Bir Garip Bekleyiş

Ellerim ceplerimde yürürken bomboş sokaklarda...Huzurluydum. Daha sevmemiştim seni. Gecenin yıldızları Dolunay Kara delik Ne galaksi...Ne de galaksinin herhangi bir ücra köşesi...Tanıklık etmemişti henüz biz oluşumuna. Evren derin bir uykudaydı, benim psişik ruhum gibi.
Ve malum kader, elindeki işi bırakıp henüz örmemişti başımıza geçireceği çorabı. Kumsallar bizim ayak izlerimizden yoksun...
Ben avare gençliğimin beyhude yıllarını doyasıya yaşarken...(ne şairane iki kelimedir şu...)
Ve evet o yıllarda en birinci vazifemi aksatmadan yerine getirmekteydim. Büyüyüp işe gitmeme rağmen, bir türlü yakamı bırakmayan teyzeler " çocuğum gelirken bana bir ekmek al" , "çocuğum, kahvem bitmiş şu bir milyonu al da kahve alıver"
Annem de buna benzer herhangi bir talepte bulunduğunda nedense ona söyleyecek iki çift lafım her daim vardı..."bana ne yaa"
Anne işte...Kıyamaz o da mahallede top koşturan ayakçılara seslenirdi " Çocuğum..."
O ayakçılar kendi anneleri dahil hiç kimseye çemkiremezlerdi. Tabi, küçüktüler nihayetinde. Ama ben büyümüştüm...Ancak enteresan bir ergenlik içindeydim, kronikleşmişti adeta. Erememiştim bir türlü ermem gereken yere. Ergenlikte ihtisas yapmaktaydım fakat bu durum her zaman anneme sökmezdi.
Eh! Aramızdaki kuşak farkı engeldi buna. Neticede ben "beyaz kuşak", o " kara kuşak"! Onunla aramızda yer yer çatışmalara neden olan zıt kuşaklarımız, onun gözüne siyah bir perde indiğinde, benim gözlerimde bembeyaz ışıkların saçılmasına vesile oluyordu...hayatımın üçüncü tekil şahsı terlik sayesinde.
Evet, teyzeler ve milyonları...
Tabi canım, milyoner.. milyarderdik biz o zamanlar hepimiz(!)
"Sen, büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi...Sen mi büyüksün, hayır ben Yaşar Usta"
( Pek severim bu repliği de...) Hepimizin milyonları, milyarları vardı ama aramızda hiç fabrikatör yoktu.
Sen de yoktun henüz...hayatımda altı tane boy boy sıfırım vardı ama sen yoktun. Gökler yazmıştı bizi fakat yerkürenin halâ dönmesi gerekiyordu kendi etrafında defalarca...
Ben ise öylece bekliyordum.
Ve yazının başında geçen mişli geçmiş zamanın, yakın geçmiş zamana dönmesine istinaden... Biliyordum ki, eli kulağındaydı gelişinin.
Ve yine ben...
" Mutlu birleşmesine hiçbir engel yok bence" diyen W.Sheakspear' e içten içe hak veriyordum.
Ve kasımı bekliyordum çünkü başkaydı aşk kasımda söylentilere göre.
Ve sonbahar geldi...
Ve kasım geldi...
Ve tabi ki sen!..


**Saraylı**

12 Şubat 2017 2-3 dakika 4 öyküsü var.
Yorumlar