Bir Gencin Sevda Saati

Bir gün kim bilirdi ki sabahın köründe uyanıp, hayata küfürler savururken, isteksiz adımlarla yürüdüğün yolların seni ömrünün sebebine getireceğini...
İnsanın hayat tarzını ve yaşama sevincini birçok şey değiştirebilir ama hiçbiri aşk kadar nefesini kesecek kadar şiddetli olmaz. Birbirinden habersiz iki insanın merdivenlerin sonunda erkeğin kızı görmesiyle değişen ve birleşen iki hayatın gerçek hikâyesidir. Aşkı bir erkeğin dilinde ve yüreğinde yaşamak...
Uyandığında dışarıda onu bekleyen o sıkıcı hayata devam edeceğini biliyordu. Yatağından sıkılarak kalktı ve üstünü giyindi. Dışarıda kıştan kalma bir hava. Yağmur sabahla birleşmişçesine karamsarlığını salıyor sokaklara ıslak ıslak. Elinde bir şemsiye yürümeye koyuluverdi. Bu kısa boylu cılız delikanlı. İçinde bu güne dâhil umutları çoktan söndürmüş bir vaziyette. Üzerinde sebepsiz bir yıkkınlık vardı. Gideceği yere vardığında aklındakiler öyle yansımıştı ki yüzüne anlamamak mümkün değildi. Kapıdaki görevliye istemese de gülümseyerek ''merhaba'' dedi ve içeri girdi. Merdivenleri ağır ağır çıkmaya başladı. Sıkılarak geldiği bu yer onun için zindandan farksızdı. Ama çaresizce merdivenleri çıkmaya devam etti, ta ki karşısında ona baktığından habersiz bir çift göz görene kadar. Hani hep rivayetmişçesine söylenir ya zamanın durduğu an diye, işte zamanı durmuştu onun da. Öylece duruverdi olduğu yerde sessiz ve şaşkın. Dışarıda ki havadan, üzerindeki yıkkınlıktan ve sıkıcı gelen hayattan bir zerre bile kalmamıştı içinde. Şimdi bahar vakti dedi kendi kendine. Umutların tozla kaplandığı yerden çıkma vakti. Sonra bir an insanların ona çarparak yürüdüğünü hissedince kendine geldi ve devam etti yürümeye. Karşısında duran onun umuduydu, o bunu henüz bilmese de. Aşk artık kapıya dayanmıştı ve onu kabul edip etmemek elinde değildi. Direnmekte yersizdi. Artık her sabah uyandığında onu gideceği yere çağıran bir hayali vardı. Günler haftalar ve aylarca sessizce izledi kızı hiç kimse anlamadan, sadece onun sırrıymışçasına saklı tuttu içinde bu hayali. Akşam eve gittiğinde duygularından emin bir halde sevdiğine bir şeyler yazmak istedi.
Ve sözlerine şöyle başladı: Seni sessizce izlemek öylesine güzel ki, benim varlığımdan habersiz olduğunu bilmeme rağmen gözlerine beni yerleştirmek anlatılmaz. Sen nereden bilirsin ki bu şehirde sana âşık bir adam var. Ama bilmelisin ey sevdiğim sana olan hasret sancılarımı, gece nöbetlerimi ve sabah ezanlarında cami duvarlarında sana olan dualarımı, ellerimin yüzünden ayrı kaldığı anların çilesinde görmelisin. Belki bir gün bu satırları yazdığımı sende öğrenirsin, kim bilir sende bana bir gün öyle hayalden hayata yürür gibi gelirsin.

Genç adam bu satırlardan sonra anlamıştı ki yüreği artık bu saklı sevdayı kaldıramayacaktı. Kızla konuşmaya karar verdi bir anda, ama nasıl? Bir çare düşünmeliydi. ''En iyisi bir mesaj'' dedi kendi kendine, numarasını bile bilmiyordu kızın. Kafasında planlar kurarak uyudu. Sabah kalktığında koşarak gitti kızın olduğu yere, ortak bir arkadaş aradı saatlerce sonunda da buldu. Durumunu anlattı. ''Seviyorum hem de çok seviyorum arkadaş'' dedi. Numarayı aldığında sanki karşılık gelmişçesine sevindi. Akşam eve gittiğinde kıza gizli bir mesaj yolladı. İçeriği aynen şöyle idi ; ''Kim olduğumun bir önemi yok ama bilmeni istediğim bir şey var. Bu şehirde sana deliler gibi âşık biri var. Rahatsız ettiğim için özür dilerim, iyi geceler.'' Telefonu masanın üstüne bıraktı ve beklemeye başladı. Saatlerce bekledi ama bir haber çıkmadı. Öylece gözü telefonda uyuyuverdi. Yıkılmıştı ama tanımadığı birine cevap vermemesi de hoşuna gitmişti. Zaman ilerledikçe kıza olan sevdası katlandı. En sonunda bir arkadaşı aracılığıyla haber yolladı. Kız kabul etmedi. Bu genç adamın vazgeçeği yoktu. Kız artık onu sevdiğini biliyordu. En sonunda arkadaşlarının ısrarıyla buluştular. Kız delikanlıyı geçmişinden ötürü yargıladı. Ama her şeyden haberi vardı delikanlının. Oturur oturmaz anlatmaya başladı kıza tüm geçmişini eksiksiz. Sonunda kıza ''sen benim hayatım için bir dönüm noktası oldun'' dedi. Kız yine ''olmaz yapamam'' dedi, ''nasıl güvenirim sana'' ve ağladı. Erkek anladı, aradaki engellerin çevresinden kaynaklandığını. O da biliyordu geçmişinde ki yaptığı hataların bir gün karşısına çıkacağını, ikisi de dakikalarca sustular. Sonunda delikanlının gözünden bir damla yaş geldi. Kız ''artık kalkalım geç oldu'' dedi. ''Seni arayabilir miyim''diye yanıtladı erkek. Kız ''bilmiyorum'' dedi. Bir an bu belki de arayabilirsin anlamına geliyor diye mutlu oldu delikanlı. Dışarı çıktıklarında kız ''seni tanımak yine de güzeldi'' dedi. Erkeğin cevabı gülümseyerek oldu. ''Daha adımı bile bilmiyorsun'' Kız bir anda iyimser bir ses tonuyla adın ''Serkan'' dedi. Demek biliyormuşum. Bu ilk gülümsemeleriydi. Aynı sözün içinde ilk yer alışları. Sonunda ikisi de ayrı yollara gittiler ama ayrı hayatlarla değil...

05 Ocak 2010 4-5 dakika 7 öyküsü var.
Yorumlar