Bir Çığlık Attım Den/ize

Ellerimde büyüyen güne ve yeşermeyen hayata....



Bir fısıltının sarhoşluğuyla yürüyorum sahil boyunu. Saaç kaç, kaça kaç var bilmeden. Kendime yankılanıyor sabrım. Dalgalar sır döküyor ardım sıra köpük köpük. Sahte bandıralı gemiler yüreğimden geçiyor durmaksızın. Gözlerim dokunuyor seyrile.Mülteci yalanların masumiyeti hayasızca törpülemesi zoruma gidiyor.Birkaç el sanki bir gövdenin üstünde. Bir çığlık gibi düşüyor üzerime. Bir haykırış dizginliyor nevrim döndükçe 'sükut etsin dil zarın'...

Acemi bir suskunun nevrotik nöbetindeyim. Bütün ağrıları kusuyorum martı telaşlı. Azığımda körpe gün getirisi bir dolu anıyla cebelleşirken zamanın koynunda akreple yarışıyorum bilmeden.

Bütün bir yalnızlık yarım bedene sığar mı?
Bütün sıfırları topluyorum eşittir milyon kez ben

...
Sade bir kahvenin telvesinde buluyorum kendimi. Bir kuşun kanadında umutlanıyor, bir yunusun zırhında vuruluyorum. Yollar hep kapalı ve kapaklı söylenceler içinde başımı göğe kaldırıp yanılmadığımı haykırıyorum...
' Kabaran yürek fısıltılarım varmış elim hep kulağımdaymış' kâhin ilmince...


Öyle ya, kulağımı kapatıp dış seslere debelenmedim mi anıların tininde. Sancılanmadım mı esmerleşen gün cenderelerinde. Evvel zaman öğretilerinden ziyade, kendine ezber bulan mucitliğim varken üstümde tökezlemiştim işte atasözlerinin tecrübeliğinde...


Kilometrelerce belki de ötelerce uzak bir düşün kimliğindeydi feryadım. Usulca ve usanmadan dokunduğum özümle ve özümsediğim kederimle, özlemimle el ele. Başıboş bir gün getirmişti ağıtlarımı ve ben hep sorgulamıştım bilmeden yağmursuz şehirlerin ten yakan güneşini.
Sahi! Kimler kapattı ışığımı?
Şaşmayansa, yüreğin kelamıydı bu karanlık içinde...

Biri yıllarımı çaldı
Biri özlemlerime el koydu
Biri duygularımı tırmaladı
Hepsi ışığımı kapadı...
Şimdi,
Süzülen yaş olur yanaklarımda kederim
Al yanakta gamzeme göllenir zifri hikâyem...



Oysa ben, bu kör kalabalık içinde şiir şiir akıyorum buhranlarıma. Şahikaya çıkmış hıçkırıklarımla selamlıyorum ellerimde büyüyen ışıksız günü. Birazdan yeşerecek çığlığım. Birazdan bir taş acısını morfin susturacak sarı odalarda hekim elinden. Kendime geldiğimde, hecenin kumsalında sırtüstü esmerleşecek hikâyem güneşi göremeden...


Bir çığlık attım denize. Kumsal güldü halime...Oysa yunusu dilemiştim bencile telveli hikâyemde.
Yaprak yaprak dökülüyor şüheda düşüyorum. Eylüle çeyrek kala Hazal sürgünlerinde ...

18 Ağustos 2010 2-3 dakika 5 öyküsü var.
Yorumlar (4)
  • 13 yıl önce

    Bedenin ve ruhun çektiği acıların satırlara yansıyan hezeyan yansımalarıydı okuduğum.

    Kendinden kendine bağırmaklar...

    Kutlarım. Sevgimle...

  • 13 yıl önce

    Bütün bir yalnızlık yarım bedene sığar mı? Bütün sıfırları topluyorum eşittir milyon kez ben

    Hazal'ım, yazmak çok yakışıyor ellerin dert görmesin.. Teşekkürler seçici kurula ve sana..

    Harkulade...

  • 13 yıl önce

    iç sesinizi yüreğimde hisssettim tez zamanda ışığınızın açılması temennisiyle...

  • 13 yıl önce

    "Bütün bir yalnızlık yarım bedene sığar mı? Bütün sıfırları topluyorum eşittir milyon kez ben "

    bu iki dizede kaldım sevgili Hazal ... ne kadar ben kokuyor bu sözler ve kaç kişi aynı duygunun eşiğinde durmuştur ...

    sevgimle