Beş Yıl Dilendim Dedi Kelli Felli Şişman Adam !

1976 yılı aylardan Ekim, Dadaşlar diyarı Erzurum da Otobüs gara girdiğinde sabah ezanları okunmak üzereydi.Otobüsün kaptanı yolculara geçmiş olsun dileklerini bildirdikten sonra otobüsün kapılarını açtı.Garda otobüsten indiğimde dışarısı bayağı serindi ve otobüs firmasının servisi yoktu.Şafak sökmek üzere idi fırsatçı insanlara fahiş fiyat ödemek istemiyordum bu nedenle oto gardan şehir merkezine yaya gitmeye karar verdim.Şehir merkezi ile oto gar arasındaki yolu üşüyerek yürüyüp şehir merkezine geldiğimde sabah ezanları okunuyordu.Otele gidip boş yere otele birkaç saatliğine ücret ödemek yerine sabahçı kahvesine gitmeye karar verdim.Bulduğum ilk sabahçı kahvesine girdim kahvehane enine dar fakat derinliği fazla olan bir yapıdaydı.Giriş kapısına yakın bir yere oturdum kahvede çok fazla kimse yoktu sanki ilk müşteri bendim üşümüştüm içim titriyordu ısınmak için çay isteyecektim,ama garson beni adam yerine koymadığı için yanıma gelmiyor uzaktan bana bakıyordu.Elimi kaldırdım bana bir bardak çay ver dedim.Hiç cevap vermedi.Bu arada kahvehaneye de sabah namazından çıkan geneli yaşlı müşteriler gelmeye başlamıştı her gelen müşteri bana ters, ters bakıyor selam vermeden geçip kahvehanenin dip köşelerine doğru çekiliyorlardı.Bu kızgın ve ters bakışların nedenini biliyordum on sekiz yaşlarında bıyığı yeni terleyen çocukla genç arası bir görünümü olan bir simaya sahiptim.O yıllarda gençlerin kahvehanelere gitmeleri pek hoş karşılanmazdı.Namazdan çıkan yaşlıların kızgın bakışları bu nedenleydi.Nede olsa Dadaşlar diyarı Büyüğün küçüğünü sevip kolladığı küçüğün büyüğünü sevip saydığı örf ve adetlerine bağlı dejenere olmamış bir toplum yapısına sahip yiğitler diyarı Erzurum'un yanık tenli esmer yüzlü aydınlık yürekli insanlarıydı kahvehanedeki yaşlanmış müşteriler benim oradaki varlığımın kendilerine saygısızlık olarak addettikleri için kızgın bakıyorlardı bana.Bu bakışlara birde bana çay getiren otuzlu yaşlarındaki garsonun bakışları eklenmişti getirdiği çayı masaya sert bir şekilde bıraktı bakışları zıkkımlan da git diyordu.Masaya konan bardakta kaşık yoktu bardağın yanında küçük, küçük kırılmış şekerlerin konulduğu sarı metalden ince belli bir kap vardı.Erzurumlu dadaş çayını kıtlama içtiği için kaşık kullanmazdı.Garson beni de Erzurumlu zannettiği için çay kaşığı vermemişti.Yanımdan biraz ayrılmıştı ki Abi bana bir çay kaşığı verirmisin diye bağırdım.Benim çay kaşığı istemem kahvehanedeki müşterilerin hepsinin dikkatini çekti sanki koro halinde hepsi bir sordular oğul sen nerelisen.En yakınımdaki sorana cevap verirken herkes duysun diye bağırdım Sivaslıyım baba.Kahve haneye girerken bana kızğın bakan gözlerin bakışları birden değişti merak ve sevgi vardı o bakışlarda.Gel evlat şöyle yakına gel diye beni masalarına davet ettiler.Davete icabet gerektiğini bilirim gittim beni davet edenlerin yanına onlar meraklarını giderecek sorular soruyor ben cevaplıyordum böyle sohbet ederken masaya bir dilenci geldi kimileri yeleklerinin ön ceplerinden çıkardıkları bozuk parayı dilencinin titrek eline bırakırken kimileride Allah versin deyip dilencinin gitmesini istiyorlardı.Dilencinin yanımızdan ayrılmasından sonra biz sohbete devam ediyorduk kahvenin dip tarafından bir patırdı gürültü geldi merakla gürültünün geldiği tarafa döndüğümüzde biraz önce masaya gelip dilenen adam yerde upuzun yatıyordu.Onu bu hale kafasında fötr şapkası lacivert takım elbisesi olan orta boylu göbekli biri koymuştu ve dilenciye kötü konuşuyordu.Bu durumu görünce dayanamayıp gençliğin de verdiği heyecanla kelli felli adama terbiyesiz adam neden vurdun zavallıya paranı zorlamı aldı dedim.Kelli felli şişman adam kızıp öfkeleneceğine tebessüm etti ve gel evlat yanıma gel dedi.Yerimden kalkıp öfkeli adımlarla yürüyüp yanına geldim öfkeni dindir evlat dedi otur şu yanıma senin yanına oturulmaz dedim yine güldü.Evlat çok gençsin kanın kaynıyor seni çok iyi anlıyorum dedi lakin hayat seni pişirecek sana neler öğretecek hele bir dinle dedi buyur dedim seni dinliyorum dedim.Bak evlat şu kapının önündeki Mercedes arabayı görüyor musun dedi evet görüyorum dedim, işte o araba benim dedi.İstanbul da falan semtte beş katlı apartmanım var.Falan semtte dükkanım var falan yerde yazlığım var daha bir çok servetim var .Buna sordum kaç yıldır dileniyorsun diye on beş yıldır dedi,oysa ben sana saydığım mallarımın hepsine beş yıl dilenerek sahip oldum bu dürzünün hanları hamamları yatları katları vardır ihtiyacı olduğundan değil alışkanlık ettiğinden dileniyor bu feleksiz onun için vurdum dedi.Kelli felli şişman adamın anlattıklarından hayrete düştüm.Sen neden dilendin dedim uzun hikaye evlat bir gün belki anlatırım yolun yine bu tarafa düşerse dedi.Yerdeki dilencide süklüm püklüm kalkıp gitti.Bizim insanımızın tertemiz duygularını kirli emellerine alet edip sömürenler kahrolsun diyorum.Takdiri okuyucuya bırakırken kanmayın güzel duygularınızın himmetini emin olmadan göstermeyin diyor okuyuculara saygılarımı sunuyor yorumunu takdirlerine bırakıyorum.

16 Ağustos 2010 4-5 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar