Bir Koltuğa Beş Karpuz

' Anne, günahlarım ne zaman başlayacak?...'
'Büyüdüğün zaman yavrum'
' Peki. Ne zaman büyüyeceğim?'
' Koltuğunun altında tüyler çıkmaya başladığı zaman...'
' ......... '

Gülmeyin... Aynen böyleydi muhabbet... Bir koltuğa beş karpuz sığdırmaya çalıştığım yıllardı. Evimiz Körfezin bu tarafında, okulum karşı yakasında. Tam üç araç değiştirerek okula ulaşabiliyordum. Neyse ki ders planlarımı akşamdan yapardım hep. Kurulmuş robot gibi her sabah erkenden kalk. Kahvaltı hazırla, sofrayı topla, eşini uğurla. Yatakları düzenle. Saatin de hiç işi yok, koşar durmadan eğer acelen varsa. Beklersen de inadına yerinde sayar. Bak dokuz olmuş çabucak. Bulaşık makinem de yok o yıllar. Daha kahvaltı bulaşıkları yıkanacak. Balkonlar temizlenecek, akşamın yemeği ocağa koyulacak... Yemek pişerken ortalığı toplayıp evden çıkmalıyım hemen. Bakın hele siz çocuğun sorduğu soruya bunca telaşımın içinde sabah sabah... Sırası mıydı şimdi?. Bunları kendimi mazur göstermek veya içimi rahatlatmak için yazmıyorum. Böyleydi gerçekten. Bense baştan savma saçma bir yanıtla geçiştirmeye çalışıyordum bu bence yersiz bulduğum soruyu. Elbette yanlıştı yaptığım. Ama o anda bunu düşünecek ya da yargılayacak vaktim yoktu.



Son günlerde büyümeye iyice takmıştı. Bir gün baktım babasının tıraş fırçasını almış. Sürmüş sabunu kaymak gibi yüzüne, tıraş oluyor kendince... İyi ki gördüm. Aklım gitti bir tarafını kesecek diye.
' Napıyorsun sen öyle? ' deyince:
''Büyümeye çalışıyorum anne... Sakallarım çıksın diye tıraş oluyorum' demez mi? ...



Oğlum daha dokuz yaşındaydı o zaman. Kızım da on yaşında. O günden sonra sık sık tişörtünü çıkarıp aynaya, koltuk altlarına da bakar olmuştu. Sordum bir gün:
' Neye bakıyorsun sen öyle durmadan aynaya Ahmet ?'
'GÜNAHLARIM BAŞLAMIŞ MI? ONA BAKIYORUM ANNE...'

Ey büyük Allahım... Ne desem şimdi?. Gülsem mi, ağlasam mı?... Sonra bir gün sokaktan geldi:

' Yalancısın sen!' dedi bana. Şaşırdım. Çünkü kimseye çok önemli bir zorunluk olmadıkça yalan söylemem asla.
' Nedenmiş o?' dedim biraz da içerleyerek...
' Günahlar öyle başlamazmış' dedi...
'Peki nasıl başlarmış?' dedim... yanıt yoktu... Küsmüştü kendince onu kandırdığımı sandığı için. Ya da açıklamak istemediği bir yanıt.

Hmm... Olay anlaşılmıştı. Oğlum okula iki yaş erken gittiği için arkadaşları genelde hep kendisinden büyüklerdi. Onlardan zaman zaman yalan yanlış bir şeyler öğreniyordu... Son günlerin trendi anlaşılan 'GÜNAHLAR NE ZAMAN BAŞLAR' konusu idi... O gün çocuğu baştan savmak için verdiğim üstünkörü cevaplardan utandım... Peki ama, o yaştaki çocuğa günahı nasıl anlatsaydım?... Ortalıkta günahlar, ayıplar, suçlar, aldatmacalar, yalanlar, dolanlar kol gezerken hangisinden başlasaydım?...
Artık epey deneyimli bir anneanne, babaanne oldum. Fakat şimdi de torunlar o tür sorular sormuyor ki artık...



Geçen gün çocukluğunu konuşurken olaya değinip:

'Anımsıyor musun Ahmet?' diye sordum.
'Hiç unutur muyum? ' dedi gülerek. Şimdi oğlum artık kocaman bir iş adamı ve onun da bir oğlu var. Bilmem, oğlu Derin ona aynı soruyu sorsa ne cevap verirdi?



** Buz Tutan Ateş adlı öykü kitabımdan...

04 Ekim 2017 3-4 dakika 17 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (1)
  • 6 yıl önce

    Muhteşem bir öyküydü üstad. Kırılmasın Kaleminiz...