Bilinmeyen

Kapı girişi numarası ondu. Merdivenlerden çıkarken bu sayıyı da düşünüyordum. Yukarıya vardığımda zili çalıp çalmamayı düşündüm. Acaba beni neler bekliyordu bu numarada, nelere katlanacaktım kim bilir yine bilmiyordum. Kafam allak bullak oldu. Korkuma yenik düşüp hızla aşağıya indim. Sanırım beni bekleyenle karşılaşmak için hazır değildim. Koştum uzaklara, çok uzaklara...

İnsan elinde sadece bir adresle neler yapabilirdi ki, yalnızlık varsa bir de baş ucunda, unutmamanın acısı varsa, karmakarışık duygularla yaşama zorunluluğu varsa nereye elini uzatıpta tutabilirdi ki, her şey ne kadar da zordu belki de sadece öyle gözüküyordu.

İleride bir bank vardı, gördüm gittim oturdum hemen. Az daha düşünmeye ihtiyacım vardı biraz daha aşkı tanımak mevsimi tanımak ağaçları kuşları yolları anlamak gerekti. Çok az daha zaman belki de ilaç olacaktı kanayan yarama. Belki de neler neler...

Gizli ve tuzaklı bir kitap okumuştum eskiden, şimdilerde aklıma geliyor, oradaki yalnız da aynı ben gibi sade bir adresle yolunu kaybettiğini bulmaya çalışıyordu. Şüphelerin içinde bir yaşam beklentiler içinde son buluyordu. Herkesin ne kadar da zorlu kaderi vardı. Her biri ayrı ayrıydı. Hiçbiri birbirine benzemiyor, herkes sanki ayrı dünyada yaşıyordu, halbuki tek bir dünya vardı ve birbirine benzeyen çeşitli varlıklar. Kederli gözükse de mecburen geldiğimiz yerde yine mecburen yaşamak zorundaydık. Bize soran olmuyordu çünkü, fikrimizi kalbimizi soran olmuyordu. Ne kadar da acıklıydı bu kötü başlangıç ve sonlar.

Kararımı vermiştim yine belirli etkiler sonucu koşarak geldiğim bu yerden yavaş adımlarla o adrese doğru yol alacaktım. Beni nelerin beklediği hakikatlerin yalanların ne olduğu bir bir ortaya çıkacaktı. Her şey belirsizlikten ortaya çıkacaktı.

Sonunda vardım on numaraya, zili parmak ucumla çaldım. Yavaşça kapıyı biri açtı. Yüzünü gördüğümde şaşkınlıktan konuşamadım. Öylece oraya yığılıverdim. O ise ellerimden tutup beni içeriye çekti. Oturduk. Kendime geldikten sonra eski aşkı yeniden görmenin sevinciyle sarıldım ona. Nasıl özlediğimi işte o vakit anladım. Daha öncesinde beni nelerin beklediğini bilmediğim için hala şaşkınlık yüzümden okunuyordu. O pek şaşırmamıştı. Çünkü hep beni beklemiş bir gün geleceğimi hayal ederek yaşamıştı. Bende ona kavuşmanın hayaliyle ömrümü devam ettirmiştim. Çantama o adresin nereden geldiğini hala anlamış değildim ama artık bir önemi yoktu. Hayattaki aşkı bulmuştum ben, bundan daha ötesi yoktu artık. Bundan sonra da hep onunla kalacaktım. Öyle de oldu bir süre sonra...

Hayatın nerede ne zaman bize neler sunacağı hiç belli olmuyor, ama bazen de iyi oluyor, kötü sürprizler kadar iyi sürprizler de var bu dünyada. Ve sanırım iyiler daha da artacak. Ben buna inanıyorum.

Siz de inanın...

İyilik herkesin içinde saklı, mutluluk tüm insanların hakkı...



28.06.12

28 Haziran 2012 2-3 dakika 17 öyküsü var.
Yorumlar