Bir Fahişenin Günlüğü 1
Bir ocak sonu, titrek sokakların altında, yürümekteydi sıska genç, gidişini çözemediği o karanlık geceye.
Gökyüzünün turuncu rengi toprağın üzerine serilmekteydi, genç mecburiyeti varmışcasına ağır adımlarla yol almaktaydı, cinayetler kentinden daha uzağa..
Üşümüştü ayak parmakları, elleri, ve küçük burnu.
buz tutmak üzereydi kirpikleri, kumral saçları,
az ileride gördüğü kerpiç evin kapısına yaklaştı, kapıdaki kuru üzüm asmalarına biran takıldığında gözleri,
el uzatmak istedi;
buzdan gece öylesine keskin bir bıçak gibi yırtmıştı ki avuçlarının içerisini, damlayan kan düştüğünde soğuk beton üzerine,rengi gecenin karanlığına kardeş olmaktaydı.
Uzak dan duyduğu aç kurtların sesiyle ürküyor, fakat ölmüşlüğünü bir ihtimalmiş gibi düşünerek topluyordu cesaretini, mavi, sarı, yeşil boyalı evlerin önlerinde bağlı olan köpekler aynı ritm ile ayak uydurmaktaydı uluyan kurt seslerine.
Az ilerde ki dere yataklarından duyulan baykuş sesleri acaba hangi ölümün habercisiydi? her duyduğu ses de yeni bir anlam yeni bir kötüye işaret sorularla, çoğalmaktaydı beyninin içerisine hapis olmuş, buruşan düşleri.
Kerpiç evin penceresine vuran mum ışığının o kıvrak dansı, biran heyecanla uyandırdı içindeki uyuyan çocuğu. Yöneldiğinde tahta kapıya çalmaktan çekindi, git gide yaklaşan kurt seslerini duyduğunda bu utancını örtbas ederek çaldı evin kapısını.
Kapıyı açan ince,uzun boylu otuz yaşlarında bir kadındı, tereddüt etmeden içeriye buyur etti, beyaz geceliği üzerinde, ince dudaklarında ince kırmızı bir rengin şeridi belirmekteydi, oda mum ışığının rengiyle cilveleşirken, oturdu işkembenin üzerine genç adam, kadın uzun siyah saçlarına pembe renkli tokasını geçiriyor, bir yandan kim olduğunu soruyordu.
İsmini söylemek istemediğini fakat karşı ki kentin varoşlarından geldiğini söyledi
o her sorunun cevabını verirken peş peşe yeni sorular çıkıyordu kadının ağzından,
Nereye gittiğini sorduğunda;
bilmediğini; şuursuz bir uykunun sonrasında sersemce kendisini yola attığını, nereye dahi gittiğini bilmediğini ifade ediyordu
bu konuşmaları kadını pekte tatmin etmiyordu, yine içinden yeni cümleler kuran kadın, onun akıl hastanesinden kaçmış bir hasta dahi olacağını düşündü, fakat gencin şairane konuşması kadının bu hislerini boşa çıkartıyordu.
karnının aç olup olmadığını sorduğunda, sadece bir kadeh ucuz şarabın içini ısıta bileceğini söyledi, bu isteği de yerine geldikten sonra uzun süren konuşmaları sona ermiş ve genç adam ayağa kalkarak yoluna devam etmesi gerektiğini söylemişti, dışarıda soğuk gece, yakından duyulan kurt sesleri, kadın için bulunmaz bir bahaneydi;
-''Hem gitme!
bu gece burada kal,sabah istediğin yere gidersin,bu saatte dışarda olmanın hiç de sağlıklı olacağı söylenilemez,'' dedi
kabul etmekten başka çaresi de yoktu...
O gece bu kerpiç evde neler olduğunu hiç kimse tahmin edemezdi;
Ama sarılmışlardı, sadece para kazanmak için kendini pazarlayan bir fahişenin para almadan beraber olmak istemesi, parmak uçlarının genç adamın bedeninde gezinmesi, ne bir tesadüftü nede yazılmış senaryoydu.
Hiç tanımadığı bir kadının yatağında misafir olması, kırmızı yorgan'dan daha fazlası sıcaklığı, şarap kokusu eşliğinde bu kadından almış olması, onun için inanılmaz bir mutluluktu.
Günlerce hiç o evin kapısı açılmamıştı, dışarıda neler olup bittiği bile umurlarında değildi, fakat kadın kendi kimliğini açıklamış,adam bu konuda kendini bir sır gibi saklıyordu!
Kadın onun devlet tarafından görevlendirilmiş bir azmettirici olduğunu da düşündü!
Fakat bunların hiç biri umurun da olmamıştı, anın ve günlerdir işsiz kalmanın acısını meteliksiz bir adamdan çıkartıyordu, Yumuşak göksünün üzerinde uyuyan kumral saçlı adam, gecelerini süsleyen bir yabancıydı, her gece doyumsuz sevişmeler eşliğinde sallanan karyolanın gıcırtısı, gülüşmelerine neden oluyordu
Bitmek bilmeyen isteklerin ardında neyin yattığını yeni sorular eşliğinde, kendilerine de soruyordular.
Yine bir akşam üzeri turkuvaz renkli sofranın üzerine kurulmuşken her ikisi kapı sesiyle irkildiler yerlerinden, kadın genç adamı saklayacak yeri aradı, gözüne çarpan ilk yer, çatı arasıydı,
O yukarıya çıkıp tahtadan zemin üzerine oturdu.
Aşağıda neler olup bittiğinden haberi yoktu, karşısında patates torbaları üzerinde sac yapımı siyah renkli kutuya takıldı gözleri, ellerine aldı ve açtı.
kadının gerçek isminin yazdığı ikametgah kağıdına uzun süre baktı, onun bir fahişe olduğunu biliyordu, farklı bir isim söylemiş olması yalancılıktı! kutunun içerisinde açık şampanya rengi bir zarf daha vardı, üzerinde '' bir ölüye mektup''isimli yazıyı okumaya başladı..
'' Sevgili kocacım, seni kaybetmiş olmanın 5. yılında içimde bitmek bilmeyen ıstıraplar halen devam etmekte, sensiz olmanın ve sensiz yaşamanın o anlamsızlığını yeni yeni tadıyorum.
Uzun süredir iş bulamadım, her bulduğum işte kadın etine susamış patronlar sünmekteydi bedenime, oysa ben yeminliydim kendimi bir başkasına teslim etmeye, mezarından dahi uzak olmak ne kadar acı biliyor musun? Hiç yanına gelemeyecek olmam bile beni derinden yaralamakta, seni çok özlüyorum, özlediğim içindir ki kuru bir bedenle her günü selamlıyorum, aşsız,ekmeksiz,ve sensizim...''
Okuduğu karşısında üzülen genç adam; kadının ona yalan söylediğine inandırdı kendini!
sonra düşündü tüm kadınlarda mı böyle?
yani ölüsüne dahi yalanlar söyleyecek kadar ustamı?
o fahişelikle geçimini sağlıyorken nasıl olur da mektup da yeminlerden bahsede bilir?
tüm bu soruların cevabını bulması oldukca güçtü.
Sonra kulağını aşağıdan duyulan sese verdi, kadının bağırarak adama bir şeyler söylediğini i duydu, aşağıya inmek istedi fakat mutlak kadının bir bildiği olduğu için çatı arasında olduğunu düşünüp inmedi.
o siyah kutunun içerisini karıştırdıkça yeni şeyler buluyordu, şimdiki elini süsleyen ise kadının günlük defteriydi.
ilk sayfasında küçük bir şiir parçası vardı.
''Ahh benim nicedir sevdiğim erkek,
Cennet'de hangi kadınlasın?
Benim kadar güzeller mi?
Tanrının kadınları onlar
Güzeldir elbet gözleri ve saçları.
Peki ben onlar kadar süslüyor muyum
Çürümüş düşlerini
Dokunmadan ruhunun üzerine?''
Birden bir ses duyuldu;
-Genç adammmm
İne bilirsin artık..
Ellerindeki kağıtları kutuya aceleyle koydu,
İnerken aşağıya kafasında onlarca soru ve gizemli bir kadının yaşam hikayesine olan merakı vardı...
(Devamı gelecek)
yüreğine saglık üstadım yazınız bir harika şiir'e desen !.. söylenecek kelime bulamadım ayakta alkışlıyorum sizleri kaleminiz daim olsun emeginiz deger bulsun izmirden kucaklar dolusu saygı ve sevgilerimi bıraktım sayfanıza👍😙😙😙