daha sabret lütfen anneee, benim için biricik yavrun için dayan, sakın ölme anne, sakın ölme...
Yine gelmişti o ses yine aynı ses. Evet evet annesiydi bu sesin sahibi. Ama daha çok inliyordu acı çekercesine, ben ölüyorum yavrum dercesine...
-Anneciğim kurtaracağım seni
-Allahım yardım et...
İşte annesinin elinin ucu görünmüştü artık kesinlikle emindi annesiydi o. Annesinin elinin etrafını temizlerken kendi elinin kanı bulaşmıştı annesinin eline. O kanı görünce farketti yüregindeki kanın elinden sızdıgını, ellerinin kanlar içinde kaldıgını. Elbisesinin koluyla annesinin eline bulaşan kanı sildi ve elinin etrafını temizlemeye hiç durmadan devam ediyordu. Ve işte annesin yüzügü bu. Annesinin en degerli varlıgı yüzüğü...
-Anne buldum seni az daha dayan anne kurtaracagım seni...
İnleme sesleri, annesinin son nefesleri yavaş yavaş azalıyordu...
-Anneee sakın ölmeee...
Sag eliyle annesinin elini tuttuyordu ve sol eliyle kazımaya devam ediyordu. Annesinin elleri hâla sıcaktı ve parmak uçları hareket ediyordu. Bunu hissettikçe daha çok hızlanıyor yüregini buruk bir heyecan kaplıyordu.
-Yardım edin Allah aşkına annem yaşıyoorrr... Yardım edinnn... Kimse yok muu ?
O kalabalıkta kimse yokmu diye bagırıyordu ama kimse yoktu işte. Herkes kendi can derdine düşmüştü. Kimse yanı başındakini görmüyordu. Herkes enkazların arasında sevdiklerini arıyordu. Kimisi annesini, kimisi babasını, kimisi eşini, kimisi kardeşini, kimisi canının parçası yavrusunu... Kimseden kimseye hayır yoktu.
Herkes kalabalık içinde yapayalnızdı...

Annesinin elinin bileklerine kadar ulaşmıştı. Annesinin elinin üstü çizilmişti ve kanıyordu. Kaderin canı ilk o anda yandı. Halbuki kendi elleri ayakları kan içindeydi ama hissetmiyordu. Hissettigi tek şey annesinin canının yandıgıydı. O yara sanki bütün bedenini kaplamıştı , o kadar acı çekiyordu ki sanki içi kanıyordu, kanı annesinin elinden akıyordu. Kendi yaralarına dayanır ama annesinin babasının yarasına dayanamazdı.
Annesinin eli hareket etmiyordu artık ve yavaş yavaş soguyordu sanki ama yavrucak bunu kabul edemiyordu inanamıyordu ve hâla dilinde aynı iki cümle;
-Yaşıycaksın Anneee...
-Ölme Anneee...
Çaresizligin dibine vuran umutları hala onun için son çareydi, son umuttu ve belkide son anne deyişiydi bu çıglıklar. Çaresizligin dibinde geriye kalan umut zerrelerini arıyordu her bir haykırışta her bir yalvarışta, gözyaşları ve damarlarından süzülen kanlarla, kanlı gözyaşlarıyla. Son bir umut daha, son bir umut....
-Anneeee....
-Sakın Ölme Anneee...
Ne yazık ki çok geçti artık. Annesi çoktan ölmüş, yavrusunun kanlı avuçlarındaki eli cansız, fersiz ve buz gibiydi. Ama kimse o anda bunu kadere anlatamaz, kaderi ikna edemezdi. Annesi avuçlarının içinde ölemezdi, yaşayacaktı annesi, yaşayacaktı. Annesi onu yalnız bırakmazdı, bırakamazdı, kıyamazdı. Herşeye inat kaderi kaderini yavrusunu yalnız bırakamazdı. Acımasız hayatın kollarına bırakmaya kıyamazdı.
Kader inanmak istemesede annesi onun kanlı avuçlarının arasından süzülerek yok olmuştu. Ruhu arşta yavrusunu izliyordu.
.....
Ve bir ses
-Kader...

...

27 Nisan 2016 6-7 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar