Bir Gün Bir Yerlerde Karşılaşabiliriz

Hayat bir sürü tesadüflerle doludur, bir bakarsınız bir gün olmadık bir yerde sevmediğiniz, hoşlanmadığınız ama onun size karşı hislerini ve sevgisini bildiğiniz halde dışladığınız o kişiyle ansızın karşılaşabilir hatta ondan yardım alabilirsiniz.

Yaşanmış, denenmiş her olayın arkasında iyilikler varsa bu dünyada da mutlaka kat ve kat iyilikler göreceksinizdir, ne var ki yaptığınız kötülükler ve üzüntüleri de yine aynı bu dünyada kat ve kat kötülükleri de görecek yaşayacaksınız.

İllaki her göresellikleri, yaşanacakları siz daha iyi biliyor olabilirsiniz büyük bir tecrübeye de sahip olabilirsiniz de ama karşı tarafında doğruları vardır dinlemek haklı oldukları bir şeyler olabilir, dinlemekte sabırlı olmakta yararlar vardır hiç olmazsa saygı unsuru vardır. Onun doğruları size yanlış gelebilir, onun ondan bir zararı yoktur ama sizi neden kuşkulandırıyor anlamış değilim.

Düşününüz tüm insanların bütün düşünceleri aynı bütün kötülükleri aynı veya iyilikleri aynı yapmak istedikleri her şey aynı ne anladım ki ben bu yaşantımın güzelliğini ne anladım ki iyiyi kötüyü yanlışı, doğruyu hayat demek değilmidir iyiler ve kötüler için vardır hep iyilik olsa kötülüğü nereden bilebilecektik hep kötülükler olsa iyiliği nereden bileceğiz.

İnsanların birbirlerini küçük görmeleri neden dir, hakir görmeleri neden dir.Hepimiz dostça, arkadaşça, kardeşçe yaşasak kimse kimsenin işine karışmasa, karışsa da fikirler üretse yol gösterici olsa bence bu çileli hayatımız sıkıntılı yaşam daha güzel koşullarda olurdu daha da mutlu olurduk.

Bir ailenin, bir işyerinin, dostlukların hatta ülkelerin daha iyi rahat mutlu gelecekleri de işte bu felsefeye dayanıyor, sanırım birlik beraberlikler pekişse tüm değerlere saygılı olunsa bu ülkede ne kötülükler ne olaylar ne çekişmeler ne hırsızlıklar, yalan, dolanlar olurdu bir düzen bir dizayn bir kültürle değerler korunuz her insan o değerlerde yaşardı.Her yörenin kültürünü yaşam standartlarını gelenek, örflerini diğer taraf ta kabullense ülkem insanı sanıyorum daha ferah, mutlu kalırdı.

Şunu da düşünebiliriz bu yaşam standartları yakalamış toplumlar da okuma oranı en yükseklerde olur yaşam şartları daha ferah gelir, giderler dengeli olur insan gibi yaşantılar olurdu. Bakınız ülkemde ne sağ ne sol ne kürt ne laz ne dinli, dinsiz, inançlı, inançsız tolumlar kendileriyle çekişirlerdi.

Bu ülkede ne bir başbakan ne bir bakanlar, bürokratlar nede bir memur, işçi rüşvet, vurdumduymazlıklar yapabilirlerdi. Program hayat şartları kanunlarla her vatandaşa eşit koşullarda olur, yaşam düzen öyle devam ederdi.Neden hep çelişkileri bizler ülkem insanı yaşıyor neden bütün saygısızlıklar, dalavereler benim ülkemde kavgalar, çekişmeler oluyor bizler bizim atalarımız değimlidir ki bu ülke için sırt sırta savaşmışlar ulu önder MUSTAFA KEMAL ATATÜR'kü lider baş komutan seçmişler neden 10 Kasımlarda ağlarız bir günlüğüne hep ülkem insanı, neden her gün mutlu yaşamaz, biz ne zaman birlik beraberliğimizi muhafaza ederek yaşayabileceğiz.

Biliyorum ve düşünüyorum ki eğer MUSTAFA KEMAL ATATÜRK yaşasaydı bu düzensizlikler asla olmazdı olacakları önceden keşfeder önlemini sabaha karşı kimseler duymadan görmeden de alırdı.
Huzur herkes için ulaşılabilir bir hedef ancak emek ve kararlılık istiyor.
Bazen hiç ummadığınız anda hayatın anlamını düşünmeye başlarsınız, "ben ne yapıyorum", "niye yaşıyorum" soruları beyninizde dolaşmaya başlar. Tam da gerçeği keşfetmeye ramak kaldığı anda telefon çalar, karnınız acıkır ya da birisi seslenir. Hem de hayatın anlamına bu kadar yaklaşmışken! O zaman "sanki o boyutta biraz daha kalsam sihirli cümleyi bulacaktım" hissine kapılmadan edemezsiniz. Herkes, mutluluğun peşinde bu türden soyut olaylarla mutlaka karşı karşıya gelir.

Mutluluğun pek çok yolu vardır insanlar için. Kimisi bir ev ya da otomobil alınca mutlu olur, kimi evlenip bir çocuk sahibi olunca mutluluk çukuruna düşeceğini zanneder. Her şeyini bırakıp ilk otobüsle bilinmeyene yol alanların da kafasında benzer bir mutluluk hayali vardır. Peki, hangisi doğru? Bunun kesin bir yanıtı yok.

Hayatı anlamak için mutlaka felsefe bilmek gerekir mi bilinmez ama, birine aşık olmak size 'mutluluğun' doruklarını yaşatır, ama bu duygu başka biriyle birleşme hissinden kaynaklanan geçici bir mutluluk aslında. Huzur ise ruhun yücelmesi, coşmasıdır. Mutluluk huzurun geçici bir kategorisidir." Reklâmda ayna karşısında traş olan adamın dediği, "Evdeki huzur, zenginlik budur" bakışı doğruyu yansıtıyor mu acaba? Aslında hayatın kendisi de bu sorulardan oluşuyor ve gerçekte kimse doğru yaşam nasıl olmalı bilmiyor.

"Huzur ulaşılabilir bir hedeftir ama emek ve taahhüt ister. Ruhunuzu geliştirmek için, insanları ve işinizi sevmeyi öğrenmeli ve bir topluluğa ait olmalısınız. Maneviyatınızı geliştirmek için kutsala, birliğe ve dönüşüme inanmalısınız. Ruhunuzu ve maneviyatınızı beslemek için Tanrı'ya inanmanız ve Tanrı'yı sevmeniz de gerekir." Peki, huzurlu bir yaşam için zenginliğin önemi yok mu? Yani yoksul insan da mutlu ve huzurlu olabilir mi? "Fiziksel koşullar, huzurun yakalanmasında etkilidir ama belirleyici değildir. Huzurdan hiç nasibini almamış nice zengin insan, tam anlamıyla ruhlu ve maneviyatçı yaşamlar süren nice yoksul insan tanıyorum."
Mutluluk çok mu uzak? "Mutluluğun kolay ya da kestirme bir yolu yoktur, yalnızca ona doğru giden yavaş ve çetin bir yol vardır. Bu yolun sonu ya da varış çizgisi de yoktur, yalnızca bir başlama noktası vardır. Keyifli huzuru ararken, başlayabileceğiniz tek bir nokta yoktur. Şu anda bulunduğunuz nokta, başlamak için en ideal yerdir.

Huzurlu, mutlu bir gelecek bizler görmesek te torunlarımızın görmesi arzuluyorum.

Bir gün bir yerde karşılaşırsak eğer hep güler yüzümüzle tokalaşalım.

Saygılarımla.

Sami Arlan

24 Ekim 2009 5-6 dakika 6 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar